Medine Kocakulak

Medine Kocakulak

İnsana Biçilen Roller

Hayat çoğu zaman ikilem arasında kalmakla, düşünmekle geçer.
Birçok insan girer hayatımıza ve etkiler bizi.
Sözler kalbin aynasıdır ya hani .
O ağızdan çıkan sözler hangi niyetle çıkmışsa ağızdan o denli sirayet eder insana .
Şöyle bir söz de okumuştum " söz nereden çıkarsa oraya tesir edermiş ".
Kararlar , hayatımızı şekillendiren o
dairedir .
Çoğu zaman kendimiz çizeriz bu daireleri ve içerisinde dolaşırız, çoğu zaman da insanların çizdikleri dairelerde yalpalar gideriz .
Herkesin üzerinde başka insanlar tarafından çizilmiş, hesaplanmış tabiri caizse üzerine biçilmiş rolleri vardır.
Hatta bazen anne baba bile aynı çocuğa farklı roller biçmiştir .
Misal anne çocuğun öğretmen olmasını isterken, belki baba okumasını bile istememiştir .
Herkesin hayatta , yaşamda sizden beklentileri farklıdır.
Kimine göre hayallerinize ulaşmak için verdiğiniz çabalar çok malayni gelir , çoğuna göre hiç çabalamıyorsunuzdur misal...
Yorumlar yapılır, etiketler kolay hatta çok kolay yapıştırılır.
" Ben olsam şöyle yapardım" dediğimiz yaşantıların içerisinde belki virgül bile olamadığımız, daha doğrusu olmaya layık olmadığımız çok zaman olmuştur.
Örnekler hayatlara göre çoğaltılabilir elbette.
Fakat şu noktaya muhakkak değinmeliyim ki, her birey kendisi için en doğru yolu ancak kendi çizer.
Zira sizin yaşamınız tek kişiliktir.
Bu sözümle neyi ifade etmek istedim ?
Yazı yazdığınız defter, kullandığınız telefon nasıl ki kendi kararlarınızla şekil alıyorsa yani tek kişilikse , hayatınız da öyledir.
Tek kişiliktir, geride kalan tüm olaylar sizin etrafınızda şekil alır.
Konuştuğunuz insanların merkezi de sizsiniz ,yaptığınız işlerin merkezi de .
Zira siz kendi binanızı inşa ediyorsunuz .
Yaşamınıza başka elleri dahil edersiniz eğer, çok muhtarlı köy gibi düzensiz bir yaşam yaşamaya da mahkum olursunuz.
Size biçilen roller eğer hatalı ise içine girmek zorunda değilsiniz.
"Onlar gibi " yaşamak zorunda değilsiniz.
Kalem de sizin defter de.
Yazı da sizin silgi de.
Yazan da sizsiniz çizen de .
Bazı olaylar elbette vardır, kontrol dışında olan, fakat bu kontrol dışında olan olayların bile verdiği hasar sizin ona verdiğiniz tepki karardır .
Büyük tepkiler büyük hasarlar doğurur.
90'a 10 kuralı diyorlar.
Olayların %10 u siz haricinde gerçekleşirken, sonucun %90 ı sizin tepkilerinize bağlıdır.
Tepkiler sonuçların hasar oranını belirler nitekim.
O vakit insanların sözlerine olan tepkimizi de minimalize ederek hasar düzeyini en aza indirmeliyiz.
Bir saat oturup bir fincan kahveyle kitap okumayı lüks gören çoğu insan kendine duymadığı saygı yüzünden yaşantısını başkalarının ayaklarının altına paspas yapar.
Lüks değil ihtiyaçtır.
Kitap da kahve de gezmek de tozmak da ...
Eğitilmek de eğitmek de konuşmak da konuşturmak da...
Hatta bunların çoğunu kendi başınıza yapmalıyız belki de.
Çünkü insan herkesi dinler ama kendine sağır kalır genelde .
Özelliklerini yetilerini bile bilemeyen keşfedemeyen yüzlerce insan içerisine kalarak belki de en çok kendimizi dinlemeye ihtiyacımız var .
İnsanlara göre her şeyin bir yaşı var ...
Fakat insan insana göre hareket ederse bir kerecik geldiği hayatı kendine zindan eder , sevmediği bir işte çalışarak , ya da sevmediği bir insanla bir ömür geçirerek mutluluğunu ebedi olarak öldürür.
Toplum baskısı yüzünden birbirini tanımadan evlenen yüzlerce insan var ...
Toplum baskısı gözleri kör eder maalesef .
Duygulara ve özellikle de düşüncelere kep vurur .
Hayat böyle geçemez.
Kişi işini aceleye getirmemelidir , her konuda böyledir.
Eğitim gereklidir, hele ki anne ve babalık müesseselerinde eğitimin değeri ve önemi paha biçilmezdir.

Bir kitapta şöyle yazıyordu, doğacak çocuğunuzun karakterinde evlenmeden önce yediğiniz yiyeceklerin bile tesiri vardır.

Değil yiyecek (ki bu günümüz nazarında problem bile görünmez)doğacak çocukların anne ve babalarının evlenmeden önce kaç kişiyle görüşüp, konuştukları gerçeği ne yazık ki nesil dediğimiz soyu inanılmaz derecede felakete sürükleyen bir olgudur .
Burada da yine toplumun yalan yanlış etiketleri giriyor devreye , affınıza sığınarak söylüyorum...
17, 18 yaşında bir hanımefendi, erkek arkadaşla konuştuğunda bu kızın yaptığı şey normal görünürken ,neden evlenme kararı aldığında kolaylıkla yargılıyoruz!
Çünkü olaylara din hassasiyetiyle yaklaşmıyoruz .
İşte onun için başta da yazdığım gibi insan kendi doğru olan kararlarını vermelidir.
Çünkü genel itibariyle dini hassasiyet çok zayıfladı, 21. Yüzyılın getirileri olduğu gibi götürüleri de çok büyük ve sağlam oldu ...
Lafı uzunca söylemeye hiç lüzum yoktur.
Helale helal ,harama haram diyebilmektir cesaret .
Helal olan yapılmalıdır.
Helaller kolaylaştırılmalıdır...
Etiketler sökülüp yerine dini hassasiyet koyulmalıdır.
Elâem gözüyle değil din gözüyle bakılmalıdır.
Hem erkeğin hatası düzeltilmeli hem de kadının hatası düzeltilmelidir .
Erkeğe "elinin kiri"diyen her anne baba imanındaki kiri temizlemelidir .

Elhamdülillahi Rabbil Âlemin:)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.