Yok bir bildiğimiz

11 ayın sultanı, gönüller sultanı ya şehri Ramazan;

Geldin ve gidiyorsun, oysa gelişin baharı getirdi şu günahkar benliklerimize, affa muhtaç bedenlerimizin tövbe havuzuna kavuşmasıydın. Bir dahaki bahara yeter mi ömür hazinemizdeki saatler bilmem. Lakin niyetimizi yine kavuşmak üzere aldık.

Mukabelelerimizi okuduk, hatimlerimizi ettik. Oruçlarımızı namazlarımızı kırık dökük de olsa arz ettik. Kabul makamından ümitvar olduk, affımızı istedik.

İftarın telaşı, sahurun mahmuru derken sayılı günleri bir bir bitirdik.

“Tekrarını nasip et Allah’ım” diyerek kendimizi teselli ediyoruz, hüznümüzü bir nebze olsun azaltması ümidiyle...

Kadir gecesi hatimlerimizi dualadık, dualadık fakat fark etmiş olduğum bir husus hayli canımı sıktı. Okumuş olduğumuz kuranı kerimi hiç anlama gereği duymamıştık. Öyle ya bizlere ne anlatıyordu, sevgili peygamberimin (s.a.v) bir tek sünnetini hayatıma adapte etmiş miydim? Veya etmeyi denemiş miydim? Arapça okunan dualarda anlamadığım halde istemsizce ağlıyordum, kim bilir bir de anlasam bende ki etkisi kat be kat daha fazla olacaktı bunu biliyorum.

Ramazan-ı şerif geldiğinde değişmeyen kaidemiz bol bol Kur’anı kerim okumaktır. Elhamdülillah Rabbim okuma fırsatı verdi okuduk, ama bizde neden bir tık ilerleme olmadı? Çünkü okuduğumuzu anlamıyoruz, Kur’anı kerim yanında bir sayfada olsa tefsir, fıkıh dersi işlemiyoruz. Sevgili peygamberimin (s.a.v) bir tane sünnetini işleyip bunu hayatımıza dahil edelim çabası içerisinde olmuyor olamıyoruz.

Tüm gün TV izlemenin hevası içerisinde ömür tüketiyor Allah kelamı ile meşgul olmamız gereken saatlerde YouTube, shorts, TikTok gibi etkileşimlerde sosyalleştiğimizi ve bir şeyler öğrendiğimizi düşünüyoruz.

Evlerimizde verdiğimiz iftar davetleri amacından uzak show ve lüks yarıştırma haline geldiğini üzülerek görüyoruz.

Kur'anı kerimi okumayı bitirip evlerimize dağılırken daha eşikte sevabını kendi ellerimizle çoğunlukla hoşnut olmadığımız kişilerin sevap heybelerine bırakıyoruz. Çoğunluğu adet ve törelerimizden gelen yazısız kanunlarımızı dine dahil edip gençleri İslam’dan soğutuyoruz. Aslına bakarsanız İslam dininin bu kadar suistimal edilmesinin altında yatan sebep İslam’ı bilmememiz veya bildiğimizi zannettiğimiz şeyin İslam olduğunu zannetmemizdir.

Bir yanda hanım hanımcık olmak gayesi ile giyilen feraceli bedenlere namazın hiç uğramaması, bir yanda tesettüre rivayet edip beş vakte beş ekleyen hanım kardeşimin eşinin yatağından kaçıp sabaha kadar meleklerin lanetini üzerine buğz ettirmesi gibi, bir yanda cuma namazına yetişmek için koşan ayakların baba ve annesine isyankar evlat oluşu gibi, diğer tarafta ise sülalesinin dindarlığı ile övünen erkeğin eşine hiç acımadan el kaldırışı gibi...

O günah, bu günah diye diye dinden uzaklaştırdığımız çocuklarımızın vebalinde boğuluyoruz. Söylediğimiz çoğu kelimelerin dinle uzaktan yakından alakasının olmayışı da ayrı bir can acısı.

Ne çok şey biliyoruz cahillik kontenjanından, evde kadını kocasının yanında yatağında tesettüre sokan zihniyet, kadın kısmı gezer mi diye eve mahkum eden zihniyet hangi dinden bahsediyor.

Allah’ın koymuş olduğu kuralları yetersiz bulup kendince kurallar koyup bunu da dine bağlayan zavallı insanoğlu, bilgisizliğinin faturasını ödemekten akıllanmıyor.

Bu cahilliğe bir son vermeli küçük de olsa bir başlangıç yapmalıyız. Ehli sünnet hocalardan dersler almalı şu mübarek Allah kelamı bana ne anlatıyor diye merak etmeliyiz.

Gereksiz ve hadsiz meraklarımız gerekli ve haddimizi bildiren Allah kelamı özerine olmalı. Evlatlarımıza ve torunlarımıza böylelikle gerçekten faydalı olabiliriz. Bugün ne yemek yapsam derdine yandığımız kadar bugün ben ne öğrendim ve hayatıma nasıl yansıtırımı dert etmedik. Etmediğimiz sürece de yerimizde saymaya mahkum hayvanlar olacağız.

Hayvanlardan bizi ayıran bir şeyler olmalı, hayatımız yatak odası, mutfak ve lavabo arasında yok olmamalı.

Bizi var eden yüce Rabbim kitabını yüzünden okumamız için göndermedi. Sevgili peygamberimi (s.a.v) öğretici ve tebliğ edici olarak boşuna göndermedi.

Okuduğun kitabı anlamazsan yaşayamazsın, yaşayamazsan anlatamazsın, anlatamazsan tebliğ edemezsin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.