Bu hafta HİSDER'de "Dersim İsyanı"nı anlattı

Prof.Dr.Caner Arabacı bu hafta HİSDER'de "Dersim İsyanı"nı anlattı.

HİSDER (Hikmet İlim ve Sanat Derneği)'in Karatay Belediyesi Şemsi Tebrizi Sosyal Tesisleri’nde düzenlediği “Pazartesi Toplantıları’nda KTO Karatay Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı “Dersim İsyanı” hakkında dernek üyelerine bilgi verdi.

NSANI YAŞATARAK DEVLETİ YAŞATMALIYIZ

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Millet olmadan devlet olmaz. Gelecekte sözünüzün olması için devleti yaşatmalısınız.” sözünden hareketle Prof. Dr. Caner Arabacı 88. yıl önce yaşanmış Dersim Olayları’la ilgili Dersim’in erişilmesi güç kapalı bir bölge olduğunu, devlet etkisinden asırlarca uzak yaşadığını, bölgede, çeşitli dini ve sosyal yapıların bulunduğunu, yönetimin bölgeyi “medenileştirme” konusundaki yol, köprü, okul, karakol yapma çabalarının bazı gruplarla provoke edilmesi sonucu resmi rakamlara göre 14 bin insan kaybının olduğu söyledi.

BİR JAKOBENİZM BAKIŞ AÇISI

Arabacı Cumhuriyet arşivinde Dersim Dersim Olayları’la ilgili arşiv belgelerinin oldukça fazla olduğunu belirterek , “Yönetim, bölgeyi “medenileştirme” konusunda kararlıdır. Birçok hazırlık yanında askeri te'dip hareketiyle kontrol etmek ister. Halkı kazanarak değişimi sağlama, geçim kaynakları, sosyal yapıyı değiştirme çabası, gönüllülük esası ile gerçekleştirilemez. Can kaybı, resmi belgelere göre 13 bin 806 kişidir. Bunlara asker de eklenirse toplam kayıp, 14 bin civarındadır. Modernleşme yönelişiyle, jakoben (katı yasalar ve şiddet uygulanması) anlayışın hakim kılınmasıdır. Dersim Olayı’mdan sonra gönderilen paralarla bölgeye halkevleri açılır.” Kerim devlet mi, zalim devlet mi? sorusunu sorarak “kerim devlet” tavrının keşfedilmesi gerektiğini ifade etti.

DERSİM NERESİ?

Dersim, coğrafya olarak Doğu Anadolu’nun Yukarı Fırat kısmından Fırat Nehri- Erzincan’ın Kemaliye kazası ile çevrili 7774 kilometrekarelik bir alan olduğunu belirten ARABACI, “Eski Türklerdeki koyun totemi, Dersim mezar taşlarına resmedilerek yaşatılmaktadır. Bu tür mezar taşları, Karakoyunlu ve Akkoyunlu mezar taşı tipidir. Koç başlı mezar taşları, Zazalardan önce Kıpçaklarda da kullanılmaktadır. Dersim’de dağ, dere, aşiret, insan adlarındaki Türkçe ağırlık, tesadüfi olmamalıdır. Birinci Dünya Harbi yıllarında tehcire tabi tutulan Ermenilerden yirmi bin kadarı bu bölgeye sığınarak Müslüman-Alevi kimliği altında hayatını sürdürmeye devam etmiştir. Dersim Olayları sırasında, dağa çıkanların ilk irtibat kurduğu kişiler arasında Ermeni asıllı Demirci Mustafa’nın bulunması, işin mahiyeti hakkında bizlere ışık tutmaktadır.

HAZIRLANAN RAPORLAR

Osmanlı devrinden bu yana Dersim’le ilgili birçok rapor hazırlandığına vurgun yapan Arabacı, “Cumhuriyet devri başlarında otuz civarında rapor hazırlanmıştır. Dersim Kanunu çıkartılıp, idari düzenlemeler yapılmadan önce hazırlanan yöre ile ilgili raporlar; önemli ve devlet içindeki kafa karışıklığını ortaya koyacak mahiyettedir. Konya’da vali olarak görev yapan Cemal Bardakçı olumlu görüşler belirtir.Silah toplamadan önce halkın, hükümete güvensizliği giderilmeli, iyi niyetine inanmalıdır. Onun kanaatine göre; baskılar son bulur ve şiddetli hareketlere lüzum görülmezse ve şuurlu bir şekilde hareket edilirse Dersimliler; Cumhuriyet’in çok sadık ve fedakâr hizmetkârları olabilir. Vali bu doğrultuda çalışmalar da yapar. Genelkurmay Başkanlığına göre, yollar yapılmalı, silahlar toplanmalı; reis, bey, ağa ve seyitler bir daha gelmemek üzere Batı Anadolu’ya gönderilmelidir. Genelkurmay, Dersim’den çıkarılması gerekenleri tespit etmiştir. Komutan, Vali ve Bölge Müfettişi Hüseyin Abdullah Alpdoğan’ın olumsuz tavrı belirleyici olmuştur.” dedi.

DEDEKTİF X BİR

Dersim bölgesinde 1937-1938 yıllarında yaşanan olaylarda Seyit Rıza'nın rolünü değinen Arabacı, Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’in de uçak pilotu olarak görev yaptığını, İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında idam edilenlerin nasıl mahkeme edildiğini, gece yarısı idam edilen Seyit Rıza,soğuk havada, kimsenin olmadığı karanlık meydanda meydan dolu imiş gibi; “Evladı Kerbelâyıh!.. Bî hatayıh!. Cürümdür, zulümdür, cinayettir.” dediğini ,Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu’da “Dedektif X Bir” müstearıyla (takma isim) olayları ele aldığını belirtti.

Prof. Dr. Caner Arabacı ,Tunceli kökenli bazı insanların çocuklarına, Dersim olaylarından sonra bölge halkının (Kemal,Celâl) isimlerinin verilmesine dikkat çekti.Jakoben anlayıştan uzak kucaklayışı bir anlayışla halka yaklaşılması gerekliliğine vurgu yaptı.Hozat’ta Sarı Saltuk Türbesi’nin bulunmasının önemine değinerek konuşmasını tamamladı. Sohbetin soru cevap kısmından sonra HİSDER Başkanı Prof.Dr. Önder KUTLU ve Hüseyin ELLİİKİ tarafından Prof. Dr. Caner ARABACI ‘ya hediyesi takdim edildi. Toplantı toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.

HABER MERKEZİ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

YEREL Haberleri