
Kamil Erdoğan
Ana Haber Bültenleri; Daha Fazla Kan, Daha Fazla Korku, Daha Fazla Nefret
Bu yazımızda bir çoğumuzu farkına varmadan zehirleyen, haber başlığı altında insanlara şiddet ve vahşet pompalayan, kaos ve karmaşadan beslenen ve kana doymayan ana haber bültenlerinden bahsedeceğiz. Bu yazıyı yazmadan önce ana haber bültenlerindeki şiddeti inceleyen 3 tane akademik araştırmayı inceledim. Her üç araştırmada da farklı kanallar içerik analizine tabi tutulmuş ve haberlerdeki şiddet unsurları listelenmiş. Araştırma sonuçlarına göre ana haber bültenlerinin bir çoğunda ki haberlerin yarısına yakını şiddet haberlerinden oluşuyor. Neredeyse 25 yıla yakındır her hangi bir ana haber bülteni izlemiyorum diyebilirim. Ne zaman izleyecek olsam psikolojim bozuluyor, sanki dayak yemiş gibi oluyor ve 10 dakikadan fazla dayanamayıp izlemeyi bırakıyorum.. Günümüzde haber kavramının içi boşaltılmış; içine şiddet, vahşet, kan ve korku yerleştirilip izleyiciye sunularak haber olmaktan çıkarılmıştır. Hiç düşündünüz mü neden ana haber bültenlerinde sürekli öldürme, yaralama, ,intihar ve şiddet haberleri var. Neden ekranlardan sürekli olarak korku ve umutsuzluk aşılanıyor, bu durumun iki tane temel sebebi olabilir.
1-olumsuz haberlerin ilgi çekmesi: Tıpkı bir gazetecinin de dediği gibi “Kan varsa iş yapar” . İnsanın zihni yapısı gereği olumsuz olayları daha çok merak edip takip eden bir yapıya sahip. İnsan beyninin bu özelliğini keşfeden medya uzmanları da sürekli olarak olumsuz öğelerle izleyicileri ekranlara bağlı tutmayı başarabiliyorlar. Ekranları açtığınız andan itibaren gündüz tımarhane programlarıyla birlikte bütün olumsuzluklar akmaya başlayıp, ana haber bültenleriyle zirveye çıkıyor. Hangi programı açarsanız açın, içinde kurmaca ya da gerçek hep kaos, kavga, tartışma ve şiddet temalarıyla karşılaşıyorsunuz.
2-Ekranlardan pompalanan korku ve umutsuzluk politikasının ikinci ve daha önemli sebebi ise; dünyayı kaos ortamına çevirmek isteyen küresel şebekenin bir çok medya kanalını elinde bulundurması.
VİCDAN KAMAŞMASI
Ağır ve kötü kokunun bulunduğu bir odaya dışardan girdiğinizde ilk başta çok rahatsızlık duyarsınız fakat içeride durdukça burnunuz kötü kokuya alışır ve size normal gelmeye başlar. Ana haber bültenleri de şiddeti sürekli olarak sunarak izleyicide “vicdan kamaşması” oluşmasına sebep oluyor. Bu haberleri izledikçe insanlar artık hiçbir şey hissetmez olup duyarlılığını yitirmeye başlıyor, anormal olan normal gelmeye başlıyor.
HABER BUNLARIN NERESİNDE?
7 mayıs Çarşamba gününe ait rastgele bir kanaldan bazı haber başlıklarına göz atalım. “ iki kardeş evlerinde öldürüldü” “ Bıçaklayıp yerde tekmelediler” “eski sevgilisi başından aşağı içecek döktü” “iki otomobil kafa kafaya çarpıştı” “ alevlerden kaçan kadın pencereden atladı” ” 2 itfaiyeci duvarın altında kaldı” “ takıntılı komşusu boynundan bıçakladı” “ çocukların yanında tekme tokat kavga ettiler” “ ödev yaparken gözüne yapıştırıcı sıçradı”. Bu haberleri izlerken insan -haber bunun neresinde diye sormadan edemiyor.
DUYARLILIK MI DUYGUSALLIK MI?
Bir çok haber izleyicisi sürekli haber izlemekle “duyarlı vatandaş” olunabileceği yanılsamasına kapılabiliyor. Oysa haber izlemekle duyarlılık arasında bir ilişki olmadığını fark etmek gerekiyor. İzleyicinin bu hassas yönünü fark eden medya şirketleri duygusallığı duyarlılık paketi ile kaplayarak insanlara şiddet, korku ve nefret pazarlıyor. Gösterilen haberlerin bir çoğu izleyicinin etki alanına girmeyen , ne kadar izlerse izlesin çözüm üretemeyeceği ve katkı sağlayamayacağı olaylardan oluşuyor. Söz gelimi Ankara da bıçaklanan kuyumcu için ben ne yapabilirim? Veya İstanbul da eşi tarafından bıçaklanan kadın için elimden ne gelir?. Haber akışları ve duygudan duyguya geçiş o kadar hızlı oluyor ki izleyici izlediği bir haber sonrası “bu durum için ne yapabilirim, çözüm yolu nedir” diye bile düşünmeye kalmadan başka bir habere ve başka bir duyguya çoktan geçilmiş oluyor. yapılıyor; Yaşanılan olumsuz vakaların sebepleri üzerinde değil sonuçları üzerinde durarak çözüme katkı sağlanmıyor.
Elbette birey en başta kendi etrafında ,ülkede ve dünyada yaşanılan gelişmelerden haberdar olmalı. Fakat tarafsız olayları olduğu gibi yansıtan ,magazinsel ve korku kültürü oluşturma derdinde olmayan kaynaklara yönelmelidir. Bir şiddet sahnesini yavaşlatılmış şekliyle tekrar tekrar izleyicisini gözüne sokan bir haber haber olmaktan çıkmıştır. Arka fon müziğinde korku ve gerilim müzikleriyle ve ses efektleriyle sunulan haberlere haber dememiz mümkün değildir. Haber sunucusunun kendi yorumlarını katarak izleyicisini yönlendirdiği haberlere ancak manipülasyon denilebilir.
KAN DAHA FAZLA KAN..
Bilim kurgu filmlerinde kana ve savaşa doymayan varlıklar görürsünüz, ana haber bültenleri de bir türlü kana doymuyor. Evinde ana haber bülteni izleyen bir birey bir ay boyunca en az 600 dakika ve en az 450 kez şiddet, kan, intihar ,kavga ve diğer olumsuz haberlere maruz kalmış oluyor. Ne kadar ilginç hayatında bir kez bile canlı kavga görmeyen bir birey bir günde en az 15 tane cinayet haberi seyrediyor. Bu vahşet sahnelerinin bir kez sunulduğu yetmezmiş gibi art arda tekrar ederek , ağır çekimde, korku müzikleriyle soslandırılarak izlettirilmesi kadar anormal bir durum olmasa gerek. Şimdi söyleyeceklerim ise daha çarpıcı; Araştırma sonuçları gerçek olanın kurmaca olandan çok daha fazla yıkıcı etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Haber olarak verilen mesajların kitleleri etkileme gücünün çok yüksek olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Yani kişi dizide ki bir şiddet sahnesine oranla haberlerdeki izlediği şiddet sahnesinden daha fazla etkileniyor. Dizileri şiddet var diye eleştirenlerin en başta haberlere yönelmesi gerekir. Yine bir çok teorisyen şiddet içerikli görsellere maruz kalmanın şiddete uğramakla eşdeğer olduğunu ifade etmişlerdir. Ana haber bültenlerinin aslında asıl ve gizli müşterisinin çocuklar olduğu sonucu ortaya çıkmış ve en yıkıcı etkiye maruz kalanın yine çocuklar olduğu saptanmıştır. Evinde ailesinden hiç şiddet görmeyen bir çocuk maruz kaldığı televizyon ve telefon programlarında dolayı saldırgan olabiliyor. Çocukların saldırgan davranış biçimlerini televizyondan öğrenerek bu davranışları taklit ettiklerini ortaya koyan bir araştırma da Dubow ve Miller tarafından yapılmış, televizyonda şiddet içeriği izlemenin gözlemsel öğrenme aracılığıyla saldırgan davranışları etkilediği ortaya konmuştur. Kavgaya her an hazır bireyler haline gelmemizde, dokunsak patlayacak bombalar gibi dolaşmamızda bu haber programlarının ve diğer programların etkisinin çok olduğunu düşünüyorum. Acaba biraz fazlamı abartıyorum yoksa ortada gerçekten anormal bir durum mu var diye mutluluk düzeyi en yüksek olan Danimarka, Norveç Ve İsveç de yaşayan bir çok arkadaşımla yazılı ve sözlü anket gerçekleştirdim. Yaşadıkları ülkenin Ana haber bültenlerinde şiddetle karşılaşma oranlarını 1 den 10 kadar sıralamalarını istediğimde istisnasız hepsi 1 seçeneğini işaretledi. Bu ülkelerde de bu olaylar yaşanıyor fakat en küçük olumsuz bir öğe ekrana yansıyacak olsa hem yetkililer hemde halk ciddi tepkiler gösteriyor. Bu ülkelerdeki mutluluk oranının birazda buna bağlı olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak medya şirketleri izleyiciye Bilgi veren, haber niteliği taşıyan, ve toplumu aydınlatan haberler sunmalıdır. İzleyicilerde haber ihtiyacını tarafsız ve magazinsel olmayan şiddet pompalamayan kaynaklardan edinmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.