Profesör mü asistan mı?

Ülke ekonomilerinin olmazsa olmazlarından biri de tarımdır.

Gelişmiş ülkelere bakıldığında tarım her zaman önemini korumuştur.

Pandemide ve özellikle Rusya- Ukrayna savaşında gıdanın, üretimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük.

Konya, gelişmeyi her alanda her geçen gün sürdürüyor.

Ama bu gelişmişlik tarıma olan bağlılığımızı tam anlamda bitirmedi ve tarımla beraber oluyor.

Bu şehir, Türkiye’nin tahıl ambarı durumunda.

Sanayiniz de gelişse, ithalat, ihracat rekorları da kırsanız Konya’nın temel ekonomik dinamiği tarımdır.

Malum, Konya’da sanayi de tarım sanayisi alanında geliştirmiş kendini.

Teknolojik tarım had safhaya ulaşmış durumda.

Üreticiyi de tebrik etmek gerekiyor.

Burada asıl özne üreticiler değil mi?

Tüketimin sınırsızca arttığı bu zamanda üretim olmazsa kendi sonumuzu hazırladığımızın farkında olmamız gerekiyor.

Mazotun, gübrenin üçe, dörde katladığı bir dönemde bile üretimden vazgeçmeyen bir Konya çiftçisi var.

Bunu da atlamamak gerekiyor.

Hükümet tarafından açıklanan yağlık ayçiçeği fiyatları çiftçiyi memnun etmese de şeker pancarına gelen zam bir nebzede olsa üreticinin yüzünü güldürmüşe benziyor.

Çiftçilerle konuşuyoruz.

Üreticinin en büyük sorunlarından biri de tarımsal sulamada kullanılan enerji.

Tabiri caizse enerji çiftçinin omzunda büyük bir yük.

Bu yüke rağmen çiftçi hala üretiyor.

Çiftçi üretmek istiyor.

Ama zararına da üretim yapacak hali yok.

Giderleri her gün artarken gelirinin de o ölçüde artması elzem.

Tekrar tekrar dile getiriyorum ama gıda sorunu yaşamamak için üreticiyi küstürmeyip desteklemek gerekiyor.

Biz de çiftçinin sorunlarını tam anlamıyla anlatamasak da dile getirmeye çalışıyoruz.

Ama bir meslek grubunun sorunun en iyi ifade eden o mesleği icra eden kişilerdir.

Yani çiftçinin sorunun en iyi çiftçi bilir ve çözüm yolları yine ondadır.

Eğer ki çözüm isteniyorsa bunun yolu üreticiyi dinlemek ve desteklemektir.

Biliyorsunuz, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci geçtiğimiz günlerde Konya’daydı.

Ziraat odası temsilcileri de bu konuda oldukça sitemkar.

Dertlerini, sıkıntılarını anlatmak istiyorlar ama Tarım Bakanı’nın Konya’ya kadar gelip hiçbir oda temsilcisinin davet edilmemesi de onları da bir hayli üzmüş.

Haklılar aslında.

Üretici derdini, sıkınıtısını kime anlatacak?

Bu sektörün içinde olan, çözüm yollarını bilen biriyle görüşülmeyecek de kiminle görüşülecek?

Tarımla alakası olmayan ne kadar adam varsa bakanın yanında…

Asıl olması gerekenler nerede?

Bu konuda Altınekin Ziraat Odası Başkanı Bekir Kağnıcıoğlu’nun güzel bir benzetmesi var.

“Profesör varken asistana muayene olur musunuz?”

Asistan teşhis koyamaz.

Velev ki hastalığı tanımladı…

Bu sefer de narkozu vuramaz!

Narkoz profesörün işidir.

Bekir Kağnıcıoğlu’nun cümleleriyle devam edeyim.

Asistan da lazım ama…

Yani genç çiftçilerle de bir araya gelsin. Sanayi temsilcileri de bulunsun ama tarımın asıl profesörleri de o karede yer alsın.

İstişareye katılsın, masada yerini alsın ki tarımın sorunlarını birinci ağızdan iletilebilsin.

Bu cümleler Bekir Kağnıcıoğlu’nun…

Sitem değil, uyarı…

Zira tarım biterse yaşam biter.

En önemli başlığı unutmamak lazım.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye’de her alanda olduğu gibi tarım alanında da çok değerli işlere imza atıldı.

Başkan Erdoğan’ın bu alana ne kadar önem verdiğini herkes biliyor.

Buradaki sorun ne?

Kimse beni yanlış anlamasın ve bana kızmasın ama…

Profesör varken asistanla iş yaptıranlara sözümüz…

Şimdi soruyorum; Profesör mü, asistan mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.