Alper Süzer
Hedef Ülke TÜRKİYE – 1
Nihayet kara operasyonu yapmaya karar verdiler. İsrail, ordusundaki kayıpları saklıyor. Saklamak durumunda, bölgeye asker gönderebilmesi için yani iç basıncı hafifletmek için ölü asker sayısını gizlemek zorunda. Dünyada atılmadığı kadar patlayıcı atıldı. Bu nasıl bir korkudur ya da nasıl bir intikamdır! Sanırım kendilerine Gazze kıyılarında yapacakları yazlık evlerin zeminini hazırlıyorlar. Filistin Halkının üzerine kendi geleceklerini kuruyorlar. Kelimenin tam anlamıyla bu katliamın, sanki hafriyatmış gibi bu şehitlerin üzerine geleceklerini inşa etmeyi planlayan İsrail’in geleceği nasıl olacak? Yani ok yaydan çıktı ve çoktan olan oldu. 11 bin kayıt altına alınan ölü sayısı var. Kadın, çocuk demeden kan akmaya devam ediyor. Sanırım dünyanın bu duruma alışmasını bekliyor?
An itibariyle İsrail bu katliamı durdursa ve “pardon” dese, topraklarınızı size geri veriyoruz! Hatta, şu kadar tazminat ödüyoruz dese. Tüm bu yaşananlar unutulur mu? Peki dünyanın diğer taraflarında yaşayan Yahudilere bakış açısı değişti mi? Bence bu yaşanan güç zehirlenmesinin geri beslemesini alacaklar. Öyle ki; şu anda Tel-Aviv’de, yaşananlara itiraz eden İsrail vatandaşlarına bile bakış açısı değişti. Değişmeli mi; sonuçta gücü yani yönetimi elinde tutan bu illet, pardon millet için ne yapacağı belli olmaz diyebiliriz. Bugün Filistin’in yaşadığını Müslüman olan hemen hepimiz yaşayabiliriz. Uluslararası ilişkilerini gözden geçirmesi gereken tek ülke sanırım biz olmayacağız. Misal Çin, olayı kökten çözdü. İsrail’i kendi haritalarından sildi. Ayrıca yerli silah üretiminin ne anlama geldiğini tam olarak anlamamızı sağlayan ürünler, savaşında dünyadaki yerimizi bir an önce almalıyız…
Nehrin bir kıyısında bekleyen akrep, karşı kıyıya geçmek istiyormuş. İki hamlede zıplayarak karşı kıyıdan gelen kurbağayı görünce; “Sırtına binsem beni de, karşı kıyıya atar mısın?” demiş. Kurbağa düşünceli halinin eşliğinde; “Atarım atmasına da, beni zehirlersen diye korkarım.” Demiş. Akrep gülümsemiş, “Olur mu öyle şey; sırtında ben de olacağım, sana bir şey olursa ben de boğulurum.” Demiş. Akrebin söylediklerini makul gören kurbağa, iyilik yapmak zorundaymış gibi onu sırtına almış. İlk hamlede nehrin ortasındaki taşa, ikinci hamlede de karşı kıyıya zıplayan kurbağa havadayken akrep zehirli kıskacıyla kurbağayı ısırmış. Karşı kıyıya inince, kurbağa zehrin etkisiyle halsiz düşmüş. Üstünden inen akrebe bakıp; “Hani zehirlemeyecektin?” Demiş. Akrep yine gülümsemiş; “Huylu huyundan vazgeçemiyor dostum.”
Kudüs 1099 yılında da Hıristiyanların almasıyla bir benzer zulmü yaşadı. Makale yazanlar şöyle söyler; her yerde olan ceset parçaları Kudüs sokaklarında o kadar ulu orta saçılmıştı ki; Kudüs’ün içinde bırakın atla, yayan bile yürünmez haldeydi. Bu zulüm tam 88 yıl sürmüştü. Hıttin Muharebesi, 4 Temmuz 1187 tarihinde, Kudüs Krallığı'nın Kralı Lüzinyanlı Guy'un askerleri ile Selahaddin Eyyubi komutasındaki Müslüman Eyyubiler Devleti ordusu arasında yaşanmıştır. Selahaddin Eyyubi, Haçlı Kudüs Krallığı ordusunun etrafını sararak onları yok etmişti. Nurettin Zengi’nin yetiştirdiği S. Eyyubi Kudüs’ü alacağına önce kendi inandı. Sonra etrafını inandırdı. Kudüs kurtulana dek çatır da yaşadı. Müslümanlar içinde büyük bir birleşmeyi sağladı. Omuz omuza veren Müslümanlardan oluşan orduya komutanlık yapan Selahattin Eyyubi, Kudüs’ü alan komutan olarak tarihe ismini yazdı.
Muhammet Alpaslan’ın ilk hedefinin Kudüs olduğunu biliyor muydunuz? Evet şaşırmayın Alpaslan’ın ilk adı Muhammet. Kudüs, bu büyük komutana nasip olmamıştı. Şartlar onu Malazgirt’te Bizans ordusuyla savaşmaya, Türk Kavmine Yurt kapısı olarak Anadolu’yu açmaya itmişti.
Selahattin Eyyubi’nin yeğeni Eyyubilerin lideri Kâmil Bin Adil, Fransızlar Başkenti olan Dimyat’a saldırınca korkmuştu. Hem de ne korkmak, Fransızlardan saldırıların durdurulmasını istedi. Fransızlarda, karşılığında Kudüs’ü istedi. Dimyat nere, Kudüs nere? Amcasının ne emeklerle aldığı bu önemli şehri, hiç savaşmadan Fransızlara teslim etti. Bakın daha neler neler oldu? Bu kez de sahneye Salih Necmettin Eyüp, Eyyubilerin yeni lideri Kâmil Bin Adil’in oğlu çıkmıştı. Anadolu’da Moğolların elinde ölen Türkler sayısı çoktu o dönem. Cengiz Han, aslında yeryüzünde en çok Türk öldüren liderdi. Öksüz ve yetim kalan bu Türk çocukları Roma’ya köle olarak satılmaktaydı. Salih bu çocukları bir şekilde topladı ve eğitti. Bu köle Türk çocuklardan büyük bir ordu kurdu. Amacı bu köle askerlerle birlikte Kudüs’ü almaktı. Bu seferde kendisine iyi bir yaren bulan Salih, kısa süreliğine olsa da Kudüs’ü aldı. Üç din için de bu şehrin önemi büyük. Ancak tarih şunu itiraf ediyor ki; bir tek Müslüman’lar Kudüs’ü alırken zulüm ya da soykırım yapmamıştı.
Gün gelir bütün hesaplar döner ve o gün herkes geçmişe bakar. O gün geldiğinde bugün yaşananlar, geçmiş olsa da; İsrail’i hiç ama hiç unutulmayacak. Dünyanın kalan kısmı İsrail’i, bina yıkıntıları arasından çıkarılan bebek cesetlerinin görüntüleriyle anımsayacak dostlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.