İsmail Detseli
Mevlana'yı Anlamak Anlatmak
Muhterem okurlarım Hz piri anlamak ve anlatmak o kadar zor ki, onu anlatırken hata yapmaktan onun hakkında yanlış bilgiler vermekten korkarım.
Bu yıl 752. Huzur vakti Şeb,i Arus Mevlâna yı anma törenleri yapılıyor
HAMDIM
PİŞTİM
YANDIM
Bu çok anlamlı kelimeler insandaki hasletleri ve aşkı yaşamı anlatan üç kelimedir.
Hamdım, insanlar şimdi de bu kelimeyi hangi manada konuşurlar, örneğin çok çalışmayıp yatan adam bir iş yapmaya kalktı mı hamlığından dolayı çalışması zorlaşır’mı? Bir başka hamlık ise gerek meyvelerin sebzelerin gerekse insanların olgunlaşmamış halidir buda bir hamlıktır.
Yani Hz pir diyor ki hamdım olgun değildim.
Piştim pişmek hep ocakta ateşte olmaz işte halkın arasında yaşamı boyunca tecrübeler edinmek birçok evrelerden geçmek için pişmek lazım piştim de bu olsa gerek.
Yandım: işte yanmak en büyük özellik bu. Kimi mal uğruna yanar kimileri aşk uğruna yanar hülasa birçok şey uğruna yanılır ama ya. Hak uğruna Allah aşkına yanmak işte bu velilerde erenlerde hakiki alimlerde zuhur eden haldir.
Başkalarının kusurları örtmede gece gibi ol.
7-8 asır önce Hz pir insanlığın geleceğini kalp gözüyle görüp yada hissedip bu manalı inci tanesi gibi sözleri söylemiştir.
İşte çağımızın en kötü hastalığı olan başkalarının ayıplarını öğünerek abartarak ifşa etmek oysa bu çok kötü olan huy için sevgili peygamberimizin de hadisleri var sanırım. Resulullah efendimizde öyle demiyor mu? Hadis-i şerifinde
“Kim, Müslümanın ayıbını örterse, Allahü teâlâ da onun dünya ve ahirette ayıbını örter. Kim, bir Müslümanın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allahü teâlâ da onu kıyamet günü sıkıntılardan korur. Kişi, arkadaşına yardımcı olduğu müddetçe, Allahü teâlâ da onun yardımcısı olur.” Kim bir kardeşinin ayıbını örterse biz onun bütün ayıplarını örteriz insanoğlu beşerdir şaşar yanlışlar yapar ama tövbe etmek günahtan dönmek hak yanında çok faziletlidir. Af yüce Allaha mahsustur af etmek büyüklüğün alametidir.
Demek ki bu ifşaat öyle sanıldığı kadar basit değildir.
Hz pirin bir diğer özelliği
Ne olursan ol yine gel. Aslında Hz pirin bir tek cümlesi bile günlerce konuşulması gereken güzellikte ve anlamdadır.
Şimdi insanları korkutuyoruz sen şu günahı işledin yaa,yandın bittin senin kurtuluşun yok gibi sözlerle insanları karamsarlığa sürüklemek hoş değil işte Mevlana bundan bahsederek ister Mecusi ister puta tapan ol bin kere tövbeni bozsan da yine gel bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir derken zorlaştırmıyor dini kolaylaştırıyor insanları kurtuluşa çağırıp karamsarlıktan alıkoyup ümitlendiriyor. Mesaj bu kurtuluşa giden yol böyle olmalı.
Burada bir kıssadan hisse bir hikaye anlatırdı büyükler onu paylaşmak isterim.
Adamın biri çok cana kıymış sayısız günaha batmış, ömür sonuna doğu karamsarlığa düşmüş Allah beni affedermi diye bir bilge arife danışmış. Arif ona derki. İşlek bir yol ağzına çokça bostan ek, bostanın kenarına bir kuru fidan dik. Gelen geçene o bostandan ücretsiz ikram et. Şayet o kuru fidan yeşerirse Af olduğuna işarettir der. Adam denileni yapar gelen geçene bostanından ikram eder günlerce. Akşam olunca kuru fidana bakarmış bir gün bir adam atıyla çok acele oradan geçiyormuş mal sahibi bostan ikram etmede ısrar etmiş ama adam durmamış. Bostan sahibi zaten ben batmışım cinayetim 99 idi seninle 100 olsun deyip adamı öldürmüş. Bakmış ki kuru fidan yeşermiş. Korku ile o bilge arife koşup durumu anlatmış. Arif o adam iki belde arasında laf taşıyıp fitnelik yapıyordu. Şayet sen onu öldürmeseydin o kişi amacına ulaşsaydı iki belde insanı çatışacak yüzlerce adam ölecekti. İşte bu senin Affolduğuna işarettir der.
Hz pir
İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan?
İnsan, gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir. Göz ise ancak gerçek dostu görendir.
İnsan gözdür, görüştür, gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri o kadardır.
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol...
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol...
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol...
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol...
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol...
Hoşgörülükte deniz gibi ol...
Ya olduğun gibi görün,
Ya göründüğün gibi ol.
Yine Hz pirden ibret sözler.
Eşekten şeker esirgenmez ama eşek
yaratılışı bakımından otu beğenir.
Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.
Leş, bize göre rezildir ama domuza,
köpeğe şekerdir, helvadır.
Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül,
kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?
Pisler, pisliklerini yapar ama
sular da temizlemeye çalışır.
Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.
Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana,
İçinde inci vardır.
Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir.
Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.
Ahlaksızların bağırışıyla, yürekli yiğitlerin naraları,
Tilkiyle Arslanın sesi gibi meydandadır.
Dil, tencerenin kapağına benzer.
Kıpırdadı da kokusu duyuldu mu ne pişiyor anlarsın.
Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa,
o yine dilsiz sayılır.
Doğruluk, Musa'nın asası gibidir.
Eğrilik ise sihirbazların sihrine benzer.
Doğruluk ortaya çıkınca, bütün eğrilikleri yutar.
Satrançta piyon yola çıkar da sonunda yüce vezir olur.
Kurdun kuzuyu yemeye niyetlenmesinde şaşılacak bir şey yok.
Şaşılacak olan odur ki, bu kuzu, kurda gönül bağlamış, âşık olmuştur.
Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.
Fikir ona derler ki bir yol açsın, Yol ona derler ki bir gerçeğe ulaşsın."
Herkes güneşi görebilseydi, güneşin ışıklarına delalet eden yıldızlara ne ihtiyaç vardı?
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir...
Hz. Mevlâna dan
1-Aklın başına geldiğinde pişman olacağın bir işi sakın yapma.
2-Üzülme can! Doğruysan zarar gördüm deme. Bil ki iyiler mutlaka kazanır.
3-Can konağını aramadaysan cansın; Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin, şu nükteyi biliyorsan işi biliyorsun demektir. Neyi arıyorsan o sun sen.
BEN DOSTLARIMI
Ben dostlarımı ne kalbimle
ne de aklımla severim.
Olur ya …
Kalp durur …
Akıl unutur …
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur ne de unutur …
Ne Olursan Ol Yine Gel
Bir gece bir genç kör kütük sarhoş olur.
Yola koyulur.
Hz. Mevlana'nın hayır duasını almak için.
Geceymiş geç saatmiş dinlemez.
... Evin kapısına gelir ve kapıyı çalar.
Hz. Mevlana'nın talebeleri kapıyı açarlar.
Gence ne istediğini sorarlar.
Genç:
"Mevlana'nın hayır duasını almak için geldim" der.
Talebeleri:
"Şuanda hocamız istirahat halinde ve saat çok geç.
Daha sonra gel" derler.
Genç ısrar eder ve illa onun hayır duasını şimdi alıcam gitmem der.
İnat eder ve gitmez.
Hz. Mevlana gürültüleri duyar ve uyanır.
Gelir kapıya ve "Ne oluyor, nedir bu gürültü" evlatlarım der.
Talebeleri cevap verir:
"Efendim sizin hayır duanızı almak için gelmiş bu sarhoş bizde istirahatte olduğunuzu ve daha sonra gelmesini söyledik" derler.
Mevlana şu cevabı verir talebelerine:
O gecenin bu vaktinde bizim yolumuzu bulmuş gelmişken, hem de kör kütük sarhoşken, siz hangi ayık kafayla onu geri göndermek istersiniz!
Kimden Öğrendin
Bir aslan bir kurt ve bir tilki ava çıkarlar, bir geyik, bir koyun, bir de horoz avlarlar. Aslan kurda: Şimdi bunları adaletle paylaştırıp sohbetimize tat ver, der.
Kurt: Ey cihan padişahı geyik sizin, koyun benim, horoz da su zavallı tilkinindir.
Aslan bir kükremeyle kurdu kan revan içinde yere serer. Tilkiye dönüp:
Tez sen üleştir, der. Tilki ey yiğitler ülkesinin tek hükümdarı: Koyun sabah kahvaltınız, geyik öğle yemeğiniz, horoz da sultanıma çerezdir, der. Aslan: Aferin sana, bu adaletli taksimi kimden öğrendin Tilki: Şu yerde yatan kurt kardeşten öğrendim, der.
Cennet kapısı
Güzel sesli bir hafız Kur’an okuyordu. Kulağına gelen bu güzel sesten etkilenen Hz. Mevlânâ da gözyaşıyla dinliyordu. Bu sırada elini ağzına kapayarak esneyen bir adam, Mevlânâ’nın bu gözyaşlarına bir mana veremeyerek sordu:
-Efendi Hazretleri niçin ağlıyorsunuz, ağlanacak bir şey mi var ortada?
Mevlânâ esneyen adama anlayacağı dilden cevap verdi: Güzel sesli hafızlardan gelen Kuran sesi bana, cennet kapısının açılış sesi gibi geliyor da onun için.
Esnemeye devam eden adam da başını sallayarak:
-Bana da cennet kapılarının açılış sesi gibi geliyor, deyince Mevlânâ Hz. Küçük bir düzeltme yapmış.
– Aramızda ince bir fark var, dedi. Senin duyduğun ses, cennet kapısının açılış sesi değil kapanış sesi olmalıdır. Çünkü dedi, açılış sesi gözyaşı döktürür, kapanış sesi ise uyku getirir.
AŞK YOLUNDA
Ne güzelde söylemiş Hz. Mevlâna...
Yorulacaksan, zorlanacaksan, şikayetçi olacaksan, keşkelere sığınacaksan, söze "ama" diye başlayacaksan, girme aşk yoluna; aşk yolunda "U" dönüşü yoktur! Aşk der ki sana: Yolumdaysan başım feda yoluna, ama bil ki seninde başını isterim yoluma. Kahır, kapris gelecekse senden amenna! Ama ayağına diken batarsa yolumda ah edip vah lanma!... Aşk bilek gücü değil “YÜREKTİR”! Yüreğin yetmiyorsa düşme bu yollara!...
Kuyumcu ile Köylü
İstanbul’un taşı toprağı altındır diyerek Konya’dan kalkıp gelen bir köylü, kuyumcu dükkanının vitrinini hayran hayran bakıp inceliyormuş. Kuyumcu köylünün kıyafetinden dolayı birazda aşağılayarak: "Ne bakıyorsun öyle hemşerim?" demiş. "Hiç... Sizin dükkânda ne sattığınızı merak ettim." Adam alay edercesine cevap verir: "Biz eşşek kafası satıyoruz."
Adam: "Allah versin... İşleriniz iyi gidiyor’a benziyor."
Kuyumcu: "Nereden bildin iyi gittiğini",
Adam: "Baksana, koskoca dükkânda senin eşek kafandan başka kalmamış da ondan!"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.