Sahte terapiler, yanlış söylemler (1)

Anne yine uykularını kaybetmiş. Eve bir “aile dostu” “terapist” gelmiş. Oyunla eğitiyormuş. Her şeyi çözüyormuş. Geçerken uğramış aslında. Evde özel gereksinimli bir çocuk olduğunu biliyor muymuş, bilmiyormuş. Görür görmez anlamış ve uzmanlığına dayanarak akıl vermeye başlamış. Annenin babanın bütün moralini, umudunu yıkıyormuş bu akıl ama farkında değilmiş. Çocuğunuz hiçbir zaman iyileşmeyecek! Şimdiden gideceği özel eğitim okulu bakın. ABA diye bir şey var. Öcü. Aman yanına yaklaşmayın. Vs vs. uzmanlığını konuşturmuş sayın terapistimiz. Her cümlede aileyi nasıl bir karanlığa ittiğini bile bilmeyen oldukça realist ve yıkıcı, bir mekanik robot duyarsızlığı içinde konuşmuş aile dostu terapistimiz. Çocukla ben daha iyi ilgilenirim mi demek istemiş aslında. Geride bıraktığı enkazın farkına varmadan, çocukla eğitim için ben gittim. Çocukla eğitimi bırakıp anneyi terapi etmek gerekti zorunlu olarak.

Çocuğu yeni otizm tanısı almakla almamak arasında, etkin yoğun, doğru müdahale ile eşiği aşma ihtimali güçlü olan bir çocuk oysa ömür boyu geçmez dediği çocuk. Geleceği kimse öngöremez ancak verilen eğitime yaşıtlarına göre biraz daha erken ve hızlı cevap veren, öğrenme için gerekli ön koşul becerileri kazandığında daha da hızlı gelişim gösterme potansiyeli olan bir çocuk. Gelişme potansiyeli yüksek, gelişimini yoğun eğitimle izlemek gerekiyor. Durabilir, stabil kalabilir, gerileme yaşayabilir ya da daha hızlı gelişim gösterebilir. Ancak işaretler ve psikiyatrist önerisi, takip, iyi gelişim gösterme umudu veriyor. Çocuk eğitimi konusunda yapılacak en kötü şey, hiçbir şey yapmamaktır dedim. İnsanlara sahte umut aşılamakla yıkıcı gerçekçilik arasında bir denge var. O dozu iyi ayarlamak gerekiyor. Umudunu bitirdiğiniz insan hiçbir şey yapmayabilir, her şeyi bırakabilir. Diğer alan, aşırı umut vaadi ise istismara açık bir alan. Para tuzakları, boşa geçen kıymetli zamanlar olarak da maliyeti ödenen paradan daha değerli bir kayıp. Para kazanılır ama o doğru eğitimden alınacak verimli zaman dilimi geriye getirilemez. Yanlış eğitimin yol açtığı hasarları gidermek de cabası. Başta, insanların eğitime dair umutlarını yeniden yeşertmek gibi.

OSB tanısı almış iki çocuğun takibini yapıyorum. Benim için yeterli. Ailelerini eğitime dahil edebilmek temel kriter. Yukarıda bahsettiğim aile dostu terapistimiz anneye biraz çıkışmış, sen anlamazsın, terapist değilsin, uzmanlara bırak, karışma gibi bir şeyler söylemiş. Oysa öncelik, aileyi, anne baba ve varsa kardeşi eğitimin içine dahil etmekle başarıya ulaşır. Dışarıdan sınırlı bir takviye çocukta istenilen ilerlemeyi sağlamakta yetersiz kalabilir. Nitekim, Ivar Lovaas da bunu denemiş, kliniğinde mükemmel derecede eğittiği çocukları eve gönderdiğinde davranışı sergilemediklerini görmüş, sisteme aileyi entegre etmek gerekir demiş.

Özel eğitimde, sanki iki politik hizip gibi, davranışçı yaklaşım ile gelişimsel/ilişki temelli yaklaşım dediğimiz uygulamalar arasında bir tür etkinlik savaşı var sayılır. Bundan habersiz olan aileler, bu tür yaklaşımlara sahip eğitimcilerle karşılaştıklarında ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Zaten umutsuz, sıkıntılı, çare arayışındayken biri diğerini kötüleyen eğitimciler/kurumlar aileye de çocuklara da hiç yardımcı olmuyor.

Öncelikle, çoklu bir yetersizlikten, insanın birden fazla, bilişsel, duydu, dil, motor becerileri etkileyen bir sendromdan bahsediyorsak, tek ve mükemmel bir yöntem yoktur. Hepsine müdahale edebilecek ve başarıya ulaştırabilecek. Bu yüzden bu alanda odaklanmış ve kapsamlı programlar bulunuyor. Uygun, doğru programların, yöntemlerin yanlış ellerde, uygulamacı ellerinde nasıl berbat ya da etkisiz hale geldiğini görüyoruz. Bu yüzden, bir yöntemin kör taklitçisi, alan dışına çıkma kapasitesi, bakış açısı, bilişsel esnekliği olmayan eğitimci en iyi ihtimalle çocuğu bulunduğu yerden bir iki seviye ileri götürür ve orada kendini tekrar etmeye başlar. Aileler burada iki kez handikaplı durumda. Kime sorsa, herkes çocuğun, dil konuşma, motor, oyun terapi, ergoterapi, özel eğitim vs vs bir sürü desteğe ihtiyacı olduğunu söylüyor. Onlar neye, nereden, nasıl, kiminle başlayacağını bilmiyorlar. Yetersizliklere müdahale anlamında, evet hepsinden desteğe ihtiyacı vardır çocuğun ama, öncelik sıralaması, planlaması önemli.

Çocukta fark yaratan şey, mükemmel yöntem değil, kanıt temelli ya da umut vaat eden yöntemler arasında çocuğun ihtiyacına (güçlü ve desteklenmesi gereken zayıf alanlara) yönelik öğretim uyarlamaları, geçişler sağlayabilen mükemmel eğitimcilerdir! Doğru, kanıt temelli yöntemler doğru eğitimciler elinde iki kat daha verim sağlar. Kesin. Bu yüzden eğitimin yoğunluğu kadar niteliği de çok önemli. Sadece zaman kaybı olan, tekrar eden, hiçbir ilerleme sağlamayan ve buna rağmen eğitimde, araçta, becerilerde uyarlama yapmadan çocuktaki ilerlememeyi kendine, yöntemine, aracına değil de çocuğun engeline bağlayan bir eğitimci ile çalışıyorsanız ilerlemeniz zordur. Kafalarında şablonlar, içerikten yoksun uygulamalar, hazır programlar, zaman, umut, para, emek israfına yol açıyor. Yanlış uygulamacılarla yoğun eğitim mükemmel yanlışlıkta ürünler çıkarır, doğru. Bu yüzden, nitelikli eğitimci yetiştirmeyi doğrudan doğruya özel gereksinimli öğrencilerle çalışmaya yeğ tutuyorum. Çünkü, eksiği ve fazlasıyla sahip olduğum birikimden faydalanan sadece bir ya da birkaç çocuk olacağına, iyi öğretmen yetiştirdiğimizde daha fazla çocuğa ve aileye katkı sunabileceğimize inanıyorum diğer meslektaşlarım gibi. Fakültedeki dersler, ders sonrasındaki okumalar, mümkün olduğunca uygulamalar ve gözlemler ile nitelikli öğretmen yetiştirme derdindeyiz hepimiz. (devam edecek)

İnstagram @otizmansiklopedisi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.