Ahlak kişinin kendisidir

Hiçbir zorlama olmadan kendiliğinden uygulanır.
Ancak ahlakın nasıl edinildiği daima tartışma konusu olmuştur.
Ahlak, kabaca, “kişilerin davranış tarzı, huyu” olarak tarif edilir. İyi ahlaktan bahsedilebileceği gibi kötü ahlaktan da bahsedilebilir. Ahlak, insan karakteriyle ilgilidir; kişiliğin önemli bir parçasıdır.
Ahlak kuralları, toplumsal kurallardan biridir; insan davranışlarını düzenler, davranışlara yön verir. Dünyayı cennete çevirmek veya aksine cehenneme çevirmek insana, insanın yaptıklarına ve yapacaklarına bağlıdır. “Zaman kötüdür” veya “dünya kötüdür” gibi sözler doğru değildir; bunlar, birer ucuz bahanedir, mazerettir; kötü olan ve kötülük yapan zaman veya dünya değil insandır. İstenirse daha iyi, daha yaşanılır bir dünya/ toplum mümkündür; bu, ahlakla olur; ahlaklı olmayla olur.
En büyük gerekçesi toplumsal alanda ahlak kişilerin daha huzur ve güven içerisinde yaşanmasına vesile olur.
Çünkü Ahlakın yozlaştığı, ahlakın olmadığı bir yerde tatsızlık, haksızlık, rahatsızlık olur. Ahlak, insana saygıdır; nezakettir, sevgidir, huzurdur.

Ahlakın eleştirilmesi, anarşi doğurur; ahlaklıyı küçümsemek, kaos doğurur.
Ahlakı red edenlere söylenebilecek son söz şu olabilir: “Sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de başkalarına öyle davran. Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi sen de başkasına yapma!” Ahlakın olmadığı bir yerde kanunlar yetersiz kalır. Yapılan her işin en güzel şahidi, vicdandır.
Ahlak deyince akla sadece davranışsal faaliyetler namus kavramları vesaireler gelmekte . Maalesef ki banka kuyruğunda, restoranta garsona, trafikte insanlara, konu komşumuza, küçüğe büyüye , Engelliye sağlıklı ya, iş hayatında eş hayatında tutum davranış ve tepkilerimizle ahlaki değerlerimizi ölçmeliyiz.
Kargocudan tek beklentim paketimi zamaninda getirmesi. Hafta sonu ne yaptığını sormuyorum, o da benim tatil programımı merak etmiyor. Pazarcımızın hayat görüşü, manavın siyasi düşünceleri de beni ilgilendirmez. Onlar da benim kariyer hedeflerimi veya hobilerimi merak etmez. Mahallemizde bir bakkal var.
Sabahlari selam vermedigimde bana gücendiğini hiç görmedim. Sürekli alışveriş yaptigim market de bayramlarda mesaj atmadığım için gönül koymadı bana.
Bu insanlarla ilişkilerimiz sadece çıkar ilişkisi olarak kalıyor ve ben de bundan fazlasını talep etmiyorum.
Ama hayatımızda öyle insanlar da vardir ki, onlarla kurduğumuz bağ sadece gündelik alışverişlerden ibaret değil ; ruhumuzun da alışverişini yaparız onlarla.

"Gözünün üstündeki kaşın sanki artık yay gibi değil” dese incinir, "ağız kokun nefes beni rahatsiz ediyor" dese bozulur, "gölge etme ihsanı da sana kalsın" dese bağıra bağıra ağlamak isteriz. Biraz değerler bulsak onların dünyasında, filler ve fareler barış anlaşması imzalar.
Önemlidirler çünkü.
Değer veriyoruz onlara, bir anlam yüklemişiz.
Bir sevdiğimiz bize kızdığı gönül koyduğu zaman ya da bizden bir şey talep ettiğin de bunu hafife almamak lazım bu yüzden.
Bazen annen, bazen evladin, bazen eşin, bazen sevdiğin.
Anlasın seni, tam neresi acımış bilsin istiyorsun.
Bir tek onun dokunuşu iyileştirir sanıyorsun çünkü.
O dokunuş hiç gelmediğinde , sen kendi yaralarını sarmayı öğreniyorsun. Bekledikçe yaralar derinleşiyor, iltihap kapiyor ruhun. Artik iyileşmeyeceğini bildiğin kangren olmus yerlerini kesip atıyorsun hayatindan. "Eskisi gibi degilsin " dediklerinde, içinden "Ben hala ayni kisiyim, sadece artik acımıyor" diyorsun.
Aslinda onu da anlamiyorlar. Ama seni anlamadıklarını anlaman da seni iyileştiriyor. Kendi kalbini onarmayl ögrendiginde, gerçekçi beklentiler beklemeye başlıyorsun etrafindan.
Özgürlesiyorsun...
Daha ahlaklı ve vicdanlı oluyorsun…
Ve tamamen her ortamda ahlaklı sorumluluk sahibi aklı başında insanlar görmek istiyorsun…
O öyle diye onlar gibi yaparak ruhuna zulmetmekte elinde özgürleşmekte….
Vesselam…(:

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.