İsmail Detseli

İsmail Detseli

Geçmişin Samimiyetinden Günümüzün Nefretine

Değerli okurlarım şöyle Yetmiş Yetmiş beş sene gerilere doğru bir şerit sarıyorum.

Şimdi sorulara cevap veriyorum. Eski mi güzeldi? Şimdi mi daha güzel?

Bilmem başkası nasıl cevap verir bu sorulara ama ben geçmişin samimiyetini akraba komşuluk ilişkilerini ve taa birkaç kuşak uzaktan bile oluşan akrabalık bağlarını daha samimi ve güzel buluyor.

Bugünün bazı yaşanan olaylarından nefret ediyorum desem yalan olmaz. İlk eğitim ailede alınır derler ya filhakika doğru, daha bizler 4.5 yaşlarımıza ulaştığımız yıllarda anne babalarımız bize öyle güzel örf adetlerimizi akrabaları tanımamızı onlara saygılı davranmamızı elin malına mülküne zarar vermemizi, muhtarlığın yasak ettiği yerlere gidip zara yapmamızı küçücük beyinlerimize defalarca söyleyip sıkıca tembih ederlerdi. Örneğin baba anne biriyle karşılaşınca çok samimi bir diyaloğa girerse sorardık. Baba Ana bu kim Guzum bu benim teyzemin kızı. ya da halamın oğlu hatta teyzemin kızın kızı oğlunun oğlu diye akrabalık bağını sağlam tutardı.

Şimdilerde bunları düşünürken çevremize bakıyorum bırak teyzenin torununu, bırak halanın oğlunu kendi özbeöz teyzesini, amcasını hatta eğer aralarında dünyalık mal bölüşme kavgası varsa kardeşini bile tanımıyor hatta silahlı bıçaklı dahası öldürmeli kavgalar yapıyorlar. Şimdi verasetle intikal eden metaların kıymetli oluşundan mı yoksa insanoğlunun hırsından ve doyumsuzluğundan mı bilmiyorum kardeşler ve yakın akrabalar arası mal kavgaları.

Birbirlerine karşı galiz küfürler ölümlü vakalar gırla gidiyor. Sonuç; birileri ölüp toprağa giriyor birileri hapis damlarında çürüyor verasetle kalan mallar da hiçbir işe yaramıyor. Şöyle geçmişe doğru bir gidiyorum o samimi komşuluklar akrabalıklar ne oldu nasıl bir kine dönüştü aklım havsalam almıyor. Komşuluk ve akrabalık dedim de yakın çevremde ve köylerde birbirleri ile ballı yağlı geçinen her gün her saat beraber olabilmek için can atan kardeşlerin ve komşuların çocukları koca köyde ve ya mahallede yok koyunun keçin benim avluya girdi yok ineğin tanan benim bostana zarar verdi diye eften püften bahaneler ile kardeş kardeşe ana avrat küfür ediyor fesuphanallah.

Bırakın köy içindeki bu tür kavgaları ömür sonu iki metrelik çukura girecek olan insanlar artık dağlara arazilere bile sığmaz oldular. Buraya gelme benim sığırlarım burada otlayacak, şu çeşmeye malını getirme benim davarım burada sulanıp yatacak kavgasından vurulan ölen veya sakat kalana gencecik dimağlar heder olup gidiyorlar. Oysa eski insanlarda vurun kırın demek yerine şöyle bir anlayış vardı. Heyyt oturun oturduğunuz yerde sığamadınız mı koca köye veya dağa ne olmuş basit şeyleri büyütmeyin. Kanı kanla yumazlar kanı suyla yurlar deyip azar ederdi büyükler gençlerde onların izinden çıkmazdı. Bırakın yakın akrabalıkları uzaktan bile olsa cana kastetmiş olan bir suçluyu bile affetme büyüklüğünü gösteren irfan sahibi ataların yerini şimdi dünya tamahına dalmış bir kitle meydana getirdik sanırım kabahatin büyüğü bizlerde.

Dürüstlük örneğini uzun yıllar önce bir büyüğümden dinlemiştim. Konyamızın meşhur Kapı Camisi son yangında yıkılmasından sonra tekrar yapılmak için esnaf ve hayırseverler tarafından kollar sıvanır hazırlıklar tamam olur. İleri gelen alimlerden birisi şu teklifi yapar temele ilk harcı atacak kişi için. Konya'yı tarayın baliğ olduktan sonra ikindi namazını hiç geçirmemiş birini bulalım temeli o atsın der. Halk arar bilenler arar ve nihayet Harmancık köyünde böyle biri olduğunu öğrenirler. Adama davet gönderip temeli atması için getirip teklifi yaparlar. Ama adam itiraz eder ve itirazı şudur. Ağalar evet ben aklım erdiğinden beri hiç ikindi namazımı geçirmeden kıldım anacak bende kul hakkı var der. Nasıl olur? Ben bir gün araziye öküzlerimle ekin ekmeye giderken hafif bir yağmur çiseledi. Böyle havada öküzler oynaşır. Benim öküzlerde oynaştılar tarlalardan tutup geldim baktım ayaklarında komşuların tarlalarından getirdikleri çamurlar vardı onları temizleyemedim. Onun için kul hakkından korkarım der. Daha başkasını bulamazlar bunu da bilerek yapmadığı için haram kabul etmeyip temele harcı attırırlar.

Keşke günümüzde böyle dürüstlük yapan insanlardan olsa. Bunları hüzünle kaleme alırken 1970'li yıllarda yaşadığım affedici bir hatırayı yazmadan geçmeyeyim. O yıllarda köyler arası hudut kavgaları, başka köylüler tarafından orman kesme kavgaları, ekili arazilerde veya otlakiye olan çayırlıklarda mal otlatma kavgaları çok yaşanırdı. İşte bunlardan birinde köyümüzün muhtarı arazide gezerken başka bir köyün çobanları korunan çayırlıklarda davarlarını otlatıyormuş muhtar ikaz etmiş. Genç çoban hemen silaha sarılmış ve muhtara bir iki el ateş etmiş. Muhtar yüzünden ve kolundan birkaç yerinden saçma yarası almış. Olay nahiye karakoluna intikal etti zaten yakın köylüler birbirini tanır silah atanın ismi verilince karakol çavuşu ve dört jandarma adamı dağda yakalayıp derdest etmişler doğru bizim köye getirdiler. O yıllarda bu günkü gibi çok vasıta çok bilhassa kırsalda suçlu ve jandarmalar yaralı muhtarın evine geldiler ve suçluyu evin bir odasına hapsettiler. Akşam yemek zamanı dağlarda koşan emniyet güçleri aç susuz muhtarın evinde yemek hazırlandı sofra kondu. Biz gençler çok kızgınız saçma atan suçluya bize bıraksalar belki çok döğeceğiz. Ama yaralanan muhtar bize yaklaştı. Gençler suçluya yemek hazırlayın verin dedi. Bizler küplere bindik ama muhtar hep asabi hem de otoriter. Size ne diyorsam onu yapın deyip kesin emir verdi ve misafirlerin sofrasına oturdu. Ama dediği işi takip ediyor ki, bizim işi savsakladığımızı ağırdan aldığımızı sezince, bir daha ikaz etti yine ağırdan aldık ve eline geçirdiği bir baston ile bize vuramaya başladı kaçtık sokağa. Yanımıza yaklaştı bakın ben dağda iken onun hasmı sayılırdım. Ama şimdi o benim evimde misafir. İkramınızı yapın kavganın cezasını kanun verecek deyip yemeğini verdik. Eskiden böyle mert ve olgun tam imanlı insanlar vardı. Ya şimdi yan baktın kavga yol vermedin kavga omuzuma değdin kavga. Oysa kavgaları sulha sulhu barışa, barışı kardeşliğe döndürsek ne kadar güzel şeyler olur. Dua ile

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.