İshak Arslan
GARCİA’YA MEKTUP Bütün Dünya böyle bir adamı arıyor…
Bu makale ilk olarak 1899 yılında yazılmış ve 1950 yılına kadar 50.000.000 basılmış bir çok ülkede başta Demiryolu işçilerine ve Ordu mensuplarına ve Askerlere dağıtılmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri ve İspanya arasındaki savaşın bir aşamasında, ABD başkanı çok acele olarak Küba‘daki isyancıların önderi Garcia‘ya bir haber göndermek istedi.
Hangisinde olduğu bilinmeyen Küba dağlarından birinde ve nerede oldukları bilinmeyen onlarca sığınakdan ve mağaradan birinde saklanıyordu. Kendisine posta ya da telgraf yoluyla ulaşabilmek olanaksızdı.
ABD başkanının O’na ne denli önemli bir haber göndermek istediğini bilen çevresindekiler, ancak elden götürülebilecek bir mektupla ulaşılabileceğini bildirmek zorunda kaldılar. Başkanın çaresiz bakışları karşısında yanıt, çevresindeki subaylardan birinden geldi.
Benim birliğimde Rowan adında bir çavuş vardır dedi. Kimsenin nerede olduğunu bilmediği Garcia‘yı o bulabilir ve mektubunuzu kendisine ulaştırabilir.
Bu yanıta başkanın aklı pek yatmamıştı ama ortada yapabilecek başka bir şey yoktu. Rowan çağrıldı. Kendisine Garcia’ya gönderilmek üzere mektup uzatıldı ve..
“Bunu Garcia’ya teslim edeceksin” denildi.
Roven mektubu aldığı uniformasının yanındaki deri kesenin içine koydu, kesenin ağzını sıkıca büzdükten sonra göğsünün üzerine kayışla bağladı. Önce Başkan’a, sonra komutanlara, en son da kendi komutanına selam verdi ve yola çıktı.
Rowan yola çıktıktan dört gün sonra gecenin karanlığından da yararlanarak, üstü açık bir kayıkla Küba sahilinin açıklarına vardı. Küba’nın balta girmemiş ormanlarına dalıp gözden kaybolduktan üç hafta sonra Ada’nın öteki yakasında ortaya çıktı. Ülkesinin düşmanı bir ülkeyi yürüyerek bir uçtan öteki uca geçti ve Garcia’ya mektubu teslim etti.
ABD Başkanı’nın makam odasındaki olayı ana çizgileri ile bir kez daha gözden geçirelim.
ABD Başkanı Garcia’ya teslim edilmek üzere Rowan’a bir mektup verdi. Ona yalnızca bu mektubu Garcia‘ya teslim ediniz dedi. Rowan mektubu aldı göğsüne bağladı selamını verdi ve odadan çıktı.
Lütfen dikkat edin..!
Rowan: ‘Garcia nerede?’ diye bir soru sormadı. ‘Garcia kim?’diye bir soru da sormadı. Yaptığı tek şey kendisine verilen görevi almak oldu, zaten kendisinden beklenende, O’nun da yapması gereken buydu.
Rowan, yetişen tüm kuşaklara örnek olarak tanıtılabilecek bir ismsiz kahramandı. Fakat bugünün gençleri onun kahramanlığından çok başka bir özelliğini örnek almak zorundadırlar.
Verilen görevi, sadakatle kabullenmek, o görevi yerine getirebilmek için hemen harekete geçmek ve görevi eksiksiz tamamlayabilmek için tüm enerjisini bir noktada toplamak disiplinidir.
Özetle Garcia’ya gönderilecek mektubu almak hemen götürmek için yola çıkmak ve mektubu Garcia’ya teslim ederek görevi kendisinden beklenildiği güven düzeyinde tamamlamak sorumluluğu, ahlakı ve terbiyesidir.
General Garcia şimdi yaşamıyor, fakat yeryüzünde başka Garcialar var ve o Garcialara gönderilebilecek başka mektuplar var. Çevremize baktığımızda ise genellikle güçsüz, isteksiz gönülsüz ve umursamaz kişilerle karşılaşıyoruz.
Mesela bir iş yerinde yönetici olan bir başkasının anlattığı şu olayda gördüğümüz gibi..
Yöneticinin odasına giren bir memur:
-Efendim siz birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan birini terfi ettirdiniz, yaş ve kıdem bakımından aramızda hiçbir fark yok, öğrenimimiz de aynı, o benden daha yakışıklı da değil, beni hâlâ terfi ettirmiyorsunuz dedi.
Yönetici mırıldandı:
-Sokakta gürültü var duyuyor musunuz ? Nedir acaba?
-Gidip sorayım efendim, diye can sıkıntısı ile cevap verdi memur.
Biraz sonra döndü.
-Bir arabamış efendim
-Yükü neymiş? Diye sordu yönetici.
-Gidip bakayım efendim.
Biraz sonra döndü
-Arabanın yükü bir sürü çuval efendim.
-Çuvallarda ne varmış?
Gidip bakayım efendim.
Biraz sonra döndü
-Çuvallarda çimento varmış efendim.
-Nereye gidiyormuş bu araba?
Gidip bakayım efendim.
Biraz sonra dönüp cevap verdi
-A & B inşaat şirketinin şantiyesinde gidiyormuş efendim.
-Çok güzel dedi.
-Şimdi bana terfi eden arkadaşınızı çağırır mısınız, lütfen?
-Hani haksız yere terfi eden arkadaşınız(!)
Diğer adam geldi, yönetici; tekrar mırıldandı.
-Sokakta bir takım gürültüler oluyor nedir acaba?
-Gidip bakayım efendim.
Terdi eden memur döndüğü zaman, şöyle cevap verdi:
-40 çuval Konya çimentosu yüklü araba. Çimentoların menşei Konya Çimento A ve B şirketinin merkez şantiyesine gidiyormuş…
Ve devam etti:
-MG nakliye şirketine ait bir kamyon, çimento çuvallarını fabrikadan almış, çuvallardan biri patladığı için şimdi bunu değiştirmeye çalışıyorlar.
Bu meselede de görüldüğü gibi işini iyi yapanla yapmayan arasında büyük fark vardır.
Aldığı görevi sorumluluk bilinci ile yerine getiren ile sorumlulugunu bilmeyen sadece bahane ve mazeretlere sığınan insan arasında dağlar kadar fark vardır.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için son bir örnek verelim.
Yönetici olarak görev yaptığınız iş yerinizde varsayın ki altı yardımcınız var. Bunlardan birini çağırın ve kendisinden şöyle bir istekte bulunun:
Lütfen bana Mevlana’nın hayatını anlatan özet bir bilgi hazırlayın. Yardımcınız size, peki efendim deyip bu görevi yapmaya hemen gidecek mi?
Boşyere umutlanmayın büyük bir ihtimalle böyle bir şey yapmayacak. Donuk bir ifadeyle yüzünüze bakacak ve size şu sorulardan birini ya da birkaçını soracaktır.
-Mevlânâ kimdir?
-Nereden araştırayım?
-Ama bu görev benim sorumluluk alanıma girmiyor ki efendim.
-Yunus Emre’nin hayat hikayesini araştırsam olur mu?
-Bunu benden daha kıdemli bir arkadaş yapsa daha iyi olmaz mı efendim?
-Acelesi var mı, yoksa elimdeki işi bitirdikten sonra yapsam olur mu?
-Ben internetten bulup getirsem olur mu, yoksa oradaki bilgiyi aynen kopyalasam olur mu?
-Mevlana’nın hayatını niçin öğrenmek istiyorsunuz efendim?
Bu özette neyi vurgulamamı istersiniz?
Siz tüm bu soruları büyük bir sabırla cevaplayıp kendisinden bu bilgiyi niçin istediğinizi onun bu bilgiyi nereden nasıl bulacağını tane tane açıkladıktan sonra bile, personeliniz hiç kuşku yok ki, kendi bölümüne gidecek ve kendi yardımcıları arasında Garcia’ya mektup götürecek bir kişiyi aramaya çalışacaktır.
Peki böyle birisi Garcia’ya mektup götürebilir mi?
O(Garcia‘ya mektup götürecek kişi), her kentte, kasabada, köyde ve her büroda mağazada ve fabrikada vardır. Dünya, işte bu çaptaki kişilerin sorumluluk bilinci ve iş terbiyeleri ile ayakta durabiliyor. Tüm insanlık, bu çaptaki kişiler için haykırıyor:
“Garcia’ya mektup götürecek kişilere ihtiyacımız var, hem de en kısa sürede, her yerde ve her zaman..!”
Gençlerin en büyük ihtiyacı, kitaplardan yalnız şunu öğrenmek şu veya bu şey hakkında bilgi toplamaktan çok dürüst, güvenilir, hemen işe sarılır, enerjilerini bir yerde toplayan adamlar olmaları ve ele aldıkları işi gerçekten başararak Garcia‘ya haber götürmeleridir.
Bunun aksine: Baştan savma iş görme, ahlaksızlık, dikkatsizlik ve gönülsüz çalışma, bu gibi insanların başlıca prensipleridir.
Her iş yerinde durmadan beceriksizler eleniyor, bu daima böyle olur, bu da en iyilerin seçilmesi demektir.
Gayet tabii olarak her işveren, her yönetici, en iyi ve en kabiliyetlileri, yani; Garcia‘ya mektup götürebilecek olanları tutar.
En canayakın ve övmeye layık bulduğum adam; başında bir denetleyici yokken de, işini dürüst yapan adamdır.
Ben kendisine Garcia‘ya götürülmek üzere bir mektup verdiğim zaman, işi üzerine alan, hiç saçma sorusu olmayan, işi başkasına yüklemeye kalkmayan, bu haberi yerine götürmeden, içi rahat etmeyen, adama bayılırım..!
İnsanlık yalnız ve yalnız böyle insanlar arıyor ve avaz avaz haykırıyor.
Böyle bir adamın istediği her şey olur, bu adam dünyanın her memleketinde, her şehrinde, her iş yerinde, her teşkilatta aranan adamdır.
Her yazıhanede, her dükkanda, her fabrikada istenen ve Özlenen adam budur.
Bütün dünya Garcia’ya mektup götürecek adamı arıyor …
Garcia‘ya mektup makalesinden alıntıdır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.