Ahmet Bülbül
D. Mehmet Doğan ile muhayyel söyleşi
- Ankara Kalecik’te doğdu (1947).
- Ankara Üniversitesi Basın ve Yayın Yüksekokulu’ndan 1972 yılında mezun oldu.
- Türkiye Yazarlar Birliği’nin kuruluş çalışmalarını yürüttü ve Birlik Yayınları’nı kurdu.
- Zaman gazetesinin yayın kurulunda yer aldı ve bu gazetede “Kimlik” başlığı altında günlük yazılar yazdı.
- (1986-1987) Yörünge dergisinde haftalık yazılar yazdı (1991-1992).
- Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yazarlık dersleri verdi (1991-1993).
- Vakit (Akit) gazetesinde günlük yazılar yazdı (1994-1996)
- TBMM tarafından Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliğine seçildi (1996-2005).
- Hareket, Türk Edebiyatı, Mavera, İslâm, İlim ve Sanat, İzlenim ve Nehir dergilerinde yazdı. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi ve Türk Aile Ansiklopedisi’nin yayınını yönetti. Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı ve Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın kurucularından olan Doğan, uzun süre Türkiye Yazarlar Birliği’nin genel başkanlığını yürüttü (1978-1996). 2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Ödülleri'nde "edebiyat" dalında ödüle layık görüldü.
Eserleri
Büyük Türkçe Sözlük - Batılılaşma İhaneti - Dil Kültür Yabancılaşma - Türkistan Türkiye Gergefinde İran - Darbeler Müdahaleler ve Siyasi Sistem - Camideki Şair: Mehmet Akif - Halka Karşı Demokrasi - Tarih ve Toplum - Bir Lügat Bulamadım - Devlet Sözlük Yazar mı? - Bir Savaş Sonrası İdeolojisi Kemalizm - Kültürel Savaş ve Savaş Kültürü - İletişim veya Dehşet Çağı - Kitaplık Kılavuzu - Türkendülüsiye-Hilal Operasyonu - Yüzyılın Soykırımı - Türk Kimliğinin Coğrafyaları - Son Darbe Ergenekon - Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş - İslam Şairi İstiklal Şairi Mehmet Akif - Ömrün Ankara-Bir Ankara Şehrengizi - Kelimelerin Seyir Defteri - Mağlubiyet İdeolojisinin Sonu - Neden Klasiklerimiz Yok? - Ortadoğunun Türkçesi - Mehmed Âkif: Çanakkaleden Sakaryaya - Söz Okyanusunda Yolculuk - Millî Mücadele'nin Zaman Akışı
- Yabancı dille öğretim hangi ülkelerde var?
- Türkiye'de Türkçe dışında yabancı dillerde öğretim devlet eliyle yaygınlaştırılıyor. Yabancı dille öğretim sadece sömürge ülkelerde var!
- Kendi kültürümüze karşı durumumuz nasıl?
- Kendi kültürü karşısında turist olmak bize mahsus bir hâl mi acaba?
- Her şey nasıl anlaşılır?
- Her şey zıddı ile anlaşılır.
- Bazen bir türkü nasıl bir duygu uyandırır?
- Beklenmedik bir zamanda kulağınıza çalınan bir türkü, bir anda sizi alır, bütün çevre bağlarınızdan koparır ve başka âlemlere götürür...
- Cehalet üretenler hangi noktaya geliyorlar?
- Cehaletin anıtını dikenler ona tapınmayı da ihmal etmiyorlar!
- Dilimiz nasıl bir hastalıkla mübtela kılındı?
- Asıl devası olmayan, dilimiz. Bundan 80 sene önce ona bir zehir içirildi, deva diye, hâlâ kendine gelemiyor.
- Kelimeler biter mi yok olur mu?
- Dil açısından hiçbir kelime bitmez! Hafızamız var oldukça, kelimelerin orada bir yeri olur.
- Şehir nedir?
- Şehir, yani medine... Medeniyet birikimimizin görünürleşme mekânı olan yer.
- Geçmişte ev hangi anlamlarda kullanılıyordu?
- Geçmişte. Evin "eş, karı, zevce anlamında kullanıldığını da biliyoruz. Acaba bu yüzden mi evlenmek" diyoruz?
- Kültürün, tarihin yok edilmesinin mazereti olabilir mi?
- Hiçbir gerekçe insanın, toprağın, tarihin hem de bu kadar ucuza feda edilmesini mazur gösteremez.
- Dolmuşçuluk Türkiye’de nasıl başlamış?
- Başlangıcı 1929 olarak alanlar, bu halk icadını esasen lokantacılık yapan bir vatandaşın yaptığını iddia ediyorlar. Dolmuşculugun kisa hikayesi şöyle: Cağaloğlu'nda bir lokantacı kendisine müşteri getiren taksi şoförleriyle yaptığı sohbetlerden sonra meslek değiştiriyor, taksiciliğe başlıyor, ama 1929 da ki iktisadi buhran işlerin kötü gitmesine yol açıyor. Bunun üzerine yeni taksici, aynı yöne giden dört müşterisine taksi ücretini paylaştırarak Nişantaşı- Eminönü hattında dolmuşçuluğu başlatıyor. Bu ekonomik buluş önce İstanbul'da, sonra diğer şehirlerimizde süratle yayılıyor. (Ufuk Sandık, Sabah, 1.7.2017)
- Aşıklığın töresi nedir?
- Âşıklığın töresi, "ya tahammül ya sefer" dir.
- Eğitimin bir numaralı meselesi nedir?
- Türkiye 'de eğitimin bir numaralı meselesi dil fakirliği...
- Çağdaş kapitalizm kadın vücudunu nasıl kullanıyor?
- Çağdaş kapitalizm kadın vücudunu yalnız bir şekilde satmak yerine katmerli bir satışa açmıştır. Fotoğraf, film yoluyla, kadın vücudu pazarlanması, ikinci kademedir. Diğer taraftan ciklet reklamından uçak reklamına kadar kadın vücudunun âlet edilmediği reklam hemen hemen yok gibidir. Binaenaleyh kadının evinden, ahlâkından, tabiatından ve kıyafetinden soyunmadan bütün bu kirli fiilleri icrası mümkün değildir. Öyleyse, kadın bütün bu bağlardan bağımsızlaştırılmalıdır! "Özgür" olmalıdır!
- Spor terimlerini neden türkçeleştirmedik?
- En önce ata sporumuz at yarışları ile ilgili 1930'larda yapılanlara bakalım. At meydanı'nı "hipodrom yaptık. "Sipahi Ocağını Jokey Klubü"'ne çevirdik. "Binici"ye "sipahi derdik, nedense "jokey" demeye başladık!!! "Dil devrimi" dediğin böyle olur çelebi! Maksat dili devirmek!!!
- 18. Asrın şairi Rasih’in güzel bir beyiti var sevinç ve hüzünle ilgili paylaşır mısınız?
Dilde gam var şimdilik, lutfeyle, gelme ey sürur..
Olamaz bir hanede mihman mihman üstüne!
"Ey sevinç, gönlümde hüzün var, şimdilik gelme.
Çünkü bir evde misafir üstüne misafir olamaz!" diyor.
- Dil devrimi neden yaşandı?
- Bildiğim kadarıyla «dil devrimi» Türkiye'den başka yerde yaşanmadı. Türkiye'de yaşanmasının çeşitli sebepleri var. Yani bu bize mahsusluk kendimize has olmamızdan ileri geliyor! Batılılaşma İhâneti'nin bir bölümünde bu sebepler üzerinde duruluyor. O yüzden tekrara düşmeden şöyle söyleyebiliriz: Türkiye İslâm dünyası içinde özel bir konuma sahip olduğu için böyle bir devrime mâruz kalmıştır. İslâm topluluklarıyla kesişme alanı çok bir Türkiye, hiç bir zaman istenmedi, en çok da kültürel konular söz konusu olduğunda istenmedi. Hâlâ «Arapça» korkuları, «irtica» ürküntüleri varsa bundandır.
- Kitle haberleşme vasıtalarının rolü nedir?
- Hatta diyebiliriz ki, kitle haberleşme vasıtalarının rolü Türkiye'de beyin yıkama seviyesinde bir propagandaya dayandırılmıştır.
- Evimize, mahallemize ne oldu?
- Evimizi yitirdik, mesken tahayyülümüz büyük değişim geçirdi, rezidanslara, plazalara, toverlere teslim olduk. Artık sokağımız, mahallemiz yok, semtimiz yok. Sitelerimiz var. Korunaklı, güvenlikli, dilencilerin ve seyyar satıcıların, tabii bir de misafirlerin giremediği..
- Ayların isimleri nereden geliyor?
- Ay adlarının çoğu süryanice: Şubat, nisan, haziran, temmuz, eylül. Bir kısmi latince: Mart, mayıs, ağustos. İki osmanlıca isim değiştirilmiş, ekim ve kasımla aralık ve ocak kabul edilmiş. Madem ay isimlerini değiştiriyorsun, neden süryanice ve latince isimlere dokunamıyorsun? Madem 10. aya ekim diyorsun, neden hazirana söküm, eylüle hasat diyemiyorsun? Mayısa Fatih, ağustosa Alparslan demek neden aklından geçmiyor?
- Bundan 80 sene önce, 1935'te ağır bir zihin ameliyesinden geçirildiğimizi unutmalı mıyız?
- Bu düpedüz bir beyin "operasyon"u idi... Maddi değil, manevî... Kafatasımızı fiziken açmadılar, beynimize neşter atmadılar; fakat muhtevası ile oynadılar. Bin yıllık dil birikimimizi iptale kalkıştılar, yerine 7-8 bin kelimelik “cep kılavuzu" koymak istediler... Bu bir başlangıçtı... Dimağımızı tahdid etmek için defalarca müdahale ettiler.
- Said Halim Paşa’nın her milletin kendine has özellikleri olduğuyla ilgili güzel bir sözü var paylaşır mısınız?
- Her millettin kendine has fikirleri ve hisleri olmasaydı, içtimaiyat ilmi (sosyoloji), hayvanat ilmi (zooloji) ile garip bir şekilde iç içe bulunurdu. Bunun içindir ki, başka milletlerin tecrübelerinden istifade etmeye kalkışan bir millettin, tamiri imkansız birtakım hatalara düşmemesi güçtür.
- Tarih tekerrür eder mi?
- Yıl 1990... Tarih tekerrür edemez, çünkü tasfiye edecek büyüklükte sözlüğümüz yok.
- Harf inkılabı nedir?
- Harf İnkılâbı bir sıfırlama devrimidir... Dilimiz, edebiyatımız, kültürümüz sıfırlandı.
- Kelimelerin önemi nedir?
- Kelimeler, kavramların en iyi taşıyıcılarıdır. Bazen dili, kelimeleri mühimsemediğimiz olmaktadır. Mesela iman kelimesi. Dil kurumu sözlüğünde " inan" veya " inanç"la karşılanmak isteniyor. Evet, inan veya inanç her şeyle ilgili olabilir. Mesela, her insanın, her konuda inan veya inançları vardır. İnsanlar birbirlerine veya bir çok şeye inanabilirler, inançlı olabilirler. Ama Allah'ın emrettiğinden başkasına iman edemezler.
- Türk Dil Kurumu bazı dini kelimeleri Sözlüğe almadı mı?
- Şunu baştan belirtelim, TDK başlangıçta “abdest"sizdi! Yani, 1945 sözlüğünden başlayarak 1990'lara kadar TDK sözlüğünde “abdest” yoktu! “Nasıl olur?” diyeceğinizden, “olanaksız, imkânsız, nâmümkün veya impossible” kelimelerinden birini veya hepsini birden kullanarak itiraz edeceğinizden eminim. “Koskoca TDK'nin umumî sözlüğünde nasıl “abdest” yer almaz?” Türkçe Sözlük’te, “abdest” yoktu, “aptes” vardı. 40 seneden fazla “aptes” diyen TDK, sonra fikrini değiştirdi (belki de hidayete erdi!) ve “abdest” demeye başladı. Neden acaba?
- Dile müdahele hangi alanlarda etkili oldu?
- Dile müdahale, günlük dili büyük ölçüde etkilemedi. Bazı kelimeler değişti, kullanılan kelime sayısı azaldı. Asıl ilim ve edebiyat dili zarar gördü. Birçok alanda terimler latince kökenli dillerden alınmaya başlandı. İlmi ifadenin netliği kay boldu, nesir akıcılığını yitirdi, şiir ise âhengini...
- Eğitim kelimesi nereden geldi?
- Eğmek masdarından " eğitim 1935'te " terbiyeye" karşılık uyduruldu. Bu kelime kanserli bir hücre gibi, zamanla bütün alanının kelimelerini silip süpūrdü. Anlam inceliklerini ortadan kaldırdı, kavramları yalama etti, her şeyi belirsizleştirdi.
- Diller durağan mıdır?
- Dille, sözlüklerle, kelimelerle uğraşanlar kelimelerin tarih içindeki seyri konusunda az çok fikir sahibi olurlar. Diller de denizler gibi durağan değildir. Sürekli bir dalgalanma, hareket denizlerin belki de mümeyyiz vasfıdır/belirtici özelliğidir. Durgun sanılan denizin bile hareket hâlinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ve deniz habire yeni su kaynaklarıyla beslenir.
- En cazip üniversiteler hangileridir?
- Yüksek öğretimde en cazip üniversiteler, fakülteler yabancı dille öğretim verenlerdir. Türkçe çoktan öz yurdunda "üvey evlat" durumuna düşürülmüştür.
- Türkiye'de din karşıtlığı ne haline getirilmiştir?
- Türkiye'de din karşıtlığı bazılarınca bir din haline getirilmiştir.
- Polonyanın Milli Şairi Adam Mickiewicz türklerle ilgili ne söylemiş?
- Polonya'nın, komşu düşmanlar tarafından ezilmesine hiçbir devletin ses çıkarmadığı günlerde, tek dostumuz Türkler olmuştur. Biz Türkleri düşmanımızın önünde eğilmediği ve Polonya'nın işgalini kabul etmediği için, üstün bir millet olarak severiz.
- Yarınki Türkiye'nin kurucularının özellikleri nelerdir?
- Yarınki Türkiye'nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lakin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin maden isçileri olacaklardır. Bu ruh amelesinin ilk ve esaslı işi, insan yetiştirmektir. Hünerleri hep fedakârlık olan bu hizmet ehli gençler, hizmetlerinin mükâfatını da hizmet ettikleri insanlardan beklemiyecekler, sonsuzluğa sundukları eserin sesinin akislerini yine sonsuzluktan dinleyeceklerdi.
- Türkçe'nin dil devrimi ile sokulduğu yol nasıl bir yoldur?
- Türkçe'nin dil devrimi ile sokulduğu yol ne yazık ki, batı dillerin boyunduruğuna girmek olmuştur.
- Kamus kelimesi neden öldü?
- Kamus kelimesi Cumhuriyet'ten sonra gerçekten eskimişti, daha doğrusu ölmüştü; öldürülmüştü. Çünkü Cumhuriyetçiler büyük sözlüğe, zengin kelime varlığına karşıydı. Onlar zengin kamuslarımız yerine 1945 yılında 15-16 bin kelimelik Türkçe Sözlük'ü ikame ettiler. Bin yıllık dil varlığımızı bir yana bırakıp 25 yıllık fakirliğe razı olmaktan başka bir şey değildi bu. Kelime "sözcük" olunca, başka türlüsü de olamazdı!
- Vatan ile ilgili önemli bir sorunuz var paylaşır mısınız?
- Vatan toprağının fizikî olarak korunmasına verilen önem, onun üzerindeki varlıkların ve bilhassa insanların korunması için de gösterilmeli değil midir?
- Kapitalizmin taktiği nedir?
- Kapitalizm öncelikle, kendi tesirine kapalı toplumların tüketim alışkanlıklarının "geri, iptidaî ve gülünç" olduğu kanaatini yaygınlaştırdı. Gerçekten, İslâmî icaplara uyan bir kadının batı kapitalizmi için iyi bir alıcı olması mümkün müydü?
- Dil devriminin kurumu olan TDK nasıl bir misyon üstlenmişti?
- Dil devriminin kurumu olan TDK, arapça ve farsçadan geçen medeniyetimizin kelimelerin tasfiyesini iş edinmişti. Günlük hayatımıza da giren birçok kelime, bilhassa da dini çağrışımları bulunanlar, bu mantıkla tasfiye edildi. Ders kitaplarından çıkarılan kelimeler bir süre halk arasında kullanılsa bile, yeni okur yazar nesilin sözlüğünden çıktı..
- İnsan hafızası nasıldır?
- İnsan hafızası zayıftır. Hele teknolojinin tahrip edici tesirleri dikkate alınırsa, geçmişle ilgili bilgileri insanların hafızalarında değil, tarih kitaplarında aramak yerinde olacaktır.
- Hangi köklü milletler 20. yüzyılda yazısını değiştirdi?
- Hiçbiri! Sadece Türklerin alfabesi değiştirildi, yalnız Türkiye’dekilerin değil, Sovyet sınırları içindeki Türk topluluklarının da. Onlar bizden daha bahtsız. Çünkü bir süre Latin alfabesi kullandıktan sonra her biri için farklı Kiril alfabeleri icad edildi. Sovyet sistemi yıkılınca bir kısmı Latin alfabesine geçti, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi.
- Eğitim kurumlarında yapılan nedir?
- İlk öğretim kurumlarında 300-500 kelime öğretilmekte, orta öğretimde ingilizce ve fen bilimlerine verilen ağırlık türkçe-edebiyat derslerini geri plana itmekte, zaten yetişkinlik döneminde kimseden iyi türkçe bilmesi istenmemektedir.
- Son olarak sözlük konusunda nereden nereye geldik?
- Redhouse'un 1890'da yayınladığı sözlük 93 bin madde başı, 30 bin madde içi söz unsuru ile hâlâ en zengin sözlüğümüzdür. Bunun ne anlama geldiğini, ondan 55 yıl sonra, Dil Kurumu'nun yayınladığı Türkçe Sözlük'ün 15-20 bin kelimeden ibaret olduğu yeterince açıklar her hâlde! Cumhuriyet döneminde bütün rakamlarda iyileşme olmadı mı? Okulların ve okuyanların sayısı arttı da neden kelimelerin sayısı azaldı?
- Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim
- Bu muhayyel söyleşi yazarın kitaplarındaki cümlelerine sorular üretilerek kurgulanmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.