İnsan, nisyan ile maluldür.

Unutmak insana verilmiş büyük bir güç müdür? Hiçbir şeyi unutmasaydık dünya nasıl bir yer olurdu?
İnsan anlaşılması güç uçsuz bucaksız bir varlıktır. Bugün biz insanların uğraş verdiği her ne türlü alan varsa hepsi insanı anlamak üzeredir. Bilim insan içindir, edebiyat insanı anlatır, psikoloji insan ile var olmuştur ve daha bir sürü disiplin insanı konu alır. İnsanın karmaşık davranış sürecinin içinde unutmak eylemi de bulunmaktadır. Bir sürü disiplin bunula ilgili araştırmalar yapmıştır. Ama neden olduğu nasıl gerçekleştiği hakkında ortak karara varılamamıştır. Çünkü insan hiçbir zaman tam anlamıyla anlaşılamamıştır. İnsan her zaman bir muamma olarak kalacaktır.
Bu muamma içerisinde unutmayı kendimizce ele alalım. Nedir unutmak?
Türk dil kurumuna göre unutmak; aklında kalmamak, hatırlamamak, aklından çıkmak anlamlarına gelmektedir. Unutmak eski Türkçedeki “unıt” fiilinden evrilmiştir. Unutmak kelimesinin ‘un’dan türediğini ve birini ya da bir şeyi unutmak için ‘un ufak etmek’ gerektiğini söyleyenler olsa da bunun gerçeklik payı yoktur. Aynı fiilin Arapça karşılığı olan “nisyan” kelimesi, sahip olunan bilginin ihtiyaç ânında akla gelmemesini ifade eder. Bazı dilcilerin “insan” kelimesinin “unutma” anlamındaki “nesy” kökünden türetilmiş olduğunu belirtirken dayandıkları, İbn Abbas’a nisbet edilen ve insanın üstlendiği sorumluluğu veya kendisinden alınan sözü unutması sebebiyle bu ismi aldığına dair rivayetlerdir..
Psikoloji biliminin öncülerinden William James unutmanın öneminden şöyle bahseder: “Eğer her şeyi hatırlasaydık, hiçbir şey hatırlamıyor olduğumuzdaki gibi hasta olurduk”. Bu çarpıcı gerçek unutmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha yüzümüze vurur. Geçmişi unutmak hastalık sayılıyorsa unutmamak da hastalıktır. Psikolojinin babası olarak bilinen Freud; unutmayı, insanın egosunu güçlendirmek için savunma mekanizmalarının arasına yerleştiriyor ve “Unutma, istenmeyen duyguları bilinçten uzaklaştırmak için kullanılan savunma mekanizmasıdır.” diye ifade ediyor.
Gestalt kuramı psikolojide unutmayı ikiye ayırmaktadır: Geriye getirmedeki başarısızlık ve iz sistemindeki bozulma. Davranışçı ekolü ise pekiştirilmeyen davranışın sıklığının giderek azalması ve sonunda tamamen ortadan kalkması şeklinde açıklar.
Hafızalarımız tıpkı parmak izlerimiz gibi eşsizdir. Kimimiz bazı olayları çarpıcı bir şekilde hatırlarken kimimiz o olaya yönelik tek bir ânı bile hatırlayamıyor. Yine aynı şekilde unutmak bazılarımıza göre bir lütuf iken bazılarımız içinse bir cezaya dönüşüyor. Marc Augé, bu konuyu farklı bir bakış açısından ele alıyor. “Anımsamak ve unutmak, tıpkı bir bahçıvanın yaptığı gibi, ayıklamak ve budamak demektir. Anılar bitkilere benzer. Bazı bitkilerden hemen kurtulmak gerekir ki diğerleri boy atsın, gelişsin, çiçek açsın. Kaderlerine uygun olarak gelişip serpilen bu bitkilerin değişmek için bir bakıma kendi kendilerini unuttukları söylenebilir. Onlara hayat veren tohumlar ile sonunda oldukları şey arasında bir ilgi yok gibidir; çiçek bu anlamda tohumun unutulmasıdır.”
Bizi biz yapan hatırlamadıklarımızdır. Geçmişi hatırlamak bize acı verir. Bizim geçmiş heybemizden getirmemiz gereken tek şey tecrübelerimiz olmalıdır. Şimdi ve şu anda neler yaşadığımız bizim ileriye dair daha sağlıklı olmamızı sağlar.
Son olarak Muallim Naci’nin unutmak ile ilgili özet niteliğinde özdeyişini hatırlayalım:
“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.”
İnsan hafızasının eksikliği; unutmasıdır, unutkanlıktır.

Kaynakça
Gülensoy, T. (2020). Kökenbilgisi İle İlgili Bir Kitap Üzerine. Dil Araştırmaları. 27: 249-253
Korkmaz, Z. Arka Bahçe. Neden Unuturuz /https://arkabahcepsikoloji.com.tr/makalelerimiz/neden-unuturuz.
Dönmez, İ. Nisyan. İslam Ansiklopedisi./ https://islamansiklopedisi.org.tr/nisyan

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.