Abdulbaki Çiftçi
Konjonktür ve değerlerimiz
Karşımızda bizi sürekli kışkırtan bir insan kitlesi var. Adına özgürlük (!) dedikleri bu kavramla ne yaparlarsa buna dâhil edip yorumluyorlar. Kutsallara dokunuyor özgürlük diyor, aileyi tehdit eden yürüyüşler yapıyor özgürlük diyor, ülkeleri tehdit eden terör faaliyetlerini özgürlük olarak yorumluyor. Anlaması zor gibi görünen fakat bütün bu özgürlüklerin aleyhimizde olduğundan anlamakta da geç kalmıyoruz. Çünkü bütün projelerin aleyhimizde işlediği bir yerdeyiz. Coğrafyamız ve değerlerimiz aleyhimizdeki planların şiddetini arttırıyor.
Coğrafyaya baktığımızda; Batı ile Doğu her zaman karşı karşıya gelebilecek potansiyele sahip olmuştur. Zamanında savaşlarla, kitle imha silahlarıyla karşı karşıya gelen taraflar içinde bulunduğunuz yüz yılda psikolojik, kültürel ve ekonomik olgularla karşı karşıya gelmektedir. Bu maşaların yetmediği yerde de psikolojik şiddeti düşman addedilen tüm halk tarafından hissedilmesi için terör icat etmektedirler.
Kültürel hegemonyayı güçleri altında tutan batılılar kimi hakların gelenek ve göreneklerine yabancı kalmasını sağlamak suretiyle yaşadığı topraklara yabancı kılmıştır. Kendi öz toprağına yabancı kalan bir insanın değerlerine karşı yapılacak aksi davranışlara tepkisiz kalması doğal karşılanmaktadır. Bu nedenle hedef, değerleri olmayan varsa da batılıların belirlemiş olduğu değerlerin (!) olmasını sağlayacak noktaya doğru ilerlemektedir.
Kendine, kültürüne, geleneklerine yabancı kalan insan reflekslerden de yoksun kalmaktadır. Aleyhte oluşacak bir duruma bazen refleks olarak tepki verebiliyorken bazen de zamana yaymak suretiyle tepki verilebilmektedir. Fakat bizler refleksten yoksun bırakılmış halde her şeyi zamana yayıyoruz. Zaman kimi yerde ilaç olurken kimi konularda da karşı tarafın bizleri küçümsemesine neden olmaktadır.
Şunu da unutmamak gerekiyor ki, Batı toplumu düşünürleri kendi öz topraklarındaki değerleri yok etmek suretiyle rotalarını öte taraflara bilhassa İslâm dünyasına çevirmişlerdir. Kendi topraklarında sorguladıkları muharref kutsalları ve dînî ritüelleri dört duvar arasına sıkıştırmayı başarmışlardır. Ancak bu durum onlara yetmiyordu, evrensel bir din ve evrensel bir kültür hedefiyle yola çıktıklarından başka coğrafyaların ve kültürlerin değerlerine göz koymuşlardır. İşte bunun soncunda hedefteki toplumları konjektürel bir şekilde yorumlanan değerlerle karşı karşıya bıraktılar. Bu durum dini, toplumsal kültürel ve hatta ekonomik bir buhrana sebep olabilmektedir.
Bütün bunların karşısında dinimize, kutsallarımıza, geleneklerimize sahip çıkmamız gerekmektedir. Bütün bunların tatbikatını da sürekli gözden geçirmemiz vazifemizdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.