TBMM’sindeki konuşmasında CHP Konya Milletvekili Barış Bektaş, iktidarın Maden Kanunu teklifle yandaşlarının zenginliğini arttıracağını belirterek, “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidarı işbu değişiklikle, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün arama ruhsatıyla bulduğu madenler için Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonunun UMREK kodlu raporunu, bu şartı kaldırmaktadır. Geçtiğimiz hafta görüşülen Turizm Kanunu'ndaki değişikliklerde olduğu gibi Maden Kanunu Teklifinde de, nitelikli iş gücü yetiştiremeyen iktidar, sektörlerin tamamını yozlaştıran, nitelikli değil, ucuz iş gücüne dayalı, planlama ve programlamayla yüksek katma değer yaratma yerine yandaşların zenginliğini artırma mantığıyla iş yürütmektedir. Bu maddeyle de UMREK kodlu raporlama şartının kaldırılarak, Maden Tetkik ve Aramanın arama ruhsatını yeterli bularak madencilik faaliyetinin başlayabilmesi fahiş bir hatadır. Gerekçe ise daha da saçmadır: Maliyet artışını somut verilerle açıklamadan UMREK raporlamasının maliyeti arttırdığı iddia edilmektedir. Yine, kaynakların tespiti sürecinin uzaması, ekonomiye kazandırılmada geciktirilmesi gerekçesi ortaya koymaktadır. Yeterli sayıda nitelikli kadro yetiştiremeyen iktidar, sınırlı sayıda bir mühendis kadrosuna işi yönettirmekte, meslek odalarını dâhil etmeden UMREK' i devre dışı bırakarak süreçleri denetimden kaçırmanın adını "madenleri ekonomiye hızlı kazandırma" koymuş ve milletimizi aldatmaya çalışmaktadır. İktidar yirmi yıl boyunca cumhuriyetin ilk seksen yılında verilen maden ruhsatının tam 300 katı maden ruhsatı vermiştir” dedi.
Cennet vatanımızın tüm madenleri yağmalanacaktır
Barış Bektaş cennet vatanımızın tüm madenlerinin yağmalanacağına dikkat çekerek, “Atalarımızın ortak bir şekilde düşmandan kurtardığı bu cennet vatanın tüm madenlerini bir avuç yandaşa yağmalatma hedeflenmektedir. Bu değişiklikle iktidar maden ruhsatlandırma süreçlerini daha denetimsiz hâle getirmek peşindedir. UMREK raporlamasını ortadan kaldırarak maden yağma sürecini hızlandırmak esas amaçtır. Mevcut düzende zaten denetimsiz olan madenlerimizin halkımıza yaşattığı ağır sömürü ve acı ortadayken şimdi de madenlerin tespiti sürecindeki denetim yok edilmek istenmektedir. Rödovans sözleşmeleriyle ayrıcalıklı yandaş ruhsat sahipleri hukuki ve cezai denetimden ve sorumluluktan kurtulmakta ve bu düzenlemeyle de açıkça halka değil, bir avuç azınlığa madenlerin zenginliği açılmaya başlanmakta ve denetim dışına çıkarılmak istenmektedir. Ermenek maden faciasında devletin ve kamu otoritesinin gözü önünde hepimiz bir olaya şahit olduk. 18 maden işçisi yaşamını yitirdi ve naaşların çıkartılması kırk altı gün sürdü. Bu süre zarfında rödovansçı firma ve taşeronu işçilerin bedenleri madendeyken mal kaçırdılar. Savcılığın ve devletin tüm birimlerinin gözü önünde cenazeler çıkmadan, acılı ailelerin bekleyişi devam ederken yandaş firmalar şirketlerin mal varlığını sıfırladılar. On yıl oldu, aileler maddi ve manevi tazminatlarının sadece yüzde 5'ini alabildiler. Çünkü iktidarın tesiri altındaki yargı önceki kararlarının hilafına ‘MİGEM' in yüzde 5 sorumluluğu var. gidin, şirketten alın.’ dediler. Yargı bağımsızlığının olduğu zamanlarda yani sizin iktidarınız ortada yokken, devletin ya da idarenin yüzde 1 sorumluluğu olsa dahi devlet tamamını ödeyip ruhsat sahiplerine rücu ediyordu. Yargıyı da kendinize benzettiniz ve dul ve yetim madenci yakınlarını tazminatsız ortada bıraktınız. Sadece Ermenek mi? Seçim bölgem olan Konya'nın Toroslardaki ilçelerinin tamamı maden yağmasına açıldı. Doğal güzellikleri talan eden mermer ocaklarında dikey maden çıkarılması maliyetli olunca, yatay bir şekilde orman katledilerek madenler çıkarılıyor. Söyleyince ‘Mevzuata göre maden çıkarılan yerlere firmalar yeniden ağaçlandırma yapmak zorunda.’ diyorsunuz. Peki, gelin gezelim, yüzlerce mermer ocağı ağaçlandırılmış mı? İşini bitiren kaçmış, minareyi çalan kılıfına uydurmuş. Peki, buraları birlikte gezdiğimizde sizin verdiğiniz idari para cezalarının bir anlamı var mı; ortada mal kaçırmış, aktif-pasif dengesi bozulmuş firmalardan hesap sorabiliyor muyuz? Hayır. Gelin, hep birlikte maden kanununda değişiklik yapacaksak ormanları yok edip ağaçlandırma görevini yapmadan, orayı terk eden maden sahiplerine ceza hükümleri getirelim. Gelin işçiyi sömüren, ölen aileleri mağdur eden, doğayı katledenlere karşı düzenleme yapalım. Biliyorsunuz ki 18 işçinin ölümüne göz göre göre neden olanlar ellerini kollarını sallayarak gezdikleri yetmezmiş gibi, ölen işçilerin yakınlarından kaçırdıkları mal varlıklarıyla günlerini gün ediyorlar. İşte madencilik sektörünü getirdiğiniz nokta burası. İliç'te, Soma'da, Ermenek'te olduğu gibi, yapmak istediğiniz değişiklikle açılacak madenlerde ‘fıtrat’ dediğiniz sömürü düzenini artırarak devam etmek istiyorsunuz. Bir gün bu sömürü düzenini bitirmemiz dileğiyle, tüm Genel Kurula saygılar sunuyorum” diye konuştu.