Saime Nazlı Kuru

Saime Nazlı Kuru

Baba: “Sıfırdan Başlayalım” Diyor, Çocuk Susuyor

Baba, yıllardır yoktun. Şimdi mi hatırladın?

Boşanmış aile çocuğu… Ah, ne “şanslı” bir varlık! Tek bir ev yetmiyor, iki ev, hatta anneanne-babaanne evleri arasında mekik dokuyoruz. Ama hey, babanın evi yok bile! Çocuk babasını misafir gibi tanıyor; ilgisizliği yıllar içinde görünmez hâle getiriyor. Yıllar sonra çıkıyor: “Artık sıfırdan başlayalım” diyor. Hadi canım sen de! Sıfırdan mı? Çocuklukta eksik kalan güven, aidiyet ve sevgi mi, hepsini telafi mi edeceğiz?

Baba Görünmez, Çocuk Sessiz

Baba öfkesini anneye yöneltirken çocuğu görmezden gelmek mi? Ne yaratıcı bir yöntem! Zamanla baba, çocuğun gözünde tamamen silikleşiyor; bir gölge gibi, varlığı yokluğu belli olmayan bir hayalet…

Ve işte o baba… Yıllarca çocuğunu aramamış, ilgilenmemiş, yok saymış. Ama çocuk büyüyüp bir birey hâline geldiğinde, sadece baskı yapmak, kontrol etmek veya suçlamak için aramaya başlıyor. İşte ilgisizliğin ve ihmalin bedeli: Çocuğun hayatına kayıtsız kal, sonra gelip kendi rahatlaman için kullanmaya kalk. Ne kadar adaletsiz ve vicdansız bir tutum!

Anneden Başka Dayanak Yok

Anneler sessiz kalıyor; taş gibi dayanıyor, içindeki fırtınayı çocuğa yansıtmıyor. Ta ki çocuğu zarar görmeye başlayana kadar. O an geldiğinde, sessizlik biter ve anne konuşur. Ve işte o an, kimse kalkıp anneyle savaşmasın.

Çocuğun tüm zor zamanları geçtikten, büyüdükten sonra annesinden uzaklaştırılmaya çalışmak mı? Ne kadar orijinal bir fikir! Aidiyet sorunları, eksik baba figürü ve yıllarca süren belirsizlik bir yana, şimdi bir de anne bağını koparmaya çalışmak… Bravo! Tabii çevre de durur mu? “Anne babası ayrı zaten” diyerek çocuğu küçümseyen, haksızlık yapan akrabalar… Çok yaratıcı bir davranış, alkışlar!

Kendini bilen herkes bu çocuğun başarılarını takdir ederken, en yakınları onun başarılarını görmezden gelir, hatta küçümser. Yıllarca ilgisiz kalan, yok sayılan ve baskı altında büyüyen çocuk, bazen kendi zaferini bile kutlayamaz; çünkü çevresindeki en önemli kişiler, başarılarını değersizleştirerek onu yalnız bırakır.

Etrafına baktığında, çocuğun yanında sadece annesi vardır. İlgi göstermeyen baba ve görmezden gelen akrabalar yüzünden, çocuk tüm dünyasının desteğini annesinde bulur. İşte gerçek aidiyet ve güven, yıllarca yok sayılan bir çocuğun tek dayanağı olarak annesinde şekillenir.

Sıfırdan Başlamak… Çok Sonra

Zamanla baba çocuğa bir de şunu söylemeye başlar: “Sen beni sevmiyorsun.” Ah, ne mantıklı bir suçlama! Çocuğun ilgisizliğe ve yok sayılmaya alıştığı yılların hesabını, şimdi tersine çevirmek mi? Bravo!

Yıllarca babası tarafından aranmamış çocuklar var. Ya da annesi, çocuktan gizli bir şekilde babayı arayıp “Bugün şöyle bir başarısı oldu, şu saatte kesin ara, sen aramış gibi ol” diye tembih ediyor. Ne zor bir durum değil mi? Bir anne için çocuğunun hayatındaki boşluğu doldurmak ve babanın ilgisizliğini gizlice telafi etmek, her seferinde yürek parçalayan bir fedakârlık demek. Ve çocuğun mutluluğu, çoğu zaman annesinin sessiz savaşının meyvesi oluyor.

Ha bir de çocuğunu, boşandıktan sonraki ilişkilerinden saklayan bir baba düşünün… Çocuğun varlığının bilinmemesi için her yolu deniyor, sosyal yaşamında, arkadaş çevresinde ve yeni ilişkilerinde çocuğu tamamen görünmez kılıyor. Bu, sadece çocuğu ilgisiz bırakmakla kalmıyor, aynı zamanda onun kimliğini ve varlığını yok saymak anlamına geliyor.

Ve işte çocuğun en içten sorusu: “Ben utanılacak bir çocuk muyum?” Bu soru doğrudan annesine yönelir. Çünkü çocuk, ilgisiz bırakıldığı, babası tarafından yok sayıldığı ve çevresinde kabul görmediği için kendi varlığından şüpheye düşer. Anne için ise yanıt vermek hem yürek burkan hem de koruyucu bir görevdir; çocuğunu her zaman sevdiğini ve değerli olduğunu göstermek zorundadır.

Ve çocuk bunu içine atıp, kimseyle paylaşmasaydı belki ondan iyisi yoktu. Ama bir annenin sessizliğini, çocuğuna eziyet ederek bozarsınız. Çocuk yıllarca sessiz kaldı, duygularını içine gömdü; ama çevresinin ve babasının baskısı, annesinin koruyucu sessizliğini de bozuyor. Sonuç? Hem çocuk hem anne daha fazla yıpranıyor.

Baba Konuşuyor, Çocuk Dinliyor

İlgiye hasret bırakılan çocuk… Onun ilgisine muhtaç olacağın bir gün gelecek. Ama bir farkla: Çocuğun nasıl büyüdüğünü, huyunu suyunu bile bilmiyorsun. İlgi göstermeyen baba, hayatın ironisiyle bir gün çocuğunun ilgisine muhtaç kalacak. Allah düşürmesin, ne diyelim… Kader, izleyip göreceğiz.

Hiçbir çocuğa, babasının başka bir ailesi olduğunu ve bu yüzden ona bir şeyler istememesi gerektiğinin söylendiğini duydunuz mu? Peki bu çocuk kimin çocuğuydu? Bunu duymayı hak edecek ne yapmıştı ki yıllarca ilgisiz bırakıldı, ardından bir de böyle sözlerle karşılaştı? Bu, ilgisiz bırakılan çocuğun başına gelen bir durum.

İlgi göstermeyen, çocuğunu görmezden gelen bu babalar, geriye dönüp baktıklarında, geri kalan ömürlerini pişmanlık içinde yaşamaya mecbur kalacaklar. Hayat, yıllarca göz ardı ettikleri sevgiyi ve ilgiyi onlara hatırlatacak. Kimi zaman geç kalınmış, kimi zaman telafi edilemez bir şekilde…

Şimdi herkes elini vicdanına koyarak bir düşünsün: Çocuğa uygulanan ilgisizlik, yok sayma ve baskılar, yalnızca çocuğu değil; anne ve aileyi, hatta gelecekte kendilerini de nasıl etkiler? Hayat, bazen en büyük dersleri sessizce verir; ama sorumluluk hep bizim omuzlarımızda…

Ve unutmayalım: Allah’ın adaleti şaşmaz. İlgi göstermeyen, çocuğunu görmezden gelen veya ona eziyet eden herkes, er ya da geç bu adaletin karşılığını görecektir.

Sıfırdan Fazlası Yok

Ve işte tam da bu yüzden… Baba “Sıfırdan başlayalım” diyor, ama çocuk susuyor. Yıllardır ilgisiz bırakılmış, görmezden gelinmiş ve yalnız kalmış bir çocuk artık sadece dinliyor. Anlayacağın, sözde baba… Aldığın puan sıfır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.