Talut’un Askerleri- 2

Allah'a verdikleri sözü unuttular. Ya da unutmuş gibi yaptılar. Halbuki bu bir haksızlık ve zulümdü. Zalimleri cezasız bırakmayan Allah, onlar için de bir hüküm verecekti.

Savaşacaklarını söyleyenlerin sayısı elene elene iyice azaldı. Samimiyetsiz zalimler de elendi ve geriye bir avuç samimi Müslüman kaldı.

Bu haldeyken Peygamberleri onlara bekledikleri haberi verdi. Çok istedikleri hükümdarın haberini.

“Muhakkak ki Allah size hükümdar olarak Talût’u seçip göndermiştir.” (Bakara, 2/274)

Bu defa konuşmaların ve beklentilerin rengi ortaya çıktı. Onlardan bazıları buna itiraz etti. Allah'ın görevlendirdiği komutanı beğenmediler. O göreve layık görmediler. Daha iyi birini daha doğrusu kendilerini seçmesini istediler. Birçoğu bu iş için kendini layık görmüştü.

O bizim başımıza nasıl hükümdar olur?

Biz ondan daha iyi komutan oluruz.

Onun öyle bir zenginliği de yok…

Savaş isteyen ve emir verilince savaşma kararını devam ettirenlerin sayısı azalmaya devam etti.

Bu konuşmalara cevap olarak Peygamberleri şöyle dedi:

“Onu, Talût’u sizin başınıza Allah seçti. Ona bilgi ve vücut bakımından bir güç, bir genişlik vermiştir. Allah mülkünü (İdareciliği) dilediğine verir. Allah Vasidir, Alîmdir." (Bakara, 2/274)

Peygamberleri onlara:

“Ey kavmim! Siz melik istemiştiniz! Allah Talût’u size melik gönderdi. Hadi bakalım Talût’un emrine. Bunu ben değil Allah belirledi. Buna itiraz edemezsiniz.” diyerek itirazlarının gereksizliğine işaret etti.

Onların itirazlarının giderilmesi kalplerinin sükûn bulması için bir mucize olarak Yüce Allah şöyle buyurdu:

"Peygamberleri onlara şöyle dedi: “Onun hükümdarlığının alameti, size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, Hârûn ailesinin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz, bunda şüphesiz sizin için kesin bir delil vardır." (Bakara, 2/248)

Bu tabut Hz. Mûsâ ve Hz. Harun ailesinden kalma emanetleri içinde barındırıyordu.

Yola çıkanlar sınanmaya devam ediyor. İmtihanı başarıyla geçecek olanlar için yeni bir emir veriliyordu.

Talût komutasında ilerleyen ordu çok susamış ve bir hayli yorulmuştu. İşte tam da bu anda önlerine bir nehir çıktı.

Önlerinde şırıl şırıl su akıyor. İştah açıcı bir şekilde susayanları kendine çeken bir su. Yolculuğun verdiği yorgunluk ve susamışlık üstüne Allah onları bu suyla imtihan ediyor. Hem de üstelik tam o suya ihtiyaçları olduğu bir zamanda.

“Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/249)

Devam edecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.