Ebri bahar

Bahar daha geliyor. Saba yeli seni müjdeliyor, yağmur kokunu getiriyor, 14 asır evvelki günler düşüyor aklıma… Yaklaşıyor yaklaşmakta olan.

Kisra’lar yıkılıyor…

Putlar yerle bir…

Nehirler kuruyor, nehirler taşıyor…

Mekke’ye rahmet yağıyor tabiat seni söylüyor…

Bülbüller seni terennümde...

Ve nisan geliyor, yağmurun yüreğime düşüyor, sen geliyorsun, süveydem. Her yer yeşeriyor. Allah’ın habibi insanlığın niranı, peygamberim geliyor. Sen bizim baharımız sen bizim güneşimizsin. Hayatımız hayatından fersah fersah uzaklarda olsa da biz seni çok sevdik.

Sen hayatımıza rehber olmalıydın, biliyoruz. Tek kılavuz olarak seni seçmeliydi ümmetin. Çünkü sen adalettin, barıştın, rahmettin, insanlığın zemherisinde açan nevbahardın…

Senin ahlakınla ahlaklanmak, tıpkı sahabelerin gibi. Onlar senin gökteki yıldızlarındı karanlığı aydınlatan. Bizim de yıldızlarımız olmalıydı.

Seni okumak seni anlamak ey sevgili!

Okurken hayatını sol yanımızı hüzün kaplar. Anne karnında yetim kalışın ebvada öksüzlüğün rikkatimize dokunur…

Ey ebvada yatan ölü bahçende açtı dünyanın en güzel gülü

(Arif Nihat Asya)

Mekkeli çocuklar anne deyince yere bakan peygamberim ümmetinde yetim şimdi. Mekke’de. Yesrip’te krallar hüküm sürüyor ama KUDÜS yetim. Kızıl deniz yuttu Musa’yı. Nil kana bulandı. Bağdat, Şam yetim. Doğu Türkistan’dan Horasandan gelen ağıtlarımız var şimdi. Endülüs yetim. Kaydı gitti elimizden ceddin tüm emaneti davamız… Gelde bir bak İslam coğrafyasına İsmaillerin kurban can İbrahimlerin açmadan solan güllerini şarapneller parçalar. Sadece. Kara topraktır onlara ensar.

Ebu Talip bir kuş misali kanatları arasında seni himaye eder. Gençliğin süveydem, el-emin oluşun, Hatice annemizle izdivacın, Haticet’ül Kübra eşin, dostun her yerde seninle seni bir an bile yalnız bırakmayan Hatice… Her şeyden önce büyük insan.

Akabinde Hira dağı ve ilk vahiy. İlk emri oku…

Kız çocuklarının çığlıklarına son veren, mazlumları himaye eden, zalimleri tahtlarından eden bir Nebi... Dalga dalga yayılan bir sevgi halkası ve karanlıkları yok edecek bir güneşsin... Nurundan rahatsız olan yarasalar seni öz yurdundan çıkaracaklardı. Mekke’den hicretin bizim de hicretimizdi. Bak Yesrip ayakta! Akabe tepesinde biat eden Yesrip seninle Medineleşiyor. Seni bekliyor DALA’AL BEDRU ALEYNA Nidaları. Arşı titretiyor. Ensar’ın seni bekliyor, ey mahzun peygamberim yetim yüreğim, hüznün bir nebze hafiflesin artık. Bak Medine ayakta sana kıyam ediyor…

Taif’te ayağı kanayan, Uhut’ ta dişi kırılan peygamberim acını kalbimin en derininde hissediyorum.

‘ASIRLAR NEKİ GÖNÜLDEN BAĞLANMIŞIZ SANA ÇAĞLAR ESKİTEMEZ SEVGİMİZİ EZELDEN SEVDALIYIZ SANA RASÜL’ÜM’

Hüzün mevsimi yavaş yavaş bitiyor! Yenilgi bitiyor! Ektiğin tohumlar bir kez daha yeşeriyor, boy veriyor. Uhut Bedir ,Hayber ve bir kez daha zafer geliyor. Biz seni bekliyoruz, Mekke seni bekliyor. Kabe seni. Daüssıla sona eriyor. Süveydem kimsenin malına canına dokunmadan hükmedişin gönüllere taht kuruyor.

Veda hutbesinde insanlık beyannamesini okuyorsun. Sonunda; Ashabım diyorsun hakkınızı helal edin! Vuslata eriyorsun…

Bayrağını teslim alan müminlerin Roma’yı, Endülüs’ü Kisra’yı fethediyor. Konstantin artık bizim… Üç kıtaya nam salan bir milletin elinde sancağın, Kutsal davanı dört kıtaya duyurma çabasında secaat gösteriyor yiğitlerin bir kez daha.

Ve yirminci asır ümmetinin Hal’i pür melali harap olan bitap düşen ümmetinin hala sesi hep kısık affet bizi ya Ahmet!

Gel ey Muhammet! Ümmetini yeniden şad et. Cemre gibi düş yeniden yüreklere. Birleştir kalplerimizi.

Ümmet olalım, kıyam edelim yeniden...

EMANETİN AĞLAR

Senden uzak çağlarda

Faili meçhul Istıraplardı

Payımıza düşen

Yıldızını kaybetti gece

Uzadıkça uzadı şeb-i yelda

Güneş esirgedi Ruşen’ini

Boyandık kokuşmuş yüzyılın siyahına

Dikenli Yollarda ayağımız Kanadı hep

Kimi zaman kıyıya vurduk

Kimi zaman Yusuf Olduk zindanlarda

Firkatler yaşadık öz diyarımızda

Baykuşlar Öter şimdi Viran yurtlarımızda

Ey Allah’ın habibi!

İnsanlığın nirani

Taşıyamadık kutsal emaneti omuzlarımızda

Sen Yoksun ya...

Bize her yer hazan oldu her yer göz yaşı vadisi

Kaderimiz kapkara tıpkı kabenin örtüsü Gibi

Yüreklerimiz Esir

Ayağımızda Prangalar dilimiz lal

Bağrımızda emanetin ağlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum