İsmail Detseli
Hazret-İ Mevlânâ İle Şems Hakkında
Duy şikâyet etmede her an bu ney
Anlatır hep ayrılıktan bu ney
Der ki feryadın hep karmaşıktan gelir
Duysa her kim gözlerinden kan gelir.
Ayrılıktan parçalanmış bir yürek
İsterim ben derdimi dökmem gerek
Mevlânâ, Şems ile Konya'da buluştuğu zaman tamamıyla kemale ermiş bir şahsiyetti. Şems, Mevlana’ya ayna oldu. Mevlânâ, Şems'in aynasında gördüğü kendi eşsiz güzelliğine hayran oldu. Diğer bir ifadeyle Mevlânâ gönlündeki Allah aşkını Şems'te yaşattı. Mevlana’nın Şems'e olan sevgisi, Allah'a olan aşkının ölçüsüdür. Çünkü, Mevlânâ, Şems'te Allah cemalinin parlak tecellilerini görüyordu. Mevlâna açılmak üzere olan bir güldü. Şems ona bir nesim oldu. Mevlânâ bir aşk şarabı idi, Şems ona kadeh oldu. Mevlânâ zaten büyüktü, Şems onda bir gidiş, bir neşve (neşe) değişikliği yaptı. Mevlânâ ile Şems üzerine söz tükenmez. Son söz olarak şöyle söyleyelim, Şems Mevlânâ'yı ateşledi, ama karşısında öyle bir volkan tutuştu ki, alevleri içinde kendi de yandı.
ŞEMS-İ TEBRİZİ HAZRETLERİ'NİN KONYA'DAN AYRILIŞI
Şems ile buluşan Mevlânâ, artık vaktini Şems'in sohbetlerine hasretmiş, Şems'in nurlarına gömülüp gitmiş, artık bambaşka bir aleme girmişti. Şems'in cazibesinden yana yana dönüyor ilahi aşkla kendinden geçercesine Sema ediyordu. Bu iki dostun sohbetlerindeki mukaddes sırrı idrakten aciz olanlar, ileri geri konuşmaya başladılar. Neticede Şems, incindi ve Mevlânâ'nın yalvarmalarına rağmen Konya'dan Şama gitti. (14 Mart 1246 Perşembe)
HAZRETİ ŞEMS'İN KONYA'YA DÖNÜŞÜ
Şems'in ayrılığından derin bir ızdıraba düşen Mevlânâ, manzum olarak yazdığı güzel bir mektubu, Sultan Veled'in başkanlığını yaptığı bir kafileyle Şam'a, Şems'e gönderdi. Sultan Veled kafilesiyle Şam'a vardı, Şems'i buldu ve babasının davet mektubunu, hediyelerle birlikte saygıyla Şems'e sundu. Şems, ''Muhammed’i tavırlı ve ahlaklı Mevlânâ'nın arzusu kafidir. Onun sözünden ve işaretinden nasıl çıkabilir ''diyerek, Mevlânâ'nın davetine icabet etti ve 1247'de Sultan Veled’in kafilesiyle, Konya'ya döndü.
HAZRETİ ŞEMS'İN KAYBOLUŞU
Şems'in Konya'ya gelişine herkes sevindi. Mevlânâ'da hasretin sıkıntılarından kurtuldu. Artık Şemsin şerefine ziyafetler verildi, sema meclisleri tertip edildi.
Fakat huzurla muhabbetle dostluk içinde süren günler pek fazla sürmedi, Dedikodular ve can sıkısı durumlar yeniden başladı. Şems, o dedikoducu topluluğun yine kinle dolduğunu gönüllerinden sevginin uçup gittiğini, akıllarının nefislerine esir olduğunu anladı ve kendisini ortadan kaldırmaya çalıştıklarını bildi, Sultan Veled'e dediki, Gördün ya azgınlıkta yine birleştiler. Doğru yolu göstermekte, bilginlikte eşi olmayan Mevlânâ'nın huzurundan beni ayırmak, uzaklaştırmak sonra da sevinmek istiyorlar. Bu sefer öylesine gideceğim ki hiç kimse benim nerede olduğumu bilemeyecek. Aramaktan herkes acze düşecek kimse benden bir nişan bile bulamayacak.
Böylece birçok yıllar geçecek de kimse benim izimi tozumu göremeyecek. ''İşte Sultan Veled'e böyle yakınan Şems,1247-1248 tarihinde Konya'dan aniden gidip kayboldu. Şems'in kaybolmasından sonra Mevlânâ herkesten onun haberini soruyordu.
kim onun hakkında aslı esası olamayan bir haber bile verse ve Şems'i falan yerde gördüm dese bir müjde için sarığını ve hırkasını vererek şükranlarda bulunuyordu. Bir gün bir adam, Şems'i Şam'da gördüm diye bir haber verdi. Mevlânâ buna tarif edilemeyecek şekilde sevindi ve o adama üstünde nesi varsa bağışladı. Dostlarından birisi, bu haber yalandır, o Şems'i görmemiştir dediğinde Mevlânâ şu cevabı vermiştir. ''Evet onun verdiği bu yalan haber üzerine üzerimde ne varsa verdim. Eğer doğru haber verseydi, canımı bile verirdim.''
HAZRET-İ MEVLâNA’NIN ŞEMS-İ TEBRİZİ HAZRETLERİNİ ARAMAK İÇİN ŞAM'A GİDİŞİ
Mevlâna Şems'i çok aradı, onun ayrılığı gönülleri yakan, sızlatan nice şiirler söyledi. Onu aramak için iki kere Şam'a gitti. Yine Şems'i bulamadı. Bu iki son seyahatin tarihleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, büyük bir ihtimalle 1248-1250 yılları arasında olduğu söylenebilir. Sultan Veled'in ifadesiyle Mevlâna, Şam'da sret (ahlakı, karakteri, dışa akseden davranışı) bakımından Tebrizli Şems'i bulamadı ama, mana yönünden onu, kendisinde buldu. Ay gibi kendi varlığında beliren Şems'i, kendi gördü ve dedi’ki, ''Beden bakımından ondan ayrıyım ama, bedensiz ve cansız her ikimizde bir nuruz. Ey arayan kişi! İster onu gör ister beni. Ben O'yum O'da ben
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.