Mazgalların altında ezilen insan

Bundan on yıl önce kayıp olan öksüz ya da yetim çocuklar güneydeki komşularımız Suriye ve Irak’la sınırlıydı. Hem öksüz hem de yetim olanlara dilim hiç varmıyor zaten. Bahsi geçen konu; çocuk! Kurban bayramı için yurt dışından getirilen hayvan değil. Kimi konularla ilgili yazarken, kelimeleri seçerek anlatırsın, bazen de anlatamazsın. Lafı eveler geveler öylece bulamaç eder ortaya bırakırsın. Bu debelenmeni bile okuyucu anlar ve hoş görür. Ne büyük erdemdir hoş görmek! Karşımızda düşmanımız bile olsa ona bir yudum su vermek gibi. Karşılık beklemeden, karşımızdakinin insan olduğunu görerek, insani bir etkide bulunmak…
Ancak yıllar ilerledi püsküren lav; sivil, kadın, çocuk demeden etrafını kavurmaya, yok etmeye devam etti. O zaman da ifade ettiğimiz gibi ölüm kusan bu yanardağın merkezi Tel-Aviv’di. Gerçekten de orasıymış! Günümüzde, bu sapkın güruh lavın debisini arttırarak püskürmeye devam etti. Hangi gerekçe temizleyecek, anlatırken doğru kelimeyi aradığımız bu sapkın durumu? Ne insani kanunlar, ne dini kurallar; neyin arkasına saklanırsak kabul edilebilir? Ölmek üzere olan bir bebeğin gözlerinden akan gözyaşını ya da her yanı kan içinde olan kız çocuğunun zorlanarak nefes alır halini; olağan olduğunu bana hangi çılgın kabul ettirebilir?
Dünyanın her yanındaki ünlü, söz sahibi olan, ses getirecek her kim varsa baskılanmaya çalışılıyor. Natalie Portman, Yahudi asıllı Hollywood yıldızı geçen hafta İsrail’in verdiği ödülü reddetti. Bu sebepten dolayı tören bile iptal edildi. Dünyayı ağlarıyla gizliden gizliye sarmış, dünyanın başına bela olan bu lanetli yönetim mantığı ne kadar hasta olduğunun farkında bile değil. Aldıkları tepkileri umursamadan masum kanı akıtmaya devam ediyorlar. Ağır mazgallar zafiyet gösteren her başarılı insanı esir etmiş bile. Sıra söz dinlemeyen ünlüleri ezmeye geldi.
Geçmişte aynı cesareti gösteren Al Pacino, Anthony Hopkins, Marlon Brando, Penelope Cruz gibi ünlüler aynı baskı altında ambargo yemişti. Hulk karakterini canlandıran ünlü isim Mark Ruffalo, basın aracılığı ile Filistin için boykot çağrısında bulunması bile etkili olmadı.
İsrail; Öğretim biçimlerinde, kendi çocuklarını çok erken yaşta zehirleyerek yetiştirmeye yer veriyor. Kime ve neye hizmet ettiklerini bilmeden, inandırılmış insanlar en tehlikeli olanıdır. Sonuçta 7-8 yaşındaki çocuğun Mescid-i Aksa ile ne alıp veremediği olabilir? Yıkılıp yerine başka bir mabedin yapılması ile ilgili planların, ilkokul çağındaki çocuklara öğretmenin amacı muhakkak masum olamaz. Zehri bir sonraki nesilde de yaşatma gayreti ortada. Kendi şehirleri dâhil, dünyanın dört bir yanındaki Musevilerde yapılan bu soykırımı protesto ediyor. Eğer amaç, maniple etmek değilse; insana insan olduğu için kıymet vermenin doğruluğu her yerde geçerliliğini koruyor. Peki bu durumda biz Türkler, nerede ve hangi açıyla durmamız gerekiyor?
Bizim ne yapmamız gerekiyor? Bizi ve geleceğimizi teminat altına nasıl alacağız?
Çocuklarımıza vermemiz gereken değerlerin mimarlığını yaparken, her an güncellenen dijital dünyadaki kötü yönlendirmeyi nasıl bertaraf ederiz? Sanırım sanal dünya geleceğimizi belirleyen done’lerle dolu olacak. Mazgalların altında kalan insanoğlu bir çıkış kapısı muhakak arayacak. Bizim, başaranların arasında olmamız nasıl gerçekleşecek?
Anneni sev, babanı sev, eşini sev, çocuğunu sev ama en önemlisi kendini sev dostum. Ebedi hayatın için dininin gerektirdiklerini yap, vatan toprağına değer ver ve bayrağına sarıl.
Sanırım gelecekte karşımıza çıkacak kilitleri açarken kullanacağımız en önemli anahtar bu olacak. İşte o zaman geleceğimizi inşa ederken, çocuklarımıza gereken sevgiyi verebiliriz.
Çünkü gelecek, kendine özgü sorunlarını da yanında getirecek. Düşünün, sosyal medyada birisiyle aynı videoya ya hemen hemen aynı tepkiyi veriyorsunuz. Yorumlarınız örtüşüyor ve yaptığı zeka ürünü esprilerle dikkatinizi çekmeyi başarıyor. Eşelemeye devam ediyor ve malum şahsı tanımak istiyorsunuz. Şansınız var ki; perde arkasındaki bu şahsın kim olduğunu buluyorsunuz; ete kemiğe bürünmemiş bir yapay zekâ ürünü olduğu ortaya çıkıyor. Emin olun dostlar, buna şaşırmayacağımız günler yakın.
Filmlere konu olan dünyanın en hızlı bilgisayarları; Kuantum Bilgisayarlarının en hızlısı ne kadar hızlıdır? Ve bu hız neden bu kadar önemlidir? Peki ya robotlar, evlerimize yavaş yavaş kabul ettiğimiz yuvarlak süpürge işini durmaksızın yapan robotlar. Mahreminizi açık edecek birer ajan olmadığını kim bilebilir? Peki ya, asker robotlar? Azıcık hayal mekanizmasını çalıştırınca nerelere gidiyorsunuz kim bilir?
İlk klonlanan hayvan koyun idi. En azından bunu gözümüzün içine sokarak gösterdiler. Hatta ismini de Dolly koymuşlardı. Peki üzerinden yıllar geçmesine rağmen bu teknolojinin son durumunu bilen var mı? İnsan en azından Dolly’nin sonunu merak ediyor. İnsanların klonlama sürecine geçildi mi? Hani verisi, sonuçları ve bu çalışmanın asıl amacı nerede? Sonuçta insanlık için çalışan bu güruh cenah iş başında, insanoğlunu başına nasıl çoraplar örüyor?
Pandemi döneminde hepimiz aşı olduk. Kalp krizi sayısı bir an da malesef arttı. Türlü türlü iddialar öne sürüldü. Dünya sağlık örgütünün kimlere ya da nerelere hizmet verdiği sorgulandı. Sonuç? Açılan bir dava ya da sonuçlanan bir vaka oldu mu? Ben maalesef, eminim ki; tüm dünyayı bir an da yok edecekleri bir virüs ellerinde mevcut!
Küresel ısınma konusunda şunu diyebilirim; yangınlar birileri düğmeye basmış gibi her yanda aynı an da başladı. Bu vaziyeti kısa sürede durduracak çok daha ucuz bir enerji kaynaklarına insanoğlunu yönlendirilecek çalışma hazır olmalı. Ancak bu yöntem ve kaynak malum şirketler için yeteri kadar karlı olmadığı için gündeme gelmemekte…
Anlayacağınız mazgalların altında kalan hem insan hem de insanlık gibi duruyor…
Bir sonraki yazıya kadar; büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. Sizlere iyi bayramlar dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.