Ev dediğin evrendir

Evlerimiz, evimiz, evrenimiz, mabedimiz, mahremimiz, yuvamız.

Yeni tanıştığımız bir kişi hakkında fikir sahibi olmak istiyorsanız “Evini ziyaret edin.” derdi büyüklerimiz. Her bireyin kendine has ev dekorasyonu, düzeni vardır, kişiliğini yansıtan. Evin temizliği, kokusu ruhumuzun mekana yansımasıdır. İnancımız, ahlakımız, karakterimiz ve psikolojik sağlığımız yaşadığımız evin ortamında mayalanır.

Kur’an -ı kerim’ de “mesken” ismi ile “huzura erme ve dinlenme yeri” olarak tanıtılır evlerimiz. (Nahl, 16/80.) sadece yeme içme ve barınma ihtiyaçlarımızı karşıladığımız mekanlar değildir bu yüzden. İnsanın sükunete erdiği huzur bulduğu yer demektir. “mesken.” huzurun, mutluluğun mekan kılığına girmiş halidir adeta. Türkçemizde de evren kelimesinin kökünde yer alır “ev” kelimesi. Evrenimizin merkezini evimiz oluştururken, evlerimiz de evrenimizdir.

Evlerimizde huzur ve sükünetin temel taşlarını saygı ve sevgi oluşturur.

Evlerimiz mabedimizdir aslında bizim biz olabildiğimiz, özgürlük alanımızdır. “Evim gibisi yok.” cümlesi sizin de evinizden uzaklaştığınızda kullandığınız bir cümle ise huzur ve güven içinde sevdiklerinizle beraber vakit geçirdiğiniz büyük bir zenginliğe sahipsiniz demektir. Ama dikkat! Bu zenginliğe sahip olmak ve devam ettirebilmek ciddi çaba ve emek ister. Bedenimizin, eşlerimizin çocuklarımızın üzerimizde hakları olduğu gibi evimizin de üzerimizde hakları vardır. Evlerimizi istenmeyen duyguların ve eşyaların biriktirildiği çöplüklere dönüştürmemek için bazen küçük dokunuşlar yeterli olurken bazen büyük özverilere ihtiyaç duyulabilir. Sekineti olmayanın sükûneti olmaz. Evlerimizi huzur ve güvenlik alanına dönüştürmenin en önemli yolu seslerimizi ve kelimelerimizi kontrol edebilmektir. Sesimizi yükselttiğimiz her ortama farkına varmadan şiddet tohumları ekiveririz. Bağırmamak ve bağırmaya sebep olacak davranışlara izin vermemek aile bireylerinin önemli bir değeri olursa evlerimiz sekinenin ve huzurun sağlandığı ortamlara dönüşür. Yüksek sesle konuşmak, bağırmak bir evi cehenneme çevirmeye yeter çünkü.

Bu konuda en büyük örneğimiz Peygamber Efendimizdir hiç şüphesiz: “Ey Âişe, yumuşak davran! Çünkü rıfk (nezaket) nerede bulunursa onu güzelleştirir, nereden çıkarılıp alınırsa o da çirkinleşir.” (Ebu Davud, Cihâd, 1; Müslim, Birr, 79.) Bu tavsiye evlerimizi cennete dönüştürmek için bir reçete gibidir sanki.

Peygamberimiz s.a.v "Şu üç şey Âdemoğlunun saadetindendir; saliha bir hanım, geniş ev, rahat binek." (Müsned, 1/168) buyurmuşlardır. Bu üç şeyin zıttı da Ademoğlunun mutsuzluğudur; kötü bir eş,kötü bir ev ve kötü bir binek.

Şerefül mekân, bi’l mekin

Evlerimiz ister bir şaheser ister küçük bir kulübe olsun “Şerefü’l mekân bi’l mekin” cümlesi bize mekânların şerefinin içinde yaşayanlar tarafından inşa edildiğini hatırlatır. Mekâna anlam veren, değer katan insandır çünkü.

Zaten hayırlı insan, gittiği her yere hayrı götüren kişi değil midir?


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.