Bağlanma teorisi ilk olarak John Bowlby tarafından ortaya atılmıştır. Ona göre bireyler yaşamın ilk yıllarında bakım verenleri ile kurdukları olumlu veya olumsuz ilişkinin çok ciddi önemi vardır. Bowlby bakım verenle ilişkisinin pozitif veya negatif olması durumunun bireylerin ilerleyen yıllarda çevresi ile kurduğu ilişkileri etkilediğinden bahsetmektedir. Yani bireyler bakım veren ile kurduğu ilişkide diğer insanlarla nasıl bir bağ kuracağını öğrendikten sonra bu öğrenime göre ilişkiler kurarak hayatına devam etmektedir. Haliyle bu durum bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Bunun sebebi maalesef her bir bireyin bakım vereni ile güvenli bir bağ kurma ihtimalinin düşük olmasıdır. dünya üzerindeki tüm insanların kültürlerinin, yaşayış biçimlerinin, sosyoekonomik durumlarının ve hayata bakış açılarının farklı olması sebebiyle doğan hiçbir çocuk aynı güvencelere sahip olmamaktadır. Kaldı ki bir evin içinde doğan çocuklar bile birbirinden farklı olması durumu söz konusu iken durum oldukça karmaşıktır. Dolayısı ile bireylerin kurmuş oldukları bağdaki olumsuzluklar onların ilerleyen yaşlarında da farklı farklı insanlar olmalarına sebep olmaktadır. Bağlanma türleri 4 başlığa ayrılmaktadır. Gelin bunları birlikte inceleyelim;
Güvenli Bağlanma: Güvenli bağlanma stili aslında tüm bireyler olması istenen bir bağlanma türüdür. Burada birey birincil bakım veren (genelde anne) ile sağlıklı bir ilişki kurmuştur. Anne olmadan da etrafı keşfeder ve onun olmayışından dolayı stres yaşamaz. Bu tarzda büyümüş çocuklar yetişkinlik çağlarında olumlu bir benlik yapısına sahip olarak olumlu ve pozitif romantik ilişkiler içerisinde girerler. Diğer taraftan çevreden onay aramayan bu bireyler özerk bir şekilde hayatlarını devam ettirebildikleri gibi uzun soluklu ilişkiler de yaşayabilirler
Kaçıngan Bağlanma: Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler dünyaya geldikten sonraki ilk yıllarında bağ kurdukları bakım veren kişi ile mesafeli olan kişilerdir. Bu stille bağlanan çocuklar bakım verenin bulunduğu ortamda olmasına veya olmamasına tepki vermezler. Bu stile sahip olarak büyüyen bireyler dünyayı güvenilmez bir yer olarak görürler ve olumlu ve pozitif sosyal ilişkiler içerisinde girmekten geri dururlar. Onlar için kendileri dışındaki herkes güvensizdir. Bu stile sahip bireyler duygularını açıklamaktan kaçındıkları gibi yetişkinlik yıllarında ilişki kurmakta oldukça zorlanırlar.
Kaygılı/Kararsız Bağlanma: Bu bağlanma stiline sahip çocuklar bakım veren ortamı terk ettiğinde sakinleşmekte zorlanarak yoğun bir kaygı yaşarlar. Bu durum bakım veren kişi ortama geri geldiğinde dahi devam eder ve çocuk sakinleşmekte zorlanır. Bu stili geliştirmiş bireyler ilerleyen yıllarda kendilerinden daha çok karşıdaki insana güvenirler ve dünya onlar için belirsizliklerle dolu bir yerdir. Diğer taraftan bu bireyler yetişkin yıllarında karşı tarafa bağımlı bireyler olma eğilimindedirler.
Dağınık Bağlanma: Bu bağlanma türü bağlanma stilleri içerisindeki en sağlıksız olandır. Genelde bakım veren kişi patolojik(şizofreni ve borderline gibi) bir durumdadır. Bu stile sahip bireyler sürekli kaygılı, bağımlılığa yatkın, kendisini yönetmekte güçlük çeken bireyler olabilmektedirler.
Genel hatları ile bağlanma stilleri yukarıdaki gibidir. Birbirinden farklı bağlanma stillerine sahip bireyler yine birbirlerinden farklı kişiler olma yolunda ilerlerler. Güvenli bağlanma dışındaki bağlanma stillerini benimseyen bireylerin yaşamlarının ilerleyen yıllarında problem yaşayıp psikolojik destek almaya karar verdiklerinde terapistin genelde baktığı ve incelediği kısım burasıdır. Buradaki bir yanlışlık veya sağlıksız bağlanma türüne sahip olma durumu muhtemelen bireyi terapiste götüren sorunun temeli olmaktadır. Bu yüzden ebeveynlerin bağlanma stillerini bilmesi ve bu süreç hakkında farkındalığa sahip olması ilerleyen yıllarda ve nesillerde birçok sorunu daha başlamadan bitirebilecektir. Bağlanma stillerini daha yakından incelemek isteyenler;
“yabancı ortam deneyi” başlıklı YouTube içeriğini izleyebilir
Rachel Haller ve Amir Levine’nin Bağlanma kitabını okuyabilirler.