Şarjöründe kaç kurşun kaldı?

Bir hocamız Uhud dağına uzun uzun bakıp sormuş;

-Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?

Cevap yok.

Tekrar etmiş:

-Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?

Sonunda muhibbanları mahcup bir şekilde:

"Bilmiyoruz hocam" demişler.

İşte o an her birimizin beynini, kalbini titretmesi gereken şu kelamlar dökülmüş dilinden:

"Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?

İnanın bunu ben de bilmiyorum...

Aslında hiç kimse bilmiyor.

Bu asla İslam tarihinde de yazmaz.

Hatta o okçular kimdi öz çocukları da bilmez, eşleri de bilmez.

Çünkü Ashab-ı Kiram kimseye söylememiş, saklamış.

Ağızlarından bu konu hakkında hiçbir şey çıkmamış.

Hatta ve hatta yıllar sonra Cemel, Sıffın gibi hadiselerde birbirlerine ters düştükleri vakitlerde bile;

"Sen zaten Uhud'da da tepeyi terketmiştin!" dememişler.

Orada dahi birbirlerini hataları ile vurmamışlar.

Bu nasıl güzel bir ahlak böyle...

Bizler Uhud'un aslında bir yenilgi değil, zafer olduğunu yeni anladık..."

Birbiri hakkında konuşmak için en ufak bir fırsatı kaçırmayan, hatta "amaan olanı söylüyorum, benim niyetim temiz" diye nefsini aldatıp ağzından akan kardeşinin ölü etinin kanlarını temizleyeceği en ufak bir fırsatı kaçırmayan bizlerin buradan alacağı çok ders var vesselam.

Şimdi burada düşünüp kendimizi muhasebe etmemiz gerekiyor, “ben gerçekten dostluğun, arkadaşlığın, olmanın veya akrabalığın hakkını veriyor muyum” diye.

Karşımdaki muhatabımı şarjörüme mermi olarak mı dinliyorum, beş çayına meze olarak mı? Yoksa gerçekten onu önemsediğim ve hali ile hallendiğim için mi?

Açıkça söylemek isterim ki hz. Allah ilk ikisi olmaktan bizleri muhafaza eylesin. Zira şarjörüne mermi dolduran kişi sizin ağzınızdan çıkan her kelimeyi kaydeder ve zamanı geldiğinde başınıza dayadığı namlunun ucunda sizin ona verdiğiniz fırsatlardan oluşan mermiler vardır; hiç acımadan ölümünüzü izler. Bu insanlar katil ruhlulardır, asla pişmanlık duymazlar. Hatta siz istemişsinizdir böyle olmasını... 2. sırada olanlarsa neye mal olmuş olduklarının farkında değillerdir, sizden aldıklarını sadece birilerine iletme telaşı içerisindedirler. Sizi dinlerken kafasında sizin söylediklerinizi kime veya kimlere ileteceklerini tasarlarlar.

3. sıradakiler gerçek bir dosttur; sizi dinler, üzülür, çareler arama telaşı içerisinde olurlar. Size yardım edebilecek yolları kollar ve sizi mutlu edecek süprizler hazırlarlar.

“Yaşamda sizi asıl yoracak ve yalnızlaştırabilecek şey, karşılaştığınız kötü insanlar değil, kötü insanlardan kaçayım derken kaçırdığınız iyi insanlardır.”

Hayatın en güzel keyiflerinden biri de, birinin gönlüne ve kalbine iyi gelmek, ihtiyacı olan birine beklentisiz bir yardımda bulunmaktır. Bazen hüzünlü birini gülümsetmek, yalnız hisseden birine merhaba demek, kimsenin nasıl olduğunu sormadığı yoğunluk içinde çalışan, emeğiyle, alınteriyle parasını kazanan birine “Nasılsın? Bugün yoruldun mu? Emeğine sağlık...” demek, ellerinde torbalarla koşuşturan yaşlı teyzeye “Yardım ister misiniz?” diye sormak, hiç kimsenin teşekkür bile etmeyi aklına getirmediği birine teşekkür etmek, bazen birinin derdini dinlemek, bazen sadece önemsemek ve gülümsemek...

İnsanları yargılamadan onların kalplerine dokunmak. Özel alanlarına ve sınırlarına saygılı olmak. İnsanın en başta kendine olan saygısının belirtisidir.

Ebû Hüreyre’den (radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir kul, bu dünyada başka bir kulun ayıbını örterse, kıyamet gününde Allah da onun ayıbını örter.” (Müslim, Birr 72) Dinimiz, insanların ayıplarını araştırmayı ve kişilerin gizli hallerini ortaya çıkarmak için gayret etmeyi yasaklamıştır. Buna karşılık, bir kimsenin ayıplarını, kusurlarını örtmek ahlâkî bir fazîlet, üstün bir insânî meziyet kabul edilmiştir.

Binaenaleyh sadece ayıplarını kusurlarını değil, bizi ilgilendirmeyen ve muhatabımızı rahatsız edecek araştırmalarda bulunmak çok ayıp ve hoş olmayan hallerdir.

Bizler kendimizden sorumluyuz. Yanlış olan şeyleri değiştirmek istiyorsak bu önce kendimizde olan yanlışları değiştirmekten başlar.

İyi bir dost, akraba, eş, arkadaş en önemlisi insan olabilmek için ahlakımızı sürekli iyi yönde güçlendirmeliyiz. Hayat tek başına mücadele ve imtihan yeri her birimiz ayrı ayrı imtihan ediliyoruz. Zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı olmak bizleri iyi insan olma yolunda ilerletir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.