Konya kuraklıkta kritik noktada
İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu kuraklıkta en kritik bölgenin İç Anadolu olduğuna işaret eden Kadıoğlu, Konya Kapalı Havzası'nda yer altı su seviyelerinin hızla düştüğünü söyledi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğünün (MGM) Standartlaştırılmış Yağış İndeksi (SPI) kasım ayı haritası yayımlandı. Buna göre 12 ve 24 aylık haritalarda kuraklığın etkisinin devam ettiği görülüyor. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye'nin büyük bölümünde kısa vadede yağışlarla kısmi iyileşme görülse de orta ve uzun vadeli kuraklığın devam ettiğini söyledi. Kuraklığın etkilerinin 6, 9, 12 ve 24 aylık SPI haritalarında daha net görüldüğünü belirten Kadıoğlu, "Tarımsal ve hidrolojik kuraklık Türkiye genelinde yaygın durumda. Özellikle 12 ve 24 aylık veriler, barajlar, yer altı suları ve göller açısından alarm veriyor." ifadesini kullandı. Kadıoğlu, bu ölçekte görülen kuraklığın, yağışlı bir mevsimde bile su kaynaklarının hızla toparlanamamasına neden olduğunu, bunun da yapısal bir su yönetimi sorununa işaret ettiğini dile getirdi. Kısa dönem 3 aylık SPI verilerinin meteorolojik kuraklık açısından bazı bölgelerde toparlanmaya doğru yönelimi gösterdiğini aktaran Kadıoğlu, "Son yağışlar özellikle Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'nun bazı kesimlerinde kısa vadeli rahatlama sağladı. Ancak bu tablo 2 yıldır biriken su açığını kapatmaya yetmiyor." dedi. Kadıoğlu, geçici iyileşmenin, özellikle tarım ve içme suyu planlamasında yanlış bir rahatlama algısı oluşturmaması gerektiğine dikkati çekerek, karar vericilerin kısa vadeli yağışlara değil, uzun dönemli eğilimlere odaklanmasının hayati olduğunun altını çizdi. En kritik bölgenin İç Anadolu olduğuna işaret eden Kadıoğlu, Konya Kapalı Havzası'nda yer altı su seviyelerinin hızla düştüğünü, Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray'da tüm zaman ölçeklerinde olağanüstü kuraklık görüldüğünü, bunun sadece tarımı değil, sosyoekonomik yapıyı da tehdit eden bir duruma dönüştüğünü kaydetti. Kadıoğlu, yer altı sularına aşırı bağımlılığın obruk oluşumları ve tarımsal üretimde sürdürülemez bir yapıyı da getirdiğini belirterek, söz konusu bölgelerde suya dayalı kalkınma anlayışının acilen gözden geçirilmesi gerektiğini bildirdi.
MARMARA VE TRAKYA'DA UZUN VADELİ SU AÇIĞI
Marmara Bölgesi'nde son aylarda yağışlar artmasına rağmen, iki yıllık yağış açığının kapanmadığını dile getiren Kadıoğlu, "İstanbul dahil Marmara genelinde 3 aylık ölçekte nispi bir iyileşme var ancak 12 ve 24 aylık SPI haritaları çok şiddetli kuraklığa işaret ediyor. Trakya'da Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli olağanüstü kurak sınıfında." değerlendirmesinde bulundu. Kadıoğlu, bölgede yüksek nüfus ve sanayi yoğunluğu nedeniyle su talebinin çok yüksek olduğunu hatırlatarak, Marmara'da kuraklığın etkilerinin diğer bölgelere göre daha hızlı ve sert hissedilebileceğinin altını çizdi. Söz konusu durumun baraj doluluk oranlarını doğrudan etkilediğine işaret eden Kadıoğlu, içme suyu açısından dikkatli olunması gerektiği, özellikle büyükşehirlerde su tüketim alışkanlıklarının değişmemesi halinde yağışlı dönemlerde dahi su stresi yaşanabileceğini vurguladı.
EGE VE AKDENİZ
Ege Bölgesi'nin iç kesimlerinde de tarımsal kuraklığın belirgin olduğunun altını çizen Kadıoğlu, "Manisa, Uşak, Kütahya ve Afyonkarahisar'da 9 ve 12 aylık SPI değerleri şiddetli ve olağanüstü kuraklık seviyesinde. Bu durum zeytin, üzüm ve hububat üretimini ciddi şekilde etkileyebilir." dedi. Kadıoğlu, Ege'de özellikle yer altı suyu ile sulanan tarım alanlarında maliyetlerin arttığını, bunun da çiftçi gelirlerini ve gıda fiyatlarını doğrudan etkileyebileceğini söyledi. Akdeniz kıyılarının görece daha iyi durumda olduğunu belirten Kadıoğlu, iç kesimlerde özellikle Göller Yöresi'nde su kaybının sürdüğüne dikkati çekti. Kadıoğlu, Burdur ve çevresindeki göllerin hızla küçülmesinin iklim değişikliğinin en somut göstergelerinden biri olduğuna işaret ederek, bu alanların yalnızca tarımsal değil ekolojik açıdan da kritik eşiklere yaklaştığını ifade etti.
KARADENİZ'DE YAĞIŞ FAZLASI SORUNU
Doğu Karadeniz'de yağışların mevsim normallerinin üzerinde seyrettiğini aktaran Kadıoğlu, "Rize, Trabzon ve Artvin'de kuraklıktan ziyade sel ve heyelan riski ön planda. Bu bölgelerde su fazlasının doğru yönetilmesi gerekiyor." ifadesini kullandı. Kadıoğlu, asıl sorunun yağışın yönetimi olduğuna dikkati çekerek, yağan suyun depolanamadan hızla denize aktığını, bu nedenle erken uyarı sistemleri, dere yatakları ve heyelan risk haritalarının hayati önem taşıdığını dile getirdi. Batı Karadeniz'de ise Zonguldak, Bartın, Karabük, Bolu, Düzce kısa vadede ciddi bir sorun görülmemesine rağmen 12 ve 24 aylık SPI verilerinin hidrolojik kuraklığa işaret ettiğini aktaran Kadıoğlu, bu sessiz sürecin su kaynaklarını ve orman ekosistemlerini yavaş yavaş kırılgan hale getirdiğini söyledi. Kadıoğlu, İç Karadeniz'de Çorum, Amasya, Tokat'ta tarımsal kuraklığın öne çıktığına, özellikle hububat ve yem bitkilerinde verim kaybı riskinin arttığına işaret ederek, "Doğu Karadeniz'de suyu sınırsız sanmak, Batı ve İç Karadeniz'de ise ilerleyen kuraklığı göz ardı etmek büyük hata olacaktır. İklim değişikliğiyle bölgede kuraklık ve taşkın risklerinin birlikte yönetilmesi gerekiyor." diye konuştu.
SU TASARRUFU ÇAĞRISI
Kuraklığın artık geçici bir sorun olmadığını vurgulayan Kadıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Türkiye iklim değişikliğinin etkilerini net biçimde yaşıyor. Su yönetimini yağışlı yıllara göre değil, kurak yılları esas alarak planlamak zorundayız. Bireysel ve kurumsal düzeyde su tasarrufu hayati önem taşıyor. Bugün tasarruf edilen her damla su, yarının güvenliğidir. Özellikle İç Anadolu, Marmara ve Ege'de acil su tasarrufu önlemleri hayata geçirilmelidir." AA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.