Bir yer bulalım dünyadan uzak

Son dönemde ki en büyük dayatma popüler olmalısın, başarılı olmalısın, en yüksek makamlarla tanış yada o makamın sahibi sen olmalısınlarla boğuluyoruz.
Popüler ve üretken olmalı, herkesi kendine hayran bırakmalı,bir fotoğraf karesine hazır gibi gezip dolaşmalısın.
Hiç pes etmeyen, yüzü düşmeyen, daima gülümseyen, anlayışlı, hata yapmayan, en doğru zamanda en doğru tepkiyi önce sen veren olmalısın. Tek taşını kendisi almış, yataktan çapaksız kalkmış, en şahane kahvaltı sofralarına sen oturmuş olmakla mükellefsin. Harika yetiştirdiğin katalogdan fırlamış manken gibi gıcır gıcır giyinmiş çocukların mükemmel annesi, kocişinin kıymetlisi, kaynanasının en sevdiği gelini olduğunu ispatlamalısın. Arkadaş gruplarının aranan yüzü, aktabaların en sevileni, anne babasının prensesi…. Kimseye muhtaç olmayacak kadar güçlü, kendisiyle kalmaktan mutlu olacak kadar özgüvenli, psikolojik olarak her sorunun üstesinden gelebilecek kadar akıllı, kimseye eyvallahı olmayan Ve bir sürü heves edilecek makamın tek sahibi sevgili hanımefendi…!
Başarmalısın…..!
Başarmışsın….!
Başardınız…..!
Öyle diyorlar…! Eeeee desinler kim o diyenler kime neyi ispat etmekle mükellefiz?
İnsan fıtratını görmezden gelen ve bize yapay zeka muamelesi yapan bir popülizmin karşı konulması zor akıntısına kapılmış etrafımız daki herkesi mükemmel olmakla darlamış insanlarız…!
Oysa eskiden başarı yerine kemalat vardı. Başarılı olan değil kemal sahibi olan makbuldü.
Kemalat bize sonuca odaklı bir hayat yarışı içerisine girersen, istediklerine kavuşsan dahi, kaybeden olursunuz derdi.
Eskinin ağzını kapattığımızdan buyana, antidepresan firmaları, kolonya uzatıyor tabletin yanında. Bir yer bulalım yeni dünyadan uzak kendimize kemâlâtımıza sığınacak.
Çok ünlü markalar vardır, hiç bir zaman reklam vermez … ne gazete de ne tv de görmeyiz.
Çünkü firma ürününe o kadar çok güvenir ki, reklam vermese dahi fiyatı düşmeden satılacağına emindir. Reklam için ciddi bütçe ayırmaz, rahattır.
Birilerine bişey ispat etme çabamız zihnimize yerleştirildiğinden bu yana çok mutsuzuz farkında mısınız? Çeşit çeşit kahve fincanlarımız var sunumda güzel gözüksün diye çabaladığımız ama kahveye eşlik eden samimi sohbetlerden yoksunuz. Kapısı kilitli salonlar misafirden misafire açılır mis gibidir ama üzerinde oturduğun koltuklar manevi olarak çok rahatsızdır. Parklarımız çoktur ama cıvıldaşan çocuklarımız yoktur. Samimiyetsizlik, samimi davranmadığımız ve samimiyet gösteren kibirsiz insanları kendimizden uzaklaştırdığımızdan beri bizden kopamaz hale gelmiştir.
Kendisi olan kendisi gibi davranan herkes yadırganır, nere de yapmacık insan varsa baş tacı yapılır olmuştur. Samimiyetsiz tebessümler, kahkahalar, menfaat kokan merhabalar hayatımızın her alanını sarmıştır.
Sevgisizlik yerini sadece kendini sev kendine odaklan, aman kimse seni kullanmasın aman kimseye faydan olmasın aman birileri üzerinden kazanç sağlamasın , sadece ben kazanayım sadece benim olsun ben ben ben derken aile içinde bile biz olamamış toplulukların birbirine güvensiz fertleri oluverdik. Bugün koca kadına kadın kocaya sadakatsiz, birbirinin kavgasından meydanı boş bulup ot gibi yetişen çocukların ruh gibi dünyasında yer almaya çalışıyoruz.
Seçimlerle beraber gülümseyerek yanımıza yaklaşan samimiyetsiz adayların merhabalarından mı kaçalım, komşumuzun suratsız tavrından mı? Akrabaların işi düşmeden aramadığı çağdan mı? Yoksa sosyal medyadan fışkıran vıcık vıcık sahte ilişkilerden mi?
Türk astronot gibi uzaya mı kaçsak diye düşünmüyor değilim…! Kendisi gibi kalmaya çalışan insanların bu dünya da pek yeri yurdu kalmadı gibi….
Vesselam…(:

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.