Âlimdi Allah rahmet etsin

Pişmanlık duymadan önce mantıklı ve makul düşünmek gerektiğini hep söyler dururuz. Bunları söylerken gençlik ve nefsimizin heva ve hevesleri, söylediğimiz bu mantıklı yolun önünde engeller oluşturabilir.

Hayırla yâd edilebilmek için neler yapılması gerektiği bellidir. Zaten dünyadaki kazançlı yaşam şekli de hayırla yâd edilebilmektir. Ya hayırlı evlat yetiştirmek, arkamızdan hayırla dua edecek, ya da herkesin istifade edebileceği hakkı hakikati öğretebilecek eser bırakmaktır.

Çoğumuzun elinde istifade edilecek o kadar çok imkânlar vardır ki bunu çoğu zaman farkında bile olmayız. Sonra da pişmanlık duyarız yanıp tutuşuruz. Ah şimdi imkânlar tekrar elimize geçse deriz. Ama artık boşuna hayıflanırız. Her şey zamanında ve yerindedir.

Bunca yazıdan sonra nereye gelmek istediğimi hemen ifade edeyim. Davut Hoca’dan bahsetmek istiyorum

Davut Ceylan. Konya’nın ilçesi Çumra’ya bağlı Apasaraycık köyünde doğdu. Çumra’nın yetiştirdiği nadide âlimlerinden birisi. Çok çabaladı, çok çalıştı; didindi durdu hayatı boyunca hakkı öğretmek için. Bütün gayreti faydalı olmak içindi. Bildiklerini, medresede yıllar boyunca ilim tedris ederek elde ettiği birikimi, göçüp gitmeden bırakmak için bütün gayretini ortaya koydu. Alıp gitmek istemedi. Yazmak birilerine yazdırmak istedi. Bu konuda çok başarılı olduğunu söylemek de mümkün değil. Belki elindeki imkânlar bunu yapmasına uygun değildi. Gayretleri oldu. Defterler dolusu yazdı. Ama nerdedir şimdi bilinmez. Keşke elimize geçse de herkesin istifade edeceği şekle getirip yayınlayabilsek.

Torunu Ruhi Beyin deyişiyle: “Bize Kur’an’ı baştan sona tefsirini yapıp yazdırmak isterdi. Ama gençlik yılları işte. Biz bundan imtina ederdik. Ah şimdi olsa da gece gündüz dediklerini yazabilsek. Size yazdırdıklarımla bu dünya ve Ahirette mutluluğa ulaşırsınız, başka bir şeye ihtiyaç duymazsınız…”

Çumra’da çarşı merkezinden çıkıp evine gelirken sürekli cebinde akide şekeri olur, eve gelinceye kadar cebini tamamen boşlatır, çocukları sevindirirdi. Çocukların gönlünü alarak, geleceğe terbiyeli ahlaklı nesillerin damgası vurması gerektiğini ifade ederdi. Onun için çocuklara özel ihtimam gösterirdi.

Görev yaptığı camide, cuma vaktinden önce camiye gelip hazırlıklarını yapar. Vaaz etmek için kürsüye çıkar. Camiye kimseler girmez. Dışarıda gürültü devam eder. Hararetli konuşmalar ve gülüşmeler ezana kadar devam eder. Ezanla birlikte camiye giren cemaate bir şey demez. Hutbe okurken cemaate şöyle seslenir:

Ey cemaat! Kuranın dediğine kulak vermezsiniz. Falanın yalanını dinler camiye girmezsiniz. Sonra da cennet beklersiniz…

Küçükken ki ben o yıllarda İmam Hatip Lisesine yeni başlamıştım. Yanına gittiğimde hep iltifat etmiştir. Hep hayır dua etmiştir. Hayır duasını almanın bir ayrıcalık olduğunu biliyorum. O dönemde onu yanında bulunduğumda ayrı bir heyecan ve çok farklı duygular yaşadığımı o an gibi hatırlarım. Heyecandan titrediğimi rahatlıkla söyleyebilirim.

Davut Ceylan Hocanın hayır duasını almanın mutluluğunu yaşıyorum. Onun kendi el yazısı ile yazdığını zannettiğim şu ibretli hikâyeyi anlatarak yazımı tamamlamak istiyorum. Allah rahmet etsin. Davası için çabaladığı Kur’an’ın nuru ile kabrini aydınlatsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.