Alper Süzer
Sanal aleme giden yolda son çıkış
Sanal Gerçeklik; Bir gerçeklik reddi. Gerçekliğe faydalı bir şey getiren hayal gücünün gücüne açık olmalıyız. Sanal gerçeklik insanları hapsedebilir. ( Hayao Mizayaki )
Aradığımız her türlü mutlu hayat şeklini, zevki sefayı yazılım programlarının arasından çıkarabildiğimiz bir dünya hayal edin. Sınırı ne kadar olsun? “Hayal ettiğimiz kadar.” Sadece, bu alemin içine kendini bırakman kafi. Peki irade kimde?
Şişmansan, fit; çirkinsen, güzel olabileceğin kocaman bir platform…
Hayalini kurduğun gibi bir hayata burada çalışmadan, yorulmadan, terlemeden, canın acımadan ulaşabilme imkanı mevcut. Aynı dizi filmlerde olduğu gibi. Çok zenginsin; yeme, içme, giyme işlerini geçtim tek sıkıntın geçen yıl boyattığın kotranın rengi. Verdiğin partiye gelen diğer zengin arkadaşların, kotranın rengini soluk bulursa, ne olacak mazallah?
Ve evlenmek isteyenlerde buraya; eşin tam istediğin gibi uyum ehli, kibar, naif, güzel ya da yakışıklı ve seni ölümüne seviyor. Ayrıca o da zengin. Zaten fakir ya da orta gelir seviyesinde yaşayan kimse yok! Hamdolsun. Acaba izlediğimiz TV dizileriyle, Metaverse’nin kurucuları arasında bir yakınlık var mı?
Yapman gereken, daha doğrusu senden tek istenen lateks kıyafetlerini giyip bu aleme gözün kapalı akman. Bu sanal alemde, kimse olduğu gibi değil. Şeker hastalığı, kalp rahatsızlığı, prostadı olan bile birini bulamazsınız. Burada nezle, grip bile olma olasılığınız yok. Ayrıca engelli de hiç kimse yok. Yani, aslında herkes olduğu gibi değil! Kimin eksiği neyse, onunla doluyor doyasıya. Peki; kıskanç, fesat, yalancı olanlar var mı? Malesef mevcut.
Bu arada online olduğun süre; her geçen gün artıyor. Önce 3 saat, ertesi gün 5 saat derken bir ay sonra günde 7 saat oturduğun konsolda sanal alemde yaşıyorsun. Sonunda kan dolaşımı, vücudunun sistemleri, enzim değerleri birbirine karışmaya başlıyor. Öyle ki, gerçek ve sanal yavaş yavaş bir oluyor. Sonunda bu acımasız ama renkli alem, ilk madurunu pençesinin arasında iken acımadan canını alıyor. Bilgisayar ya da konsol başında ilk ölüm gerçekleşiyor. Asıl şov şimdi başlıyor.
Tavanın içinde mısır taneleri ateşte bekler ya, ilk patlayan mısırın beyaza dönmüş pofutuk halini hepimiz biliriz. Akabinde beklenen olur, tavanın içinde patlayan mısırlara kapak bile yetmez hale gelir. Vaziyet, ölümlerin önüne geçilemez durum doğar.
Bence ileride her gün, sabahleyin hastanelerden çıkan ambulans sürüsü şehirlerin dört bir yanına yayılacak ve dairelerden bir bir Metaverse’nin başında ölmüş insanların cesetlerini toparlayacak. Bir anne, belki bir baba sorumluluğu kendinde olan evlatlarını bile unutarak canını teslim edecek? Ölen bebekleri söylemiyorum bile…
Sanal hayatın içinde kuracağımız arkadaşlıklar, gerçek hayatımızdakilerin yerini alacak. Hatta sevgilimiz de buradan olacak. Peki kardeşimiz, anne ve babamız? Acaba bunlara ihtiyaç kalmayacak mı? Hani, milyon dolarlık bilim-kurgu filmlerinde sık sık bilinç altımıza işlenen; kalın yumurtaya benzeyen içinde sıvı bulunan fanusta büyüyen insanlar. Gerçekten yarınlarda yaşanabilir mi? Gözünüzde canlandı değil mi? İnsanların üretildiği tarlalarda hasat zamanı gelince resim nasıl olur? Bu fantastik hayalin gerçek olacağına dair ipuçları gören var mı? Şimdi madalyonu çeviriyorum dostlar sıkı durun;
Stephen Hawking; "Yapay zeka, yeryüzünde insan ırkının sonunu getirebilir."
Üstadın söylemeye çalıştığı böyle bişey mi? Tüm bu gidişin sonunda insanoğlu kaderini yapay zekaya bırakma kararı verirse, sonu olabilir mi? Yoksa bu durum sadece şehir efsanesi mi? Bol bol reklamı yapılan filmler, gerçekten bizi hazırlıyor olabilir mi? Asıl büyük dünya savaşının bir tarafı yapay zeka, diğer tarafı da insanoğlu olabilir mi?
Çayını ya da kahveni tazeleme zamanı, çünkü finale geldik.
2021 Ekim ayında Facebook’un kurucusu Mark Zukerberg, şirketinin adını “META” olarak değiştirmesi tüm dikkatleri Metaverse’ye çekti.
Aşağıdaki cümle sizde nasıl bir anlam oluşturacak merak ediyorum dostlar;
“Metaverse’yi; Mobil internetin halefi olarak düşünebilirsiniz.”
Biraz düşününce bana oldukça ürkütücü geldi…
İyiden iyiye ayaklarımın altındaki toprağı çeken, insanoğlunun sirklerdeki hayvanlar gibi yaşacağını anlatan bir cümle. Acaba bizleri başka ne gibi kötü sürprizler bekliyor? Salgın & savaşlar & doğal afetlerin ucu nereye dayanıyor. İnsanoğlu nereye sürükleniyor?
Düşünmenizi istediğim bir küçük kapı daha aralayıp bitereceğim yazıyı. Covid-19 döneminde evde geçen gündelik hayatımızda bize öğretilen Zoom toplantıları acaba Metaverse’nin fragmanı mıydı? Savaşlar için insanoğlu neden bu kadar hevesli ve son olarak sırada doğal afetler mi var?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.