İsmail Detseli

İsmail Detseli

Nesli tükenmek üzere olan kınalı kekliğin halk arasındaki hikayeleri

Bu Kekliklerin iyisi kötüsü olur mu? Nasıl olur hangi yörenin kekliği tutulur bunları kuluçkadan mı çıkarırsınız yoksa dağdan mı tutarsınız benim bildiğim bizim köyümüz tarafında Gilissira (Tulassa) Kayalı dağı var o dağın kekliği çok meşhurdur bir çalışkan genç akıllı kızı veya kadını överlerken ayni Kayalı Kekliği gibi maşallah diye överlerdi.

Sizde de böyle adlandırılan dağlar var mı? Var tabii olmaz mı Torosların kekliği Adapazarı’nın kekliği Hadim ve Ermenek keklikleri av için çok tutulan Keklik cinsleridir. Bu Kekliğin makine kuluçkasından çıkanları loş olur av yapmaz illa dağdan palazdan yani yeni yavru iken tutup eğiteceksin dediler.

Peki, hepinizin de yaşı ellinin üstünde bu ava ve av etine doydunuz mu? Doyulur mu hiç Gardaşım dedi içlerinden biri. Zaten bu bizim Kınalı keklik İbrahim Aleyhisselam dan intizarlı imiş neden? Rivayete göre İbrahim peygamber A.S. Nemrutun zulmünden kaçıp kavak ağacına saklanmış Nemrutun adamları onu ararken bu Kınalı Keklik Gakkavakta Gakkavakta diye haber vermiş. Öbür yakınında olan Çil Keklik de ona sus cıfıt sus cıfıt (onun ötüşü böyle) diye bu kınalıyı azarlamış. Onun için İbrahim peygamber bu kınalı keklik için: ETİNİ YİYEN DOYMASIN AVINA GİDEN YORULMASIN demiş bu bir rivayet ama doğruluk payı da var sanırım dediler. Çünkü bunun avına çıkan avcılar hiç yorulmazlarmış.

Arkadaşlar ben bu sohbetten çok keyif aldım ağzınıza gönlünüze sağlık kekliklere iyi bakın dağlarda keklik bol olsun avınız bereketli olsun her şey gönlünüzce olsun dedim keklik kafeslerin ve kendilerini resimledim haydi RASGELE dedim.

Durrrr dediler, ne o dedim unuttuğumuz mu var. Evet dediler bu kadar avdan bahsedilirde yalandan bahsedilmez mi dediler doğru söylüyorlardı.

Avcı her ne söylerse onun sözüne evet de, asla itiraz yoktur.

Bizim konuşmamızın da doğrusu az yalanı çoktur.

Dediler başladılar örnek vermeye.

İki avcıdan birisi çok yalan söyler öbürünü de şahit gösterir oda büyük yalan karşısında zorlanırmış. Bir gün demiş ki arkadaş sen eğer yalanı fazla kaçırırsan ben yalandan öksüreyim sende yalan dozajını biraz düşür demiş anlaşmışlar.

Yine bir toplumda konuşma esnasında yalancı galeyana gelmiş başlamış atmaya. Bugün bir tilki vurdum arkadaş tam iki metre kuyruğu vardı demiş. Öhhö der öbürü. Yalancı Bir buçuk metre sağlam vardı der. Öhhhö der canım bir metre olmaz mı hadi neyse bir metreydi bundan santim aşağı inmem der. Ama ne var ki, destekleyicinin boğazı gıcıklanır başlar. Öhhö öhhö demeye. Yalancı fazla dayanamaz ne öksürüp duruyon len valla bundan aşağı kesiversen inmem, bu gidi tilkinin hiç mi kuyruğu yoktu der.

Yine iki kardeş varmış biri âlim diğeri avcı imiş herkes avcıyı yıllarca dinlemiş âlim’i hiç dinlememiş. Âlim bir gün küçük avcı kardeşine bugün mecliste (oturdukları yerde) bırak ta ben konuşayım bakalım beni dinleyecekler mi? Bende yalan söyleyeyim demiş. Denemek için olur abi demiş küçüğü. Yine vatandaşlar toplanmış avcı demiş ki bugün benim ağamı dinleyeceksiniz o konuşacak sizlere demiş. Tamam demişler.

Ağası bugün bir körpe kuzu gördüm havada uçuyordu demiş hemen itiraz etmişler bu kuş mu be adam sen yalan söyledin deyince avcı kardeş yetişmiş. Ağam yalan değil yanlış söyledi. Çünkü Kartalı görmedi Kartal Kuzuyu kapmış götürüyordu o sadece kuzuyu gördü deyince ha şimdi oldu demişler.

O konuyu bitirmiş yine lafa girmiş ağa. Demiş ki bugün ava gittim bir domuz gördüm bir kurşun attım kulak tozundan (kulağının dibi) girdi arka ayağının tırnağından çıktı. Deyince yine olmaz diye itirazlar yükselmiş. Hemen avcı kardeşi derki, abi sen onun öyle vuramazdın ama tam domuz arka ayağı ile kulağını kaşıyordu ki senin kurşunu yedi der. Ve yine ağasını kurtarır. Herkes dağılınca avcı kardeşi ağabeyine: Ağa senin yalanlarını dinlemelerini istiyorsan.

Kartalı havada uçur kuzuyu yerde yürüt.

Domuzu alnından vur. Tilkide kuyruğu küçült.

Böyle abartılı yalanla seni kimse dinlemez.

Vallahi her zaman seni kurtarmaya benimde gücüm yetmez haa der.

Her şeyi ustasından öğren derler diye bir söz var. İşte Hasan kaçar dan avcılığın enteresan hikayeleri.

Merhaba Hasan Gardaş seni ben biliyordum bu kafes avı konusunda çok usta olduğunu fakat sorduklarım senin için o bizim pirimiz ustamız dediler doğrumu?

Evet, Kerim ağam sağ ise birinci o yok ölmüş ise birinci benim Gardaşlığım dedi.

Yukarda avcılardan av hakkında bilgi aldım ama sence bunlarda noksanlık var mı? Var ama bende onların üstüne laf söylemem. İsmail.

Bunca yıldır avcısın Hasan başından geçen unutulmadık olaylar oldu mu? Olmaz mı?

Bana bunlardan biraz anlatır mısın?

Ulen Gardaşlık sende bu işlere eskiden köyde meraklı idin ama çabuk vazgeçtin biz yapamadık hırsımıza yenik düştük, bu 40 senede neler neler yaşamadık ki yiğit gardaşım dedi.

Hadi Hasan ağa anlat hele dedim. İkimiz yaşıtız ama ben ona sevgimden Hasan ağa derim oda beni çok sever anlatmaya başladı. Gardaşlık şoförlüğümü askerde pekiştirdim geldim köye iki ortak bir makine aldık (kamyon) öylede bir kafes avına meraklıyım ki sorma. Nerenin palazı iyi olur diye bilenlerden soruşturdum bu işin meraklılarına Hasan şeyh köyünün Elenkirit dağının palazı. Giyyret (Sefa köy) Çalının (dağ) palazı. Bizim (Tulassa) Kayalı köyüne adını veren Kayalı dağının palazı. Ve birde Ermenek in palazı iyi av yapar dediler. Buralara haber saldım Hasan şeyh köyünden bir arkadaşıma dedim ki bana Elenkiritten bir palaz tutturuver diye oda bir adama üç günlük yevmiye vermiş Elenkirit dağına adamı salmış bana bir palaz tutturup göndermiş sağ olsun.

Palaz yaz biterken elime geldi zayıfff süksünü düşük (ölesek) sanki dişi kekliğe benzer gibi gidi. Bacakları kısa olası bir şey değil. Ulen bu olmaz amma dedim ümitsizce de olsa bahara kadar iyi besledim yukarıda anlatıldığı üzere acı helva ile de palazı iyice kızdırdım ava hazır hale getirdim. Sabah köyden kamyonun üstüne satılacak patates soğanları yani köylülerin yüklerini doldurdum yükün üstüne de 30-40 kişi adamı yani müşteriyi doldurdum Konya ya doğru yola çıktım o zaman böyle güzel yolda yok yiğidim böyle güzel makinede (kamyona diyor) yok mavinim de var Beyti Caylak. Köyden 3-5 km re ayrıldık Kuş taşı denen yere geldik. Keklik ve tüfek yanımda meraktan içimden alev sünüyor, acaba keklik iyi ötecek mi diye. Kamyonu bir kenara çektim yolculara dedim ki arkadaşlar makine hararet yaptı motor soğuyuncaya kadar. Ben şu kekliği şurada bir yere bastırayım bir tüfek atayım hemen gidelim dedim. Ve onların itirazını filan dinlemeden yanlarından ayrıldım baharın daha acı günleri ortalıkta soğuk hemen az ilerde bir çalıya keliği bastırdım ulen yiğidim benim o beğenmediğim cılız keklik, bir aldı sesi ama sorma hemen Keklik geldi altına vurdum ve geldim kamyonla Konya ya bu bir macera değil mi? Macera olmaz mı? Hasan ağam daha böyle maceralar var mı?

Çokkk, Anlat, olur dinle gardaşım, benim o süksünü düşük keklik Konya da nam yapmaya başladı çünkü bazı günler 6-7 tüfek attığım oluyor. (Her tüfek atmak bir keklik vurmaktır) bu arada Konya ya da göç ettim köyden civarda çokta tanıdığım avcı gardaşımız da var.

Devam edecek...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.