
Hilalalem
AZ FEDAKÂRLIK KUL HAKKIDIR
İstedik ki hep;
Hazır meyve veren bir bahçemiz olsun…
İyi insanlar girsin hayatımıza, hayatımız abad olsun…
Kötü insanlara tahammül etmeyelim, onları eğitme gereği duymayalım…
Ne fakir görelim rahatımızı kaçıracak ne de sorunlu insanlar görelim huzurumuzu bozacak.
Hatta mümkün olsa, kendiliğinden büyümüş çocuklarla devam edelim istedik yolumuza.
Yolda yükümüzü birileri sırtlasın da istedik aynı zamanda! Biz yorulmayalım ne gerek var?
Ama bizden de kimse istemesin yükünü taşımamızı!
Darda kalınca elimizden tutacak birilerini aradık.
Bulamayınca feryat figan…
Hayır demenin konforundan rahatsız olmadık.
Hatta övgüler yağdırmaya başladık bu ucube bakış açısına.
‘Yorgunluğumuz bitmezmiş’ hayır demezsek…
Sanki doğmadan önce çok yorulduk da, doğduktan sonra dinlenmeye gelmişiz gibi…
Kimsenin derdine derman olmayanların bile serzenişinin ayyuka çıktığı tuhaf bir döneme denk geldik.
Yolda yürürken değil evde otururken oluşan nasırlarından rahatsız olanı gördük.
Çocuk arabaları ile büyüyen çocuklar gibi alıştık rahata! Yürü dediklerinde dizlerimizin bağı çözüldü.
Yürü diyene sataşmaya başladık.
Her şeye sahip olmaya çalışırken elimizdeki nimetlere doyamadık.
O olursa daha iyi olacak dediğimiz şeyleri elde etmeye çalışırken yaşlandık, yorulduk, öldük veya öldürdük!
Sonra ortalığı ayağa kaldırıp sözümona haklı isyanlarda bulunarak herkesi suçladık.
Vicdanımızı rahatlatacak birkaç beylik lafın peşinden gittik…
”Fazla fedakarlık insanın kendisinin kul hakkına girmesiymiş!”
Ne ara bu kadar bencil olmaya başladık biz ya?
Fazla fedakârlık yapmayacağız da ne yapacağız Allah aşkına?
”Bizi sağmal inek gibi görünenler sağsın mı peki?
Sürekli veren biz mi olalım?
Pusuda bekleyenlere yem mi olalım?”
Gibi soruların muhatabı değil bu fedakârlık meselesi!
Bu fedakârlık meselesi başka bir mesele.
Etrafında, uzağında, şurada burada…
Müşkül durumda olanlara yapılacak her fedakârlık, az da olsa, çok da olsa ahiret azığıdır arkadaş!
Ahirete inancın yoksa, insan olmanın gereğidir.
Ateşe başkalarını itmek insanlık değildir.
Yükün altına başkasını itmek insanlık değildir.
Kaç yıl daha yaşayacaksın ki hem?
Rahata kavuşmak, yorulmaktan geçer…
Asıl kul hakkı;
Varken vermemektir. Gerçi varken verince eksilmez ve hissetmezsin eksileni ama olsun.
Gelmeyene gitmemektir asıl kul hakkı.
İstemedi diye görmezden gelmektir kul hakkı…
Az fedakârlık yapmaktır… Azla yetinmemektir!
Başladığımı tamamlayamadığım, hayal ettiğim fakat cesaret edemediğim seyler için en çok kendime mahcubum. En büyük yüküm kendimim, biliyorum. Beni kendi Issizligimda yalniz, kendi karmaşamda paramparça birakma Ya Rabbi.
Ey Alemlerin Rabbi,
Savrulduğum tüm çıkmazlara, düştüğüm hatalara, taşıdığım bütün pişmanlıklarla, besleyemediğim umutlarimla ve kaybettiğim tüm değerlerimle kapındayım.
Sen beni kendi boşluğumda hapsetme Allah'im; kendi hüzünlerimde boğulmuş, kendi yorgunlugumda tükenmis bırakma. Allah'im beni kendi korkularimda esir, kendi sığlığımda perişan etme. Beni kendi sessizliğimde yitik, kendi sinirlarimda tutsak etme.
Ey varlikla sinirlar gizen Rabbim…
Yarım biriktiğim her cümleyi lütfunla tamama erdir; beni Senden başka hiçbir seyle avutma, hiçbir seyle ürkütme.
Bana, sustugu halde ses çıkaran sabir, konustugu halde yaralamayan bir hakikat lisani ver.
Eksik kalan her niyetimi rahmetinle tamamla, tamamlayamadigim her duami kereminle kabul eyle. Yarim kalan her gayretimi himmetinle sonuca ulastir Allah'im.
Ey yollari gösteren Allah’ım,
Yarıda kalan her adımımı hidayetinle devam ettir; ruhumu Senden gayri hiçbir şeyle teskin etme, hiçbir varlikla telaşlandırma. Bana, durgunlukta bile akip giden sabir, firtinada bile sakinlesen bir gönül huzuru ihsan et.
Tüm ümmeti Muhammetle beraber…
Vesselam…(:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.