Nur Eser
Ben değersiz miyim?
İnsanoğlunun hayatının ilk evresi olan bebeklik dönemi, bireyin en çaresiz olduğu dönemdir. Bu çaresizlik anormal olarak görülmez çünkü kendi ihtiyaçlarını karşılamayacak kadar küçüktür. Bu nedenle bebeğin bakım verenleri tüm şefkatini ve ilgisini bebeğe yöneltir. İsteyerek veya istemeyerek bebeğe değersizlik duygusu aşılayabilirler. Bebek benlik gelişiminin ilk basamağını bakım verenlerinin kendisine karşı gösterdiği tavırlarla oluşturmaya başlar. Büyüdükçe kendi bağımsızlığını eline almaya çalışır fakat ne kadar büyüse de kendisinden daha yetkin kişileri gördükçe değersizlik duygusuna kapılır. Böylece bebeğin değer duygusu ilk doğduğu andan itibaren hayatı boyunca kendisine eşlik eder.
Değersizlik duygusu, insanın kendisini diğer insanlardan daha aşağı görmesi, yetersiz hissetmesi ile ortaya çıkar. Değersiz hisseden birey, iyi olan hiçbir şeyi hak etmediğini düşünür. Umutsuzluk duygusu, sık sık ağlama isteği, küçümsenme korkusu, sosyal ortamlardan uzaklaşma isteği gibi duygu durumları değersizlik duygusundan dolayı meydana gelebilir. İnsan bazen kendisinde olan değersizlik duygusundan haberdar değildir. Haberi olmadığı değersizlik duygusunu bastırmak için bazı insanları küçümseme yoluna gider. Kişi fark etmese de genellikle küçümsediği insanlarda kendi yansımasını bulur. Başkalarını küçümseyen insan, küçümsenmekten korkan insanlardır.
Kendisine değer verilmeyen insan, başkasına değer veremez. Aynı şekilde kendisini değerli bulan insanlar, sosyal yaşamındaki insanlara da değerli hissettirir. İçinde yaşadığımız kültürün getirdiği cinsiyet kalıpları; erkeğe ve erkeklik rolüne öncelik tanır. Kız çocuklarına daha az değer verilmiş bir ortamda yetişen kadın, hemcinslerini üstü kapalı bir şekilde küçümser. Gerçek kadın kimliğinden sapmaya çalışarak erkeksi özellikler göstermeye çalışır. Kendisini üstün göstermeye çalışarak içindeki değersizlik duygusunu azaltabileceğini düşünür. Benzer davranışlara erkeklerde de rastlanır. Toplumun erkek kalıplarını taşıyamadığını düşünen erkekler, erkekliklerini abartılı bir şekilde göstermeye çalışırlar. Güçlü erkek imajına ulaşmaya çalışırken şiddete yahut kendilerini değerli hissetmek için ilişkilerinde aldatma yoluna başvururlar. Bunları içindeki acizlik duygusunu örtmek için çözüm zannederler.
İçimizdeki değersizlik duygusu ile yüzleşmek bunu aşma yolunda gösterdiğimiz ilk basamaktır. Sorunu kabullenemediğimiz takdirde onun üstünü örtüp geçer belki diye beklersek yanılırız. Çünkü bastırılmış duygular kendini başka yönlerde abartılı bir şekilde ortaya çıkarır. Kusurlu yanımızı görüp buna karşı hoşgörülü davranmalıyız. Güçsüzlüğümüzü kabullenecek yüreklilik gösterdiğimiz için bazı insanlar bize içten hayranlık beslese de duygularını bize saldırganca gösterir. Bizi devirmeye çalışır. Engin Geçtan, “Bir insan ancak kendi içinde devrikse başkaları tarafından devrilebilir.” der. Kendi içimizde devrik olan kısımları onararak başkalarından gelen darbelere karşı dimdik durabiliriz.
İnsan, her zaman kendine ve başkalarına ne kadar değerli olduğunu hatırlatmalı. Cümlelerimiz “ben değerliyim çünkü … ya da sen değerlisin çünkü…” ile başlamalı. Eğer bir ebeveynsek çocuğumuzun ne kadar değerli olduğunu onu dinleyerek, anlayarak gösterebiliriz. Aynı şekilde sosyal ilişkilerimizde de karşımızdakinin değerli olduğunu ona hissettirmeliyiz. Çünkü değer verdiğimiz ölçüde değer kavramına layık oluruz.
Geçtan, E. (1983). İnsan olmak. Metis Yayınları. İstanbul.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.