Duran Çetin
Gemiye binenler - 1
İçlerinden biri onları uyarmak için görevlendirildi.
Görevli insan görevini yerine getirmek için bütün gayretiyle çalıştı. Uyarılarda bulundu. Onların yanlış yapmalarını önlemek için elinden geleni yaptı. Her fırsatta onlara doğruyu göstermek için didindi durdu.
“Sakının!
Dikkat edin! Bu dünyada sizden önce de yaşayanlar vardı, sizden sonra da olacak…
Bunun için sizi ve her şeyi yoktan var eden Allah’a kulluk edin. Gönülleriniz ona bağlı olsun, imanınız hayatınıza şekil versin…”
Bu uyarıları sanki hiç yapılmamış saydılar. Duymazlıktan gelmeye devam ettiler. Nice uyarılar kulaklarından zihinlerine ulaşmadı.
Düşünmediler.
Düşünselerdi gerçeği bulacaklar iman ile donanmış bir hayatı yaşayacaklardı. Kendilerinin nasıl yaratıldığını düşünmüş olabilselerdi. Ya da gözlerinin nasıl gördüğünü veya tohumun nasıl yeşerdiğini akıl etselerdi…
Olmadı.
Kendilerine verilen aklı kullanmaktan uzak durdular. Yaratılışta verilen selim akıllarını gerçeği örten çeşitli duygularla bozdular ve gerçeği göremez, hakikati anlayamaz oldular…
Her şeyin sahibinin Allah olduğu gerçeğini de yok saydılar. Çünkü kendi hayatlarına müdahaleyi hoş görmediler. Onlar her şeyi bilen olduklarını sandılar. Sanılarına kendilerini inandırdılar. İnandıkça gerçekleri unutup başkalarını da kendi sanıları ile etkileyip yoldan uzaklaştırmaya kalktılar.
Bu yol onları azgınlaştırdı.
Azgınlaştılar.
Azgınlardan oldular.
Azgın toplumun sayısını artırmak için bir çabanın parçası oldular…
Her şeye rağmen Peygamber onları uyarmaya devam etti. Göreviydi. Onları doğruya iletmek için sonuna kadar mücadele etmesi gerekirdi.
“Muttakiler olun.
Allah’ın hükümranlığını kabul edin…”
İleri gelenler ortaya çıktı. Önde olmaları gerekirdi. Onlar her şeyi en iyi bilirdi. Onların söyledikleri önemliydi, önemli olmalıydı.
Peygamber Hz. Nuh’un uyarılarını yok saymak için konuşmaya başladılar. Onun etkisini yok etmekti hedefleri. Yaptığı çağrıyı etkisiz kılmaktı düşünceleri.
Halkın inanmasının önüne geçmek için yaygaraya başladılar:
“Ey insanlar! İnanmayın siz buna. Bunun niyeti sizden üstün olmak, size üstünlük sağlamaktır. Görmüyor musunuz o da sizin gibi bir insan. Sizden hiçbir farkı yok. Allah isteseydi bir insan değil de bir melek gönderirdi.
Hem siz bunları atalarınızdan duydunuz mu? Bunda birazcık delilik var galiba. Şimdiye kadar duymadığımız şeyleri söylüyor. Aman dikkat edin. Kendinizi kaptırmayın…”
Kavmin önündekiler, sözü dinlenenler ve etkili olanlardı bunlar. Bir cümle ile halkı yönlendirebilirler, istedikleri yöne götürebilirlerdi.
Götürdüler.
Sözlerinin dinlenmesini sağladılar. Alaşağı edilmekten korktukları için böyle davrandılar. Statükolarını korudular. Kendileriyle birlikte olanların hayatını da kararttılar…
Allah’ın elçisi Hz. Nuh’un tebliğine muhatap olup ona ve getirdiği mesaja iman etmek durumunda olan halka, insanlara böyle dediler.
İnsanlar Hz. Nuh’a (as) iman ettikleri zaman kendilerinin etkileri yok olacaktı. Bu sebeple de gelirleri ve önde oluşları da yok olup gidecekti.
Kendi konumlarını kurtardılar ama kaybettiklerini fark etmede geciktiler. Sınandıklarını unutup hayatın vazgeçilmezleri olduklarını sandılar.
Samimiyetleri yoktu. Menfaatçilerin ta kendileriydi. Aynı zamanda kendi menfaatleri için çevresindeki insanlara ihanet ettiler. “Deli” diyerek kendi yaptıkları deliliği örtbas ettiler. Cinnet derecesinde düşmanlıklarını sürdürdüler.
Saçma sapan ithamlarda bulundular. Sözleriyle ve davranışlarıyla eziyet etmeye devam ettiler.
Uzun süren bir mücadelenin dayanılmaz boyutlara ulaşmasıyla yeni bir hale geçildi.
Nihayet.
Peygamber takati tükenmişçesine yardım diledi:
“Rabbim! Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et, dedi.”
Bu aslında onun direncinin zayıflamaya başladığının işaretiydi. Sona yaklaşmaktı. Sonunu görmeyi dilemekti.
Bu yardım çağrısına Allah şöyle cevap verdi:
“Bunun üzerine ona şöyle vahy ettik: “Nezaretimiz altında, sana bildirdiğimiz gibi gemiyi yap; buyruğumuz gelip tandırdan sular kaynayınca her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu alıp gemiye bindir. Haksızlık yapanlar için bana baş vurma, çünkü onlar suda boğulacaklardır.” (Mü’minûn, 23/27)
Devam edecek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.