İsmail Detseli

İsmail Detseli

Eski Kışlar Ve Doğa Şehit’i Fıstık Mustafası

Son 75. 80 yıldır büyük değişime uğrayan kış mevsimleri

Eskiler her kış geçmiş yılların kışlarından bahsederken ahh eski karlar eski kışlar derler, halksızda değiller hani nerde o eski kışlar nerde o eskiden bolca yağan aylarca kalkmayan karlar. Son yıllarda yaşadığımız karsız tipsiz kışları gördükçe şöyle 60-65 yıl öncelere doğru dalar gider gözlerim hafızamı zorlamadan gözümün önünden geçiverir o bol karlı kışlar.

Kasım ayı sonları hele aralık ayı geldi mi başlardı o lapa lapa yağan karlar eskiler yağan o karları gördüler mi keyfe gelir ver Allah ım ve maşallah ne yağıyor öksüz oğlan yaması gibi diye tabir ederlerdi o kar yağışını.

1950 li yılları hatırlıyorum kar yağmaya başladı mı günlerce devam ederdi köy yerlerinde çatısız olan evlerimizin damlarını sabah kürürdük öğleye kadar bir daha dolardı ertesi günler yine ayni dam kürümekten kürek tutan ellerimiz kabarır patlardı. Hatta bazı kar atış yeri (karlığı) az olan damların sahipleri artık damlara çıkardıkları kilimlerin üzerine karları doldurur onunla aşağı atarlardı. Bu günlerce devam eden kar yağışları kürenen damlardan indirilen karlar. Sokakları, caddeleri, damların boyuna kadar yükseltirdi. O yıllarda evlerde çeşme olmadığından köyün belirli yerlerindeki köy çeşmelerinden hem evlerin ihtiyacı olan suyu testilerle eve taşımaya hem de evlerdeki sığır davarların merkeplerin o çeşmelere kadar giderek sulanmalarını sağlamak için artık köylüler imece yapar kazma kürekler ile o sokakları çeşmeye kadar bağlamak için yolları açarlardı.

Kar küremek sabahın erken saatinde başlar en az 3-4 saat sürerdi evdeki anacığımız üşüyüp yorulduğumuzu bildiği için odun ocağında mis gibi tüten bir tarhana çorbası yapar içerisinde nohut ve sarımsak mutlaka vardır buharı üstünde içerisine birkaç tane de bazlama ekmek ufaladık mı yemelere doyulmaz yorgunluklar atılıverirdi.

Biz okul çağındaki çocukların okula gidebilmeleri de bir ayrı dert idi. 10 yaşından küçük olan çocukları mutlaka anne babaları ya da bir büyükleri okula kadar getirirdi. Bazı günler yağan karların ardından oluşan ve ilikleri dondururcasına esen tipi nedeni ile yollarda sokaklarda oluşan kürtük (tipi sürgünü) değil çocukları büyük adamları bile yutar adeta saniyede kaybediverirdi adeta. Bütün bunlara rağmen çocuk her yerde çocuktur derler ya işte bizde öyle idik. Köyümüzün coğrafi durumu bir Hüyük etrafında oluşu nedeniyle bu akıcı ve kaygan durumdan faydalanır uzunca bir rampanın tepe noktasından aşağılara doğru kayardık bu kaymalarda sık sık sakatlanmalarda olmaz değildi.

Hiç aklımdan çıkmıyor 1960 lı yıllarda yaşadığımız bir kış mevsimi, kış başlarken yağıp ta bahara kadar toprak üzerinden kalkmayan karları köylüler ekinlerinin bozulacağı korkusu ile günlük tarlalarına giderek ekin tarlasının belirli yerlerinden açtıkları kar çukurları ile tarlanın nefeslenmesini sağladıklarını hatırlarım. Bu devam eden kışlar 1970lere kadar devam etti

1971 Mart tipisi ise ülkemizde birçok yıkım ve ölümlere yol açığı için hafızalarımız da yer etti. Yıl bin dokuz yüz yetmiş bir Mart ayının 13 ü, bir Cumartesi günüydü, o sabah havanın yüzü hiç gülmüyor hatta sinsi bir görüntüsü vardı. O gün inşaat yıkım işleriyle uğraştığım için odun satmak için müşteri bulmak gerekti köyden şehre gelecektim.

Cumartesi olunca köyümüzün insan ve yük taşımasını yapan açık kamyon müşteri yok diye şehre gelmekten vazgeçti. Bende gitmemeye karar verdim saat 09 sularında inceden bir kar yağmaya başladı ama köyün bütün davar sığırlarını otlatmak için çobanlar araziye götürmüşlerdi. Saat 14 de doğru kar baya sermayeyi çoğalttı işte bu saatten sonra bir tipi esmeye ve biriktirdiği kar sermayelerini şiddetle savurup kuzeyden güneye doğru sürüklüyordu. Bazı akıllı tecrübeli çobanlar tehlikeyi sezerek çabuk davranıp evlerine mallarını ulaştırırken bazıları bir şey olmaz bahar yakın şimdi şiddetli kış mı olur diyerek vurdumduymaz davranmalarının sonunda hem kendi canlarını tehlikeye atmışlar hem de yüzlerce davarın tipide kalarak boğulup ölmelerine sebep olmuşlardı.

O gece dışarılara çıkmak kırda bayırda kalanları aramaya gidebilmek bile mümkün olmadı neyse ki bizim çobanlar önlerindeki davar sürüsünü kurtaramamışlar ama yerde sürünerek girebildikleri bir su sarnıcında hayatta kalmayı becerebilmişler Pazar sabahı yapılan bir anons ile köylülerin tümü imece yapıp tipide kalan malların kurtarılmasına yardım etmişlerdi. Can kaybımız da vardı köylümüz olan ve komşu köyümüz olan Botsa da bir ağa da çobanlık yapan bir kardeşimiz eski ve tecrübeli bir çoban olmasına rağmen arazinin yabancısı olunca 71 tipisine yenik düşerek kar ve tipi şehidi olarak tarihimize geçti. Burada bir gerçeği ifşa etmeden geçemeyeceğim. Bu kardeşimiz bizim köylümüz olmasına rağmen bilmem fakir oluşundan bilmem köy halkımızın ilgisizliğinden bu kişinin cenazesini aramaya katılmadık bundan dolayı Botsalılar arayıp buldular ve bu bizim köyümüzün tipi şehidi diyerek mezarlıklarına defn ettiler Allah rahmet eylesin.

Daha bunun yanında civar köylerde de can kayıpları yaşandı. Kozağaç köyü yakınlarında şehirden köye dönerken tipiye yakalanıp yolda kalan bir otobüsten inen ve yakın köy olan Beybes ve ya Kozağaçtan yardım talep etme veya sığınma amacında olan iki üç kişi de ne yazık ki ayrıldıkları otobüsten tipinin tesiri ile çok uzaklardaki arazide ölü bulunmuşlardı.

Yine Çayırbağı köyünde birkaç tane çoban yolunu şaşırarak kaybolmuş sürülerinin tamamı tipiden arazide kırılmış kendileri ise canlarını kaybetmişti. Ancak öldürmeyen Allah öldürmez derler ya bir çoban nereler gittiğini bilmeden o şiddetli rüzgârın sürüklemesiyle bir köyün mezarlık duvarını aşıp kabristanın içersinde üzerini karla örtmüş karların altında hiçbir şey olmamış ve diri kalmayı başarabilmişti.

O yıllardan sonra kar ve kışlar azalmaya başladı seksenli yıllarda yaşanan bir şiddetli kışa şahit oldu. Konyalılar bu seksenli yılların sonlarına doğru uzun süreli yağan sulu karların ardından çıkan tipi zaten sulu olan ve elektrik tellerinin üzerinde yığınlaşan karların donması ile gerginlik yaparak birçok demiz ve ağaç direklerin kırılmasına eğilmesine yol açmış şehir günlerce ışıksız kalmıştı.

Hatta o kışta Hadim Taşkent taraflarında okullarına ulaşmak için yola çıkan yanılmıyorsam iki öğretmen de kar ve tipi şehidi olmuşlardı. O yıllardan sonra kışlarda ve yağan karlarda 30-35 yıldır hafızam beni yanıltmıyorsa çok belirgin bir yağış düşüş yaşanıyor.

Eskiden teknolojinin bu kadar gelişmiş olmadığı cep telefonu televizyon ve bilgisayar gibi çağın teknolojik aletleri henüz insanların aklında bile yok iken bu durumların yaşanabileceğini söyleyen hem de Konya kırsalı köylerde yaşayan bilge kişilerin olduğunu şimdi ancak aklımıza getirebiliyoruz. Neydi o bildikleri derseniz öyle hocalarımız ve akıllı emmilerimiz vardı ki aralarında konuştukları sohbetlerinde şöyle derlerdi öyle zaman gelecek ki torunlarımız kar görmeye hasret kalacaklar hatta az miktarda yağan karları ellerine alıp aaa soğuk bir şey aaa hem de yumuşak diyecekler bu bereket üreten karları tanımayacaklar demişlerde bizler gülmüştük. Bir 1894 lü hoca dedem vardı o şöyle o gün için bir akıl almayacak ama akıldan da çıkmayacak bir söz söylemişti. Zamanla sehillere (Sahile) büyük ulaşım yolları açılacak oralarda sobalı camlardan evler yapılacak onların içerisinde tomat hıyar (salatalık ve domates) yetiştirilip insanlara yedirilecek bu açılan yollardan kışı bol olan şehirlere sıcaklıklar sirküler edilecek bundan dolayı mevsimlerde değişimler olacak derdi. O dedem 1977 de merhum oldu onun dedikleri şimdilerde hatta daha önceleri zuhur etti sanki eskiden de böyle imiş gibi olduk. Şimdi bizlerde yetmiş seksen yaşındayız ve AHHH eski kışlar eski karlar diyor hasretini çekiyoruz. Ben bu hafızamla geçmişi düşünürken adeta kışların bana kinaye edercesine 2014 yılının 25 Kasım günü sabahı muazzam bir kar yağışı ile uyandı Konya lılar. Çoktan beri hasretini çektiğimiz uzun süren bir kar yağışı oldu çatılar saçaklar adeta kenarlarından taşıp döküldü şehirlerarası yollar köy ve ilçe kasaba yolları trafiğe kapandı dağlar tepeler geçit vermez oldu bizlerde bu durumu görünce Yüce Rabbimize şükrettik. İnşallah böyle karlı bir kış devam eder dedik ama nafile her geçen yıl daha kuraklık getrdi. Saygılarımızla

CAFER TİPİSİ

Bin dokuz yüz yetmiş yılı martın on üçüydü,

Sabah karla uyandık cumartesi günüydü,

Öğle sonuna kadar, sermayeyi artırdı,

Akşama doğru şiddetli bir tipi bastırdı

*/*/*/

Sermaye bol, yerden gökten alır alır savurur

Şiddetli bir soğuk var, canlar yakar kavurur;

Çatı dam ağaç demezde havalarda savurur,

Çokça canlara kıyan yetmiş bir Mart tipisi.

*/*/*

Davarlar eve gelirken yollarda mahsur kaldı,

Tipi insanlarla beraber, çok mal canı aldı,

Bahar geldi sanarak açan çiçekler soldu,

Can alan yuva yıkan yetmiş bir Mart tipisi.

*/*/*/*

Cafer Amca, Mustafa sürüyle tipide kaldı

Mezarlıklar arasında bir sarnıcı zor buldu,

Tipi eser göz görmez geceler zindan oldu,

Yolcuyu yolda koyan yetmiş bir Mart tipisi.

*/*/*/*

Koyun keçilerin yavrulama zamanıydı,

Açık yerde kalınca kendini koruyamadı,

Bazısı sürüklendi bazısı dondu kaldı,

Can alan ölüm saçan yetmiş bir mart tipisi,

*/*/*/*

Pazar sabah Apil emmi minareyi açacak,

Yardım için köylüye minareden bağıracak,

Apil emmi ihtiyar nasıl bulsun camiyi,

Allah bir daha verme yetmiş bir Mart tipisini.

*/*/*/

Sabah Cafer’le Mustafa sarnıçtan kurtarıldı,

Koyun keçi sağ kalan merkeplere sarıldı,

Kimisi orada öldü kimileri biraz dirildi,

Bu tipi köyümüzde Cafer tipisi diye anıldı.

*/*/*/*

Üç yüz adet malı öldü Kumrallı Ahmet hocanın,

Cesedi Botsa dağında kaldı fıstığın Mustafa’nın,

Botsa’lılar da çobandı gidip dağdan buldular,

Bu bizim şehit diyerek mezarlarına koydular.

*/*/*/*

Bu yetmiş bir tipisi çok canlara mal oldu,

Otobüsler yolcular yollarda mahsur kaldı,

Çok sürü ve çobanlar çaresizce kayboldu,

Türkiye’mi dondurdu yetmiş bir Mart tipisi.

*/*/*/

Bu şair İsmail’de o gün şehre gelecekti,

Vasıta olmayınca bu fikirden vazgeçti

Bu anıyı yazan şair tam bir aylık evliydi,

Evlerden çıkartmayan çetin Cafer tipisi

“Gönülden Dile, Dilden Kaleme” adlı şiir kitabımdan

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.