İRAN-İSRAİL SAVAŞI YA DA TİYATROSU

Son günlerde, gözümüzün önünde cereyan eden, İran-İsrail arasındaki “savaşımsı”(savaş gibi)olaylar ve gelişmeler, tam olarak anlamadığımız, aklımızda bir çok soru işareti uyandıran, olay ve gelişme yaşadık.

Savaş, ama savaş değil..

Çatışma, ama(her iki taraf saldırmadan önce birbirine haber veriyor) çatışma değil..

Barış, ama(anlaşma yok farklı zamanlarda ateşkes, farklı saatlerde ateşkes) barış değil..

Tam olarak bir kurgu, bir mizansen çevriliyor, adeta bir tiyatro gibi. Görünürde; ilk olarak İsrail(uluslararası hukuku hiçe sayarak), bir gece ansızın gayrimeşru bir biçimde İran’a saldırıyor.

Bu saldırıda İran adeta şok oluyor. Bir akrebin veya zehirli bir hayvanın bir insanı ısırarak zehirlemesi gibi felç etkisi yapıyor. İran neye uğradığını şaşırıyor veya şaşırır gibi yapıyor.

Bütün dünya şaşkınlık içinde. İsrail istihbarati uzun zamandır İran’ın içinde yuvalanmış, adeta bütün kılcal damarlarına kadar yerleşmiş, her yere ustalıkla sızmış ve kendisini gizlemiş. Adeta bir terör örgütü gibi sinsice sızmış, İran’ın her yerine nüfuz etmiş. Bir gecede peş peşe gelen haberlere göre(veya bize istedikleri gibi algılamamızı sağlayan, servis edilen haberlere göre); İsrail istihbaratı İran askeriyesinin bir numaralı kişisini, İran genelkurmay başkanını, Devrim muhafızlarının en üst düzey komutanını, ve çok sayıda uranyum zenginleştirme programında çalışan, 40 yılda, 50 yılda ancak yetişen bilim insanlarını suikastle öldürürken, diğer taraftan İsrail uçakları İran’ın bir çok nükleer santralini, Tahran başta olmak üzere İran’ın bir çok önemli şehrinin stratejik yerlerini ve sivilleri bombalıyor.

İran şokta …

Bütün dünya şok oluyor. İran ilk 24 saatin sonunda ancak şoku atlatıyor ve saldırıların ikinci gününde hava savunmasını aktif edebiliyor ve misilleme ile karşı saldırıya geçebiliyor. İran isabetli ve etkili misillemeleri sonucunda demir kubbeyi delerek, İsrail’e büyük zararlar verebiliyor. Çatışma boyunca karşılıklı misillemeler devam ederek her iki taraf birbirine zarar vermeye, diğer tarafı caydırmaya çalışıyor.

Ancak burada anlamadığım ve bir çoklarımızın anlayamadığı konu şudur:

1) Taraflar birbirine saldırıya başladığı andan itibaren, diğerine neden haber veriyor? Gerçekte, zarar vermek isteyen bir taraf diğerine haber verir mi, yoksa aniden baskın mı yapar?

2) İran ilk 24 saatte neden hava savunma sistemini devreye sokmadı ya da devreye sokamadı? Meşru müdafaa hakkı doğması için, İran kendisine saldırı yapılmasına izin mi verdi?

3) İran İsrail’in hava üslerine saldırı yaparak, İsrail’in hava kuvvetlerini etkisiz hale getirmek varken, neden şehir merkezlerini ve stratejik noktaları füzeyle vurdu? İran stratejik ve askeri akıldan yoksun muydu?

4) İran yaptığı açıklamada; “İsrail dışında, başka bir ülke savaşa katılırsa bedelini ağır öder” dediği halde, Amerika’nın savaşa katılmasına neden cılız bir cevap verdi?

Bu maddelere daha bir çokları eklenebilir, bunlar ve bunun gibi olaylar insanı düşündürüyor ve insan kendisini bu çatışma gerçekten savaş mıydı, yoksa tiyatro muydu demekten alıkoyamıyor.

Şimdi bir de bu süreçte her iki halkın (İsrail ve İran halklarının) motivasyonuna bakacak olursak:

1) İsrail halkı saldırılar esnasında sığınaklara koşuyor, korunmaya çalışıyor ve saklanıyor.

İran halkı ise saldırılar sırasında sokaklarda, birlik ve beraberlik içinde korkusuzluk mesajı veriyor. İran’ın her saldırısında zafer kutlamaları yapıyor.

2) İsrail halkı bulabildiği her vasıta ile Filistin’den kaçıyor korku ve panik içinde, gemilerle, uçaklarla Filistin’i terk ediyor.

İran halkı ise(Tahran ve büyükşehirlere çalışmak ya da okumak için gelen İran vatandaşları veya diğer ülke vatandaşları, kendi memleketlerine dönenler hariç) yurt dışında olanlar, İran’a dönüyor, adeta İran dışında bulunanlar kendi ülkelerini savunmak için İran’a akın ediyor, İran’daki insanlar ise cesurca birlik ve beraberlik içinde gövde gösterisi yapıyor.

İşte halkların motivasyonu bu şekilde ..

Bir taraftan, Filistin’e göç etmesi için güvenlik garantisi veren İsrail yönetiminin vaatleri, Yahudiler için çöp olması ve bu vaatlerin boş çıkması, bunun yanında Yahudilerin bariz korkaklığı..

Diğer taraftan vatanını seven ve sonuna kadar vatanını savunmaya hazır cesur ve yürekli İran halkının şerefli tavrı..

Almamız gereken dersler ve sonuç:

1) Her iki taraf da, bu çatışmada birbirlerini tartmış ve ne yapıp ne yapamayacağını görmüş ve anlamıştır.

2) Her iki tarafın halklarının motivasyonu ortaya çıkmıştır.

3) Diğer ülkelerin tavrı ve tarafı belli olmuştur.

4) Büyük ve ciddi bir savaşta Yahudilerin bu bölgede(Ortadoğu’da, Filistin’de) barınmayacağı iyice anlaşılmıştır. Bunu anlamayan ülke; İsrail’in güvenliğini sağlamaya çalışan, sadece Amerika ve Yahudi terör örgütü İsrail yönetimidir.

5) İsrail’in “Demir Kubbe”si adeta kevgire dönerek, “Delik Kubbe” olduğu görülmüş, aslında İsrail’in şişirildiği kadar güçlü olmadığı, savunmasının iyi veya mükemmel olmadığı ortaya çıkmıştır.

6) İslam Birliği’nin kurulması gerektiği her zamankinden daha fazla anlaşılmıştır. Zira İsrail’in bütün dünyaya kafa tutması ve bu pervasızlığı İslam Birliği’nin olmayışından kaynaklanmaktadır. İsrail de, Müslüman ülkelerin bu zaafından faydalanmakta olduğu artık görülmelidir. Yoksa İsrail’in güçlü olduğu için değil, Müslümanlar zayıf olduğu için, İsrail’in güçlü olduğu zannedilmiştir.

7) İsrail’in laftan anlamadığı, ancak güçten anladigi iyice pekişmiştir.

8) İsrail planlarını ve yayılmasını adım adım gerçekleştirmektedir. Sırayla bölge ülkelerini yıpratarak, zayıflatarak yok etmeyi amaçlamaktadır. Bu sayede Arzı Mev’ud(vaad edilmiş topraklarda Yahudi krallığını kurmak) amacına ulaşmak için, bütün gücüyle çalışmaktadır.

İsrail bütün gücüyle çalışırken, maalesef bölge ülkeleri(uyumaktadır), birlik olmaları gerekirken, kendi aralarında çekişerek güçlerini kaybetmektedir. Bölge ülkelerinin her birine savaş ve yok olma sırası geldiğinde ancak tehlikeyi anlayabilmek tedirler.

Öz eleştiri: 1948’den bu yana İsrail yönetim olarak, kendisini geliştirmekte, ekonomik, askeri, siyasi, bilim ve teknolojik olarak güçlenmektedir. Ancak İsrail’in etrafındaki Müslüman ülkeler İsrail gelişirken hedefine ulaşmak için var gücüyle çalışırken, bizler kendimizi her alanda geliştirmek güçlenmek bir yana böyle bir hedefimiz bile yok maalesef..

Son olarak İsrail’in taktik ve stratejisi: İsrail bir taraftan kendisini her bakımdan geliştirirken diğer taraftan, olayları ve çatışmaları zamana yayarak, inandığı hedeflere ulaşmak için bütün gücüyle çalışarak, düşmanınnı zayıflatmak ve yok etmek için zamanla bütün insanları kendi reel politiğini kabullendirerek, alıştıra alıştıra uyutup yok etmeyi sağlamaktadır.

Tıpkı: Soğuk suda olan kurbağanın altına ateş verilerek, suyun yavaş yavaşısınması ile kurbağanın fark etmeden haşlanması gibi..

ÇÖZÜM: İslam Birliği’nin kurulması, müslümanların tamamının yek vücut olarak hareket etmesidir. Yoksa bu canavar(İsrail)her birimizi teker teker yutacak. İş işten geçmeden, biz aklımız başımıza alıp gerekeni yapmazsak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum