Eğlenti

İnsan eğlenme temayülüne sahip bir varlıktır. Her fırsatta bu eğilimi belirir ve bunu uygulama gayreti içine giriverir. Bu birçok alanda karşımıza çıkar, bazen çok üzülürüz bazen görmezden gelip geçer gideriz. Hayatımızda bununla çokça karşılaşmamız söz konusudur.

Eğlence düşüncesi kültür ile de ilgilidir biraz. Bizim kültürümüzdeki eğlenme şekli bütün hayatımızı kapsadığı gibi aynı zamanda din referanslıdır. Zira bir medeniyetin mensubu olarak bunu söylememiz gerekir. Nasıl örf adetlerimiz medeniyetin temeli olan Kur’an kaynaklıysa bu eğlenme olayı da oradan beslenir. Beslenmesi gerekir. Ama bugünlerde farklı eğelenme kültürü içinde bulduk kendimizi. Bizim olmayan, bize benzemeyen, bizden olmayan bir düşüncenin esiri olduk. Şirazesi kayınca da yapacak fazla bir şey kalmıyor bunun için. Eğlence denilince akla düğünlerin en çok gelmesi son derece normaldir zira eğlence ile düğün birbirinden koparılamayan bir birlikteliğin tezahürüdür.

Önceden geleneklerimizde gelinlik giyme şimdiki gibi değildi. Yöresel kıyafetler tercih edilirdi. Belki ata bindirilip götürülürdü belki de at arabasına. Şimdilerde yine tercih ediliyor ama sadece nostalji olsun diye yapılıyor. Yöresel kıyafetler de şimdiki gelinlikler gibi aç açılabildiğin kadar düşüncesini reddeden bir yapıya sahipti. Erkekler eşi olacak kadını herkesten, her gözden, kem bakışlardan korumayı birincil görev bilirdi. Bırak vals yapmayı, dans ederek eğlenmeyi, çiftetelli oynamayı, hiç kimse görmesin diye onunla yan yana fazlaca durmaktan bile ar ederdi. Şimdilerde eğlence kültürü adında bize dikte edilen, kabul görmesi yıldırım hızıyla gerçekleşen düğünlerdeki dans sahneleri kabul edilebilir değil. Bunu söylediğiniz zaman da yobaz, softa vs. gibi yaftalamalara tabi tutulmanız sıradanlaştı.

İslam kültürü içinde yer alan eğlence şekli belliyken Müslüman olanların orasını burasını gösterme yarışına giriyor alması ise oldukça manidar.

Özellikle düğünlerde gelinin her türlü harama bulanmış görünümüne bakarak "maşallah" demek… Maşallah, "Allah’ın dilemiş olduğu şey" anlamına geliyor. Yüce Allah, gelinleri çıplak sayılacak derecede süsüyle püsüyle onca erkeğin arasında dans, vals yaptırmayı mı diliyor yani? Yüce Allah’a büyük iftira olur, böyle durumlarda "maşallah" demek.

Dini açıdan söylenen sözlerin bir vebali vardır, karşılığını alacağımıza inandığımız bir inançla bunu söylüyorum. Bu ortamlarda dua etmek, maşallah gibi sözleri sarf etmek yapılanları onaylamak anlamına gelmez mi?

Bir düğüne davet edilmiştim. Benim davet edilme sebebimi az çok tahmin ediyordum. Düğünlerde dua etmeden olmaz. Niyetleri buydu. Ben de düğün davetlerine elimden geldiğince katılırım ama sorgularım da. Düğün karışık mı, dedim. Evet, dedi utanarak. O zaman karışık bir ortamda oynama, dans etme gibi şeyler de olacak. Yine utanarak, “Laf anlatamıyoruz, sözümüz geçmiyor hocam.” dedi. Kusura bakma ben böyle bir ortama girip dua etmem, beni anlayışla karışıla, dedim. Sustu bir şey diyemedi. Çünkü beni tanıyordu. Gelin indirilirken yapılacak duaya geleyim dedim. Bana cevap vermeden çekip gitti. Kırıldı…

Anaokuluna gelmeden önce kutlamalar ve eğlentiler başlıyor. Cinsiyeti öğrenme partisi gibi bir yol deneniyor. Eğlenceli hale getirmek için gösteriş şartmış gibi gösteriye başlanıyor. Sonrasında aklına estikçe şaşaalı eğlenceler düzenlemeye devam ediyorlar. Okuma partisi, doğum günü partisi, bilmem ne partisi diyerek listeyi çoğalttıkça çoğaltıyorlar. Anaokulu sıraya giriyor, sonrasında mezuniyet partisi… Allah aşkına anaokulu mezuniyet partisi ne demek ya hu?..

Gösteriş. Gösterişli organizasyonlar… Bu durumun çocuğa hiçbir faydasının olmadığını hepimiz biliyoruz. Özellikle annelerin bir yarış içine girerek en gösterişlisini yapma hevesi ayyuka çıkıyor. Ben yapmadım çocuğum yapsın/çocuğuma yapalım düşüncesi insanda saçmalama sınırını ortadan kaldırmaya yetiyor. Bu faaliyetler çocuklarda maddi doyumsuzluğu artırabileceği, çocukların ruhsal ve sosyal gelişiminin bu durumdan olumsuz etkilenebileceğini hiç kimse aklına getirmiyor. “Benim çocuğum daha iyisine layık.” düşüncesiyle harcamanın ve gösterişin sınırı da yok oluveriyor. Hâlbuki sadelik ve basitlik çocuk için daha önemli değil mi?

Hadi yapılanlar mütevazı şekilde yapılsa gereksiz ama anlaşılabilir lakin kutlamalar için özel salonlar tutuluyor hatta organizasyon şirketleri ile bile çalışanlar oluyor, israf ve hiçbir anlamı olmayan eğlence diz boyu...

Acemice taklitler tekrarlanıp duruyor. Anaokulundan sonra durmak yok sırada ilkokul mezuniyetleri var. Tabii mezuniyete kadar aklına esenin uydurduğu kutlamalar devam ediyor. Dilerseniz mezuniyet törenlerine biraz daha yakından bakalım. Mezuniyet adı altında büyük partiler düzenleniyor, kokteyller ve kep fırlatma törenleri bile yapılıyor. Biz ne kadar taklidi sever hale geldik. Bizim kültürümüzün neresinde kep fırlatma ve cübbe giyme var Allah aşkına?.. Merak edenler kep fırlatmanın bize nereden geldiğini araştırabilir.

Yapılanlara çocuğun ihtiyacı var mı?

Çocukların bunların hiçbirine ihtiyacı yok. Ona ihtiyaçmış gibi gösterenler bizleriz. Hâlbuki çocukların içten davranmaya ve derin ilgiye ihtiyaçları var. Şaşaalı veya şatafatlı törenlere ihtiyaçları yok. Bu yapılanlar çocuklar için yeni bir kültür inşa ediyor. Korkarım ki bunlar gelenek hâlini almaya aday. Allah korusun diyorum, örfümüzün temelindeki İslam medeniyeti bu tür kopyalanmış bir kültüre ev sahipliği yapamaz, yapmamalıdır. Batı kültürünün acemice taklitlerinin anasınıfına ve ilkokula kadar indirilmesi, onların belki bir işe başlangıç olarak düşünülecek üniversite mezuniyetini anlamsızlaştıracaktır.

Özellikle çalışan ebeveynlerin “İşte bak ne kadar ilgili anne babayım.” veya “Ben çocuğum için sizden daha çok şeyler yaparım." mesajını verme çabaları kendilerini tatmin etmeden öte nedir?

Kutlama çılgınlığına “dur” demek için hiç vakit geçiremeden işe koyulmak gerek. Kişisel arzular için inşa ettiğimiz “kutlama ve tören” çılgınlığı yerine duygusal olarak her zaman evladımızın yanında olduğumuzu göstermemiz onlar için en büyük şölen olacaktır. Unutulmaması ve yapılması gereken de budur.

Yoksa bu özentili tutum ve davranışlar bugünün doyumsuz çocukları ile yarının doyumsuzlukta sınır tanımayan büyüklerini yetiştirecektir. Ayrıca bu şaşaalı törenler imkânı olmayan çocuklarla ebeveynlerin arasını da bozabilir…

Öğrencilere her istediğini yapabilecekleri düşüncesi hâkim oluyor. Hoş olmayan davranışlar normalleştiriliyor. Açık saçık kıyafet giyme özendiriliyor. Utanma duygusu yok edilmeye çalışılıyor. Cinslerin farklılığı yok sayılmaya çalışılıyor. İnsan sağlığına zararlı ve dinimizce hoş karşılanmayan/haram olan şeyler bir kereden bir şey olmaz mantığıyla içilip yenilebiliyor. Rezalet!

Mezuniyet programlarına göz yuman aileler, çocuklarının yarı çıplak kıyafetler giymesine neden sessiz kalmakta ve niçin dünya kadar paralar ödeyerek belki de ömründe bir kez giyeceği özel mezuniyet elbiseleri almaktadırlar?

Özel mezuniyet günü elbiseleri, cübbeler ve kepler ateş pahası, parası olan var, olmayan var! Kimsenin kimseyi utandırmaya hakkı yok. Yazıktır, günahtır. Hiç kimse, ailelerin maddi/manevi sıkıntıya girmesine sebep olmamalıdır. Şatafatlı mezuniyet programları yaparak mezuniyet kıyafeti alamayan öğrencileri boynu bükük bırakmamalıdır.

Milli Eğitim ve okul müdürleri bu tür özel elbiseli, kepli mezuniyet törenlerine izin vermemelidir. Tören yapılacaksa adap ve erkânına uygun, öğrenci kıyafetleriyle yapılmalıdır.

İlgilisine not:

Kep atma, 1912 yılında Amerikan Deniz Harp Akademisi mezunlarına memur şapkaları verilmesi sonrasında 4 yıl boyunca taktıkları deniz harp okulu öğrenci keplerini “senden kurtulduk” diye havaya atmalarının, zaman içerisinde diğer mezunlarca da gelenek haline getirilmesidir

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.