Yol uzun, yol kısa. Ne fark eder seninle olduktan sonra...

“Bu sözü bir ömür tutabilecek misin”?

Erkek toprağa yatar rahatlar, kadın erkeğin göğsüne yatarak rahatlar. Çünkü erkek topraktan, kadın erkeğin göğsünde bulunan kaburgasından yaratılmıştır. Kadın fıtratına dayanarak, yaslanarak huzur bulur. Erkekle kadının bütünlüğü fıtratları gereğidir, erkekte kendisinden yaratılan parçada huzuru bulur. Önemli olan birbirini bulabilmektir. Kader, kısmet ve nasip gibi sözlerin en çok kullanıldığı yer kadın ve erkeğin birbirlerine talip oldukları anlardır. Oysa nasip ve kısmetten önce akıl ve duygular vardır. Akıl; gözün görüp beğendiğini kendisine uygun olup olmadığını tartıp düşünmek zorundadır. Duyguların her ne kadar aklın önüne geçtiği zamanlar olsa da aile ve çevredeki bireyler araya girerek bu durumu çok yönlü düşünmeli ve önlemler almalıdır. Kader niyetlere göre evrilir. İmtihan, alınan bütün tedbirlere rağmen geliyorsa sabır ile karşılanmalı, tefekkür ile ağırlanmalıdır. Evlilik öncesi dürüst olmak en temel kural olmalı; kimsenin kimseyi eğme, bükme, akıllandırma ve uysal hale getirme yetisi olmamalıdır. “Hele bir evlenelim ben onu değiştiririm” gibi bir yalana inanmak ancak aptalların hayalidir.

Evlilikte aceleci olmamak, bin düşünüp bir adım atmak gerekmektedir. Acelecilik, temeli buza inşa etmeye benzer.

Düşünce ve fikirlerin uyumu yeterli değildir, tıpkı sadece sevmenin yeterli olmayacağı gibi. Ten uyumu, ruh uyumu, huy uyumu önemlidir. Birbirinin eksiğini tamamlayabilmek kadar kişinin sabredebileceğinden de emin olması gerekir. Yani eşine baktığında “ben bu adama veya kadına tahammül edebilirim” diyebildiği anda evliliği gündemine almalıdır. Tüm bunlarla birlikte, hiç kimse vazgeçilmez değildir. Bu nedenle “ben buyum asla değişmem” bakış açısı çok yanlıştır. Güven duygusunun oluşumunu engelleyerek daha en başta süreci baltalar. Erkeğin kadına, kadının erkeğe maddi olarak yaklaşımı da kabul edilemez, edilmemelidir.

Kadın da erkekte evliliği bu niyet üzere gerçekleştirme arzusu taşıyorsa, dürüst olmalarını tavsiye ederim. Çünkü bu evlilik gerçekleştiğinde ömrünün uzun olmayacağı aşikardır.

Erkek kadın rolüne, kadın da erkek rolüne asla bürünmemeli, karşı tarafın hayata bakış açısını öğrenmeden atacağı adımlarda temkinli olmalıdır. Türk örf ve adetlerinin halkımız üzerindeki etkisi aşikardır.

Kişisel bakımına önem veren erkeğin karşısına bakımsız ve özensiz çıkan kadının hiçbir şansı yoktur, aynı şekilde erkeğin de. “Aman beni beğenen böyle beğensin” yaklaşımı karşısındakine ve kendisine saygısı olmayan insanların doğal olduklarını iddia ettikleri kuyruklu bir yalandır.

İnsan görüntüsü ile karşılanır, konuşması ile tartılır, karakteriyle uğurlanır.

Kişisel bakım evliliğin en temelidir. Çünkü cinsellikten soğuma sebeplerinin başında gelmektedir. Bunun farkında olan birey böyle bir duruma maruz bırakılmayı asla kabul etmez.

Allah insanı yaratırken bir bağlanma ihtiyacı ile yaratmıştır. Bağlanmak güvene tabidir, kadın da erkek de güveneceği insana bağlanmak ister. Güven ise söz ile inşa edilmez, burada duruş, tavır ve karakter bağlayıcıdır. İşin başında verilecek küçük bir fire dahi ileriye dönük olumsuzlukları tetikler. Güveni daha en başta baltalanan kişi sevemez ve dolayısıyla da bağlanamaz.

222222222222

Titizlik, cimrilik, aşırı savurganlık, yalan, şiddet eğilimlilik, kötü alışkanlıklar, birey olamama, sorumluluk alamama, sinirlilik, sadakatsizlik gibi eğilimleri olan insanların evlenmelerini doğru bulmamakla birlikte evleneceklerse de muhakkak bu huylarını kabul edecek ve tahammül edebilecek kişiler ile evlenmelerini öneririm.

Evlilik başından sonuna kadar imtihandır, bu durumun idrakinde olunmalıdır. Zira evlilik, iki farklı insanın bir bütün olma halidir ki zaman zaman sancılı olması olağandır. Bunu en hafif şekilde atlatabilmek ise ancak ön bilgi ile sağlanabilir.

Kişiler duracakları ve harekete geçecekleri zamanları bilirler ise süreç daha hasarsız atlatılabilir.

Evlilik başında birçok hayalin kurulduğu ortasında hayallerin yıkıldığı sonunda ızdıraba döndüğü yer olmamalıdır. Hayaller elde bulunan mevcuda göre kurulmalı, fedakarlığın limitleri birlikte zorlanmalıdır.

Hep bir tarafın fedakarlık göstermesi doğru değildir. Hal böyle iken sevgi ne kadar yoğun olursa olsun tükenir ve yorar. Evlilikte böyle bir beklentide olmakta tam bir ahmaklıktır.

Evlilik öncesi kartlar açık olmalıdır. Kim neye evet dediğinin bilincinde olmalı, ille de evleneyim veya el ve alem kaygısı ile kabul etme eylemi yapılmamalıdır.

Evlilik kutsaldır. Evlenirken sadece kendi hayatlarınız değişmez. Her iki tarafın aileleri, çevreleri ve en önemlisi sahip olacakları evlatların hayatları etkilenir. Bir yanlış on doğruyu getirmez ama bir doğru on yanlışı düzeltir.

Fay hattına ev inşa edilmez. Eninde sonunda yıkılmaya mahkumdur. Siz bir şekilde ayakta kalsanız dahi sizin sorunlu evliliğinizin ürünü olan çocuklarınız çarpık yapılaşma sonucu sorunlu bireyler olarak yol alacak ve yuva kuracaktır.

Bu yola girerken kendinize, karşınızdakine, çevrenizdekilere ve en çok da sizlerden türeyecek olan nesillerinize karşı sorumluluğunuz var.

“Evlendi” denilsin diye evlilik yapılmaz. Allah’ın kullarına emri olan, peygamberimiz (s.a.v)’in sünnetini ihya için evlilik yapılmalıdır. Yuva kurmak insanoğlunun en tabi hakkıdır. Bu hak kişisel çıkarlara yem edilmemeli, entrikalar ile kurulmamalıdır. Dünya ve ahiret saadeti için kurulan yuvalar ne kadar şiddetli sallanırsa sallansın temeli sağlam olduğu için dimdik ayakta duracaktır.

Dünya hayatımızda omzunda huzur bulacağımız eşler istiyorsak, huzur verecek eşler olma gayreti içerisinde olmalıyız. Tevazu ve şefkat sahibi olmalı önceliklerimizi eşimize göre dizayn etmemiz gerektiğinin bilincinde olmalıyız.

Evlendiğimizde ise hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağını kabullenmeliyiz. Eşimiz bizim ne annemiz veya babamız, ne kardeşimiz, ne de herhangi biri değildir; hayatımızın geride kalan evresinde birlikte yol alacağımız yol arkadaşımızdır. Erkekler eşlerini hizmetçi profiline sokmaktan imtina etmeli ev işlerine yardım ederek güzel jestler yapmayı görev edinmelidir. Kadınlar ise erkeklerin bu jestlerin farkında olmalıdır. Kimse kimsenin kölesi, hizmetlisi ve aşçısı değildir. Bu gözle evliliğe bakmak asla doğru değildir. Evlilikte her şey gönüllülük esasına göre olmalıdır. Sorumluluklar paylaştıkça yorgunluklar ve bıkkınlıklar önlenir.

Yolun nerede son bulacağını, nerede ayrılacağını Allah bilir. Biz bir ömür diyerek, güven cümleleri kurarak yola çıkmalı, yolun her türlü meşakkatlerine ve düzlüğüne talip olmalıyız.

Hayat kısa ve o hayatı sadece bir kez yaşayacaksın. Unutma seçimlerin kaderini belirler...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.