Umre günlüğü 3 Mekke’nin ben tarafından fethi…

Gri dağlar, ve daha şehre girer girmez gördüğümüz saat kulesi yüksek binalar ve bina içerisinde ki ihtişam….
Hac ve ümre turizmine hizmet eden bir kralın sözüyle şekilden şekile giren şehir…
Garip şehir, mahzun şehir, uğruna Hz Muhammed’in göz yaşı döktüğü şehir…
Selam olsun sana selamın sahibinden…
Otele yerleşip umre için girilen ihramının heyecanıyla hata yapmadan ibadeti bitirme ve Kabemi görme arzusu, geçmeyen zaman.
Toplu halde ulaşılan kabe etrafında ki duraklardan birindeyiz. Hocalar kulağımızda ki kulaklığa sürekli telkinlerde bulunuyor, dualar ediyor. Ezan içimizi ürperten edayla okunuyor.
“Şükrümü ifada de acizim Ya Rab” bana nasip ettiği bu şehri görmeyi ibadetlerimizi hakkıyla yapmayı nasip et… içimden sürekli şükrediyorum dua etmeye çalışıyorum. Hocanın sözlerini duymuyorum bile. Göz yaşım tane tane akıyor. Daha Kabe’yi görmeden içeriye girememiş olmanın hüznüyle akşam namazımızı cemaatle imamama uyarak kılıyoruz. Namaz mı beni kılıyor ben mi namazı bilmiyorum. Hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendimi sıkıyorum, sıktıkça göz yaşım daha çok akıyor. Bir yandan kendime sormaya çalışıyorum neden ağlıyorsun?
“Günahlarına mı ey fani? Yoksa geçen ömrüne mi? Yada 27 yaşına kadar hiç namaz borcu olmayan kendimin ne olduda bir bi namaza dönüştüğümü mü soruyorum…”
Bu yaşıma kadar uğradığım haksızlıklara, sevgisizliklere, yok sayılışlara mı yoksa zıvanadan çıkan nefsimin utancına mı? Her duyguyu insan bir anda yaşar mı? Evet ruhum her duyguyu şuan şu akşam namazında haremi şerifin içinde daha Kabe’ yi görmeden yaşıyordu.
Heyecandan,korkudan,utançtan en çokta şükürden titremeye başladım. Herkes cenaze namazına doğrulurken ben secdeden kalkamadım. Bir güç bulup ayaklanmış cemaatin ardından yürümeye başladım.
Kabe’yi görünce dualar edin bir çocuk gibi ne dilerseniz yürekten isteyin diyen hocanın sözlerinden başka bişey hatırlamıyorum.
Başımız önde Kabe’ye doğru ilerliyoruz. Hoca hiç susmuyor imkan vermiyor ki kafamızı toparlayalım, gözyaşlarımızı silip RAbbimize kendi lisanımızla dua edelim. Başımı kaldırdığımda ki duygumu henüz ifade edecek kelime dağarcığına sahip olmayan ben kulağımda ki ses den kurtulmak için hışımla kulaklığı çıkardım ve diz üstü düştüm. Karşısında Yararanı gören Hz Musa gibi titriyor hıçkırıyor ve tutulmuş dilime can verip dua etmeye çalışıyorum. Dilime sözüm geçmezken yüreğimle dua etmeye Rabbinin huzurunda günahlar bir kul mşhçubiyetiyle utanmadan istiyordum. En çokta namaza, sonsuz hidayet ve imana ve tabi ki ben ve neslime tüm insanlığa duamı sıralıyordum. Bir çok dua isteyen akram, arkadaşım, dostum ve ardımdan bir el dahi sallamamış onca yaptıklarına rağmen helallik dahi dilememişler için bile dua ederken buldum kendimi.
Öyle değil miydi, kişi kendisi için istediğini tüm müminler için istemezse ne anlamı vardı el açmanın.
Mekke, Müslümanların farz ibadetlerini yerine getirebilmek için bir ömür boyu ulaşmayı hedefledikleri kutsal bir mekândan ibaret değildir. Aynı zamanda tüm Müslümanların kalplerine taht kurmuş kadim bir muhabbet membaıdır. İşte o muhabbet vakti gelmişti.
Dua faslından dizlerime can gelip bir türlü tavafa başlayamıyordum. Kim var etrafında burası neresi rüyada mıyım, neler oluyordu…
Bir ara Kabe polisi olduğunu sandığım kişilerce hacı hacı yallah sözleriyle irkildim. Kalkmamı istiyorlardı. Kulaktam dolma korkutmalardan olsa gerek korkuyla kalktım. Aman tutuklanırım felan diye. Malum Türkleri sevmediklerini düşündürüldük senelerce. Hoş bizim de onları tanımadan sevmememiz aynı öğretiden olsa gerek.
Niyetimi aldım…
“Allah’ım sana iman ederek kitabını tasdik ederek verdiğim sözü tutarak, Peygamberimizin sözüne uyarak buradayım.
Ey alemlerin Rabbi olan Allah’ım! Senin rızan için Umre tavafı yapmaya niyet ettim. Onu bana kolaylaştır ve onu benden kabul eyle.”
Üç kere tekrar edip tavafa başladım. Gözlerimi Kabeden alamıyordum. Zaten birbirine dolanmış dilim dönmez olmuştu. Elimde umre rehberi olmasa ne okuyacağım diye bakakalmıştım. En iyisi kitapla dilimi çalıştırayım dedim. 1. Şavta başladım.
"Allah'in adiyla. Allah en büyüktür. Allahim!
Sana iman ederek kitâbini tasdik, ahdine vefâ ediyor ve Peygamber (s.a.v.)'in sünnetine uyuyo-rum.Allah'im! Seni bütün noksan sifatlardan ten-zih ve tesbih ederim. Ey Rabbim! Hamd sana mahsustur, senden baska ilâh yoktur ve sen en büyüksün. Ey yüce ve Azim olan Allah'im! Emirlerine uymam ve yasaklarindan sakinmam için gerekli güç ve kuvvet ancak sendedir. Razi olacağın sekilde olmami bana nasip eyle. Salât ve selâm, senin Resulün Hz. Muhammed (s.a.v.)'in üzerine olsun,
Rabbimiz! Sen kimi cehennem atesine birakir-san onu rezil etmissindir. Zalimlerin hiç yardim-cilari yoktur".
"Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize iman edin' diye imana çagian bir davetçiyi isittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarimiz bagisla, kötülüklerimizi ört, bizleri sana ermis kullarinla beraber yanina al!"Allah’im! Günahlarimi affeyle, bana sağlık , sihat ve daimi afiyet ver. Allah'im! Bana dinimde, dünyamda ve ahiretimde güzellikler ihsan eyle. Allah’ım! Cennetini kazanmayi ve Cehennemden kur-tulmayi nasip eyle. Ey Rabbimiz! Bize dünya ve ahiret güzelliklerini ver. Bizi Cehenem azabindan koru."
Amin…
Veseelam

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.