Söz ola kese savaşı söz ola kese başı 2

Öfkelenince niçin bağırarak konuşuyoruz? Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.
Öğrencilerden biri “Çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz... “

Birbirimize karşı mesafe oluşturmamızın başlıca sebebi konuşurken takındığımız üslubumuzdur. Bazen farkında olmadan o anın rehavetiyle vücut dilimizle destelediğimiz üslup hatalarımız, gönüldeki sevginin hüsran ile azalmasına sebep olur. Bu nedenle konuşmalarımızda sevgi bütünlüğünü sarsıcı tavırlardan ve sözcüklerden uzak durmamız bizim kişiliğimize de önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.

İlişkimizin adı her ne olursa olsun konuşmalarımızda sevgi sözcüklerine yer vermek karşımızdaki muhatabımızın kendini iyi hissetmesine vesile olur. Onların bizim için değerli olduğunu tavırlarımız kadar aynı oranda konuşmamızdaki samimiyetimiz de belirler. Seni seviyorum sözcüğü benim için sihirli bir sözdür. Ve namahrem olmayan muhataplarıma bu sihirli sözcüğü kullanmakta asla cimri davranmam

.

Tatlı bir dil yılanı deliğinden çıkarır. Tatlı dil baldan tatlı, şekerden lezzetlidir. Hakikatleri söyleyen bir dil, kılıçtan keskin fakat meyvesi şifalı bir kavl-i leyyindir. İman ve Kur'ân'ınhakikatlerini insanlara duyurmak, Hakk'a ve hakikate davet etmek dilimizin en önemli vazifesidir. Hadîs-i şerifteki ifadesiyle: "İnsan, dilinin altında gizlidir."

Sevgi sözcükleri bize hiçbir şey kaybettirmez, aksine muhatabımıza, ruhumuza, bedenimize ve düşüncelerimize pozitif bir etki sağlayacaktır.

Bazen de kendini iyi hissetmeyen muhatabımıza sözlerimizden ziyade dinlememiz iyi gelir. Konuştuğunda sözlerini, sustuğunda sessizliğini dinlememiz, Yargılamadan yanında olduğumuzu hissettirmemiz gerekir.

Yaralı bir kalbin şifası, her şeyden önce, kabul ve şefkati içinde barındıran anlayıştadır.

Hz Allah (Lokman suresi 19. Ayette) şöyle buyurmaktadır: “Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!” der.

İlişkilerimizde bağırarak hitaptan sakınmalı kendimizi kontrol etmeliyiz.

Özellikle eşler arasında çok yaşanmakta olması seslerin karşılıklı sınırları zorlaması, hakaretlerin havada uçması ne dehşet verici bir durum. İlişkilerimizi bu boyuta taşımaktan imtina etmeli otokontrolümüzü kaybetmemeliyiz. Her nedense toplum ve aile içerisinde eşlerin birbirlerine sevgi dolu cümleler kurması ayıp olarak nitelendirilirken, hakaret derecesinde birbirlerini aşağılamaları doğal karşılanmaktadır.

Evlilikte en başlıca kural çiftler arasında iletişimin kapatılmamasıdır. Küsen tarafın her ne kadar kadın olduğu söylense de erkek kardeşlerimin de hatırı sayılır oranda küs kaldığı bilinmektedir. Küsmek konuşmanın çözüm olamadığı anlarda uygulanmalı, çiftler sakinleştiğinde bu durumun derhal sonlandırılması evliliğin akıbeti için çok mühim bir konudur.

Peygamber efendimiz, (Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) ve (Kocası razı olduğu halde ölen kadın, Cennete girer) buyuruyor.

Durumu Yunus Emre’nin şu dizeleri ile de netleştirebiliriz. Hiç kimseye yan bakma! Öfkelenip sert çıkma! Kalp Allah’ın evidir, bu evi sen yıkma.

Negatif konuşmalara bütün kapılarımızı kapatmak zorundayız. Eleştiri saygı çerçevesinde yapılmalı, muhataplarımızın kırmızı çizgilerine riayet etmeli ve haddi aşmaktan imtina etmeliyiz.

Şu el ve alem meselesi bizi toplum olarak fazlasıyla sarstı fakat bu durumdan hepimiz şikayetçi olmamıza rağmen bu hataya bizler de düşmekteyiz. Bazen el ve alemin konusu bizken maalesef bazen de el ve alemin ta kendisi biziz.

Bu konuda Alişan KAPAKLIKAYA’ nın bir söyleşisini paylaşmak isterim.

“Yıllarca el alem kınamasın diye yaşadık, yaşadık da ne oldu? Bu toplumun iki tanrısı ) var, biri Allah biri el alem... Ben yıllarca el alem tanrısının sadık bir kulu olarak yaşadım. Sonuç, yuvam yıkıldı. Sonra 39 yaşımda el alem tanrısından istifa ettim. Dinlemeyeceğim sizi dedim, onun için bir yere gittiğim zaman şöyle yap böyle yap, sana böyle demesinler sözlerine kulak asmadım. Kör mü? Demesinler. Ben içimden geleni yaşıyorum. Sonra içimden geleni yaşıyorum demek saygısızlık yapmak,

hukuksuzluk yapmak başkasını rahatsız etmek değil ki! Kişiliğinin gereğini sen yaşarsın.”

Her insan ayrı bir fıtrat üzere yaratıldı, durum böyleyken tek tip bir insan türü oluşturma isteği ne yazık ki el alem kültürünün baskılayıcı bir zulmüdür.

Bazen sadece konuşmak için konuşuruz. Konuyla ilgili hiçbir bilgimiz yoktur fakat konuşmak dinlemekten daha kolaydır her nedense.

Eğer konuşacaksan bildiğin konuları seç, bilmediğin konularda fikir yürütme der Johann Herder.

Halil Cibran ise “çok konuştukça, düşünce ölür der.”

Birilerini eleştirirken dikkatli olmalıyız, zira o konuların gün gelip muhatabı olma olasılığımız oldukça yüksektir.

Çünkü Rasulullah(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Her kim kardeşini (işlediği) günahtan dolayı ayıplarsa, kendisi o günahı yapmadan/işlemeden ölmez!”

Dilimizden dökülenler kaderimizin yönünü belirler, zira şükür nimeti artırırken, isyan etmek sıkıntıları üzerimize çeker. Kendini bilen kişi haddini bilir haddini bilen konuşmasını bilir...

Karşımızdaki muhatabımızın konuşmasını kesmek ve bunu huy haline getirmek itici olduğu gibi incitici bir tutumdur, ayrıca konuyu tam olarak anlamamamıza sebeptir. Konuşmak kadar dinleyebilme bilincine sahip olmamız gerekmektedir.

Yazımı sevgili peygamberimizin şu muhteşem sözü ile bitirmek istiyorum

"Ya hayır söyle ya da sus"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.