Şeyma Nur Ferah

Şeyma Nur Ferah

Bahara Dokunan Bir Nazar

Güneş, kavurmayan ama ısıtan ışınlarıyla baharı müjdeliyor. Ilık ılık esen rüzgar tenlere ve yüreklere bir buse konduruyor. Beton duvarlar arasında sıkışıp kalan insanlara iyi geliyor bu tatlı sıcaklık, bu nahif buse.

Şehrin amentüsü sokaklarda yazılıyor. Bunu parklarda, bahçelerde oturanlar iyi biliyor. Az ilerideki bankta oturan yaşlı çift ilişiyor gözüme. Hayatın telaşına, bunca akışa, hengâmeye başkaldırırcasına oturuyorlar. Bu başkaldırı öyle âmiyane değil. Huzuru uzaklardan alıp getiren, bulunduğu yeri güzelleştiren cinsten. Etrafa aldırış etmeden ama topyekûn inkar da etmeden var olabilmenin sakinliğini taşıyorlar. Arada bir iki kelam ediyorlar ama daha çok etrafı seyrediyorlar. Ömür yolunu yıllarca birlikte yürümenin yorgunluğunu bir bankta baharı karşılayarak atıyorlar. Kim bilir belki de hayata yetişmeye çalışan gençlere içlerinden gülüyorlar. Ciddiyetsizce değil bu gülüş. Yılları ve yolları eskitmenin bilgeliğinden gelen buruk bir tebessüm.

Biraz sola çevirince başımı hızla koşan gence takılıyor gözlerim. O koştukça ben yoruluyorum, ben yoruldukça o koşuyor. Halbuki sadece spor yapıyor, kendine iyi gelmeye çalışıyor. Bunca hengâmenin üstesinden koşarak geliyor. Zihnindeki düşünce deryasına kulaç atmak kolay değil ama hayır boğulmuyor gayet de iyi yüzüyor. Daha yolun başında gözüküyor, içinde aştığı fersahlar bilinmiyor. Yaşıyla mevsim uyuşuyor, henüz baharında deniyor, henüz gençliğinin baharında... Yüreğinin takvimleri ise çoktan baharı geçmiş gözüküyor.

Defterime bir şeyler karalamaya devam ediyorum. Rüzgârın fısıltısına kulak kesilmişken bir çocuk gülüşü galip geliyor, başımı kaldırıyorum. Hayranlıkla baktığı mavi bisikletini sürmeyi yeni yeni öğreniyor. Düşmek onun için korkunç sanılıyor oysa hamasi sözler dökülüyor dilinden. Düşmek, o kadar da korkunç değil. Göze almıştı, bisikletine binerken, yola çıkarken... Hayattaki bütün düşüşleri bisikletten düşmekle eş değer sanıyor. Ne var ki düşmekte? Bir yara dizde sonra yara bandı sonra kalkış... Oldubitti işte. Umarım çocuk umarım tüm tökezlemelerin, düşüp kalkmaların böyle tatlı böyle hafif olsun. Bir sayfa doldu, rüzgar fısıltısını kesti, defter kapandı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.