Yeni bir heyecanla yeni girişimde bulunanlara destek olmayı aklıma yattığı oranda prensip edinmişimdir. Çünkü bu, bende olmayan bir şey, sanırım. Oysa, geriye dönüp baktığımda galiba ben de hep yeni bir şeyler keşfetme arayışı içerisinde oldum. Rayları döşenmiş ve üzerinde gidiş dönüş saatleri belli, düzenli, istikrarlı bir lokomotif ya da vagon olmamayı tercih ettim. Hayatın gps kayıtlarına bakıldığında ortalama yapay zeka analizi ile nasıl bir veri analizi çıkar, görmek isterdim. Neyse, sevgili Mehmet Ali arayıp yapmak istediklerinden bahsedince heyecanına destek olmamak olmazdı. Memleket dijital yayına geçince yazma hevesim, sıklığım azalmıştı. Gazeteye en son ne zaman yazdığımı ben de unutmuşum. Hatırlanmak güzel. “Beklenmeyen dergi çıkmaz” diye bir söz var. Ona sanırım “beklenmeyen yazı yazılmazı” da eklemeli. Ayrıca geçtiğimiz aylarda Sayın Rektörümüz Prof.Dr. Cem Zorlu’nun Akademik Kurul toplantısında yaptığı konuşmada akademisyenlerin bilgi birikimlerini uzmanlıkları ile ilgili alanlarda görsel ve yazılı medya başta olmak üzere paylaşıma açmaları, topluma katkı sağlamaları gerektiğini, bunu görmekten mutluluk duyacaklarını ve desteklediklerini ifade etmişti. Bu iki davetin ardından yazıya yeniden dönmek gerektiğini düşündüm.
…
Son yıllarda genelde özel eğitim özelde ise Otizm alanındaki gelişmeler bu konuda dezavantajlı grup olan aile ve çocukların yaşam standartlarında bir iyileştirme sağlayacak şekilde artıyor. Yapılacak birçok şey var mutlaka. Necmettin Erbakan Üniversitesi, Selçuklu Belediyesi ve SOBE Vakfı arasındaki örnek iş birliği bu anlamda örnek gösterilecek çalışmalara imza atıyor. Geçtiğimiz günlerde Selçuk Üniversitesi ile SOBE Vakfı işbirliği protolü de imzalandı. İki köklü üniversite desteği ile Özel Eğitim alanında Konya örnek çalışmalar gerçekleştiriyor. Benim de içinde bulunduğum Necmettin Erbakan Üniv. Otizm Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezinin faaliyete geçmesi, uygulama merkezinde öğrenci değerlendirme ve öğretim hizmetlerinin verilmeye başlanması, NEÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü içerisinde Otizm Yüksek Lisans Programının açılması, Türkiye’de ilk kurulan bölümler arasında bulunan NEÜ Özel Eğitim Bölümünde Otizm ana bilim dalının açılması, YÖK öncelikli alan kadro tahsisi ile öğretim üyeleri ve araştırma görevlilerinin alınması bu alandaki yeni, heyecanlı, umut veren gelişmeler. Ama bugün değinmek istediğim ve son günlerde sık sık karşılaştığımız bir konu üzerine olacak: Umut tacirliği ve Özel gereksinimli bireylere sahip ailelerin istismar edilmesi. Sosyal Medyadan Google aramalarına kısa bir araştırma yaptığımızda karşımızda özel eğitimle ilgili, mucizeler yarattığını söyleyen terapilere ilişkin bir çok reklam, haber vs ile karşılaşıyoruz. Bu mucizevi terapiler, programlar için istenilen ücretler de dudak uçuklatıcı cinsten. Bu konuda bilinçli olmayan aileler, bir umut beklentisi içerisinde sistematik ve kanıt temelli uygulamalar, programları bırakarak bu tür terapilere umut bağlıyor ve sürecin sonunda hem madden hem manen tükeninceye kadar istismar ediliyorlar. Vaad edilenler gerçekleşmediğinde sonuç, maalesef yıkım olabiliyor. Peki bir eğitim, terapi ya da programın sahte olduğunu nasıl anlayabiliriz? Bu konuda bazı ipuçları paylaşmak bu tür istismarcıların önüne geçmeye bir nebze yardımcı olabilir.
SAHTE TERAPİLERİN SÖYLEMLERİ
Sahte, çocuğu ve aileyi istismar edici eğitim ve terapileri tanımlamak için ipucu niteliğinde bir kontrol listesi oluşturmak, ailelerin istismardan korunmasına, doğru, nitelikli eğitim almalarına yardımcı olabilir. Peki nedir bu ipuçları: Bu tür programlarda yüksek “başarı” oranları vaat edilir. Üç hafta, bir ay, üç ay, altı ay, sizin maddi durumunuza bağlı. Çok çabuk, hızlı etkilerini göreceğinizi söyler. Birçok semptom veya bozukluk için etkili olduğu söylenir. Uygulanan müdahalenin arkasındaki “teori” nesnel bilgi (ve bazen sağduyu) ile çelişir. Bu çelişkiden kaynaklanan sorgulamaları aşmak için tasarlanmış hipotezlerin aşırı kullanımı görülür. Terapinin kolay olduğu ve çok az eğitim veya uzmanlık gerektirdiği söylenir. Bilimsel olarak kanıtlanmış diğer eğitimlerin gereksiz, düşük etkili veya zararlı olduğu, çocuğu robotlaştırdığı, uzak durmaları gerektiği söylenir. Müdahalenin destekçileri ve uygulayanlar genelde uzmanlık alanlarının dışında çalışıyordur. Bu tür terapileri destekleyen, önerenler tedavinin benimsenmesinden finansal olarak veya başka bir şekilde yararlanır. Bu tür eğitim ve terapilerin etkililiği ile ilgili destekleyici kanıtlar, kişisel sosyal medya hesapları, gazete haberleri, reklamlar, bloglarda yazılan yazılarda sunulur. Müdahalenin etkililiği ile ilgili kanıt çok azdır ya da hiçbir kanıt sunulmamaktadır. Kanıtları sunarken, sahteliği gizlemek, dikkati başka yöne çekmek, gerçeğin görülmesini duyulmasını önleyici, anlaşılması güç, obskurist bir dil kullanırlar. Ailelerin anlamasını engellemeye çalışır. Tedavinin pazarlanmasında akılda kalıcı, duygusal olarak çekici sloganlar kullanılır. Müdahalenin “işe yaraması için” için kendilerine ve yönteme güvenin, inancın gerekli olduğu söylenir.” Şüpheciliğin ve eleştirel değerlendirmenin müdahalenin etkilerini azalttığı söylenir. Bu tür programları destekleyen, sunanlar tedavinin başkaları tarafından objektif olarak değerlendirilmesine veya incelenmesine direnir. Uygulanan yöntemle ilgili bilimsel çalışmalardan elde edilen olumsuz bulgular göz ardı edilir veya reddedilir. Akran değerlendirmesinden kaçınma vardır. Eleştirmenler ve bilimsel araştırmacılar, uzmanlar genellikle düşmanlıkla karşılanır ve zulüm yapmakla suçlanırlar. Liste bu şekilde uzatılabilir. Burada genel, bu tür vaatlerin ortak söylemlerine değinmeye çalıştık.
…
Bu yazıyı yazdıran örnek olay, bir öğrencimin bana yönlendirmeye çalıştığı ailenin hikayesi. Uzaktan eğitimle otizm eğitimi sağlama iddiasında, iki üç ayda verilen kısa yüz yüze değerlendirmelerle, çok yüksek miktarda para talep edilen ve “etkililiği uluslarası kurumlarca kanıtlanmış!, binlerce aileye umut olmuş ve otizmden kurtarmış!” bir terapi programının mağduru olmuş bir aile. İletişime geçmedikleri için görüşemedim. Çocuğu ile çalışan öğrencimiz, yapılan sahtekarlığı söylüyor, ama aile ikna olmuyor. Üniversiteden hocamla konuşun diye telefonumu veriyor ama terapi sağlayan ekip konuşmaya engel oluyor. Aba kötü. Çocuğu robotlaştırır. Akademisyenler bilmez. Bizim yöntem iyi. Yukarıda örneklerini sunduğumuz söylemlerle aileyi inandırıyorlar, telefon açmaktan vazgeçiriyorlar. İki yıl sonra, bugün, aile görüşme talep ediyor. Paramız bitti. Çocukta ilerleme yok denecek kadar az. Vaat ettiklerinin hiçbiri olmadı. Hocanla görüşebilir miyiz? Şimdi ne yapmalıyız? Maalesef, yürek yakıcı bu tür hikayeler çok fazla. Ne kadarına engel olabiliriz? Ailenin kendisinin çok bilinçli olması, sorgulaması, vaadlere kanmaktansa ikna edici deliller istemesi, çocuklarındaki değişiklikleri takip etmesi gerekiyor.
*Necmettin Erbakan Ünv. Otizm Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müd. Yard.
*SOBE Vakfı Akademik Danışmanı