İş ve Meslek Danışmanı Gözüyle Öğretmenler Günü

Ömer Tokgöz

Öğretmen değilim ama İş ve Meslek Danışmanı olarak Konya şehir merkezinde ve 31 ilçedeki okullarda epeyce çalışma yaptım. Ekmek teknem olan Konya İş Kurumu binasında öğrencileri misafir ettim. Okullara bizzat giderek ilköğretim okullarında son sınıflara (orta son/8.sınıf) ve lise öğrencilerine, meslek liselerine “meslek seçiminin hayatımızdaki önemi” seminerleri verdim. Selçuk Üniversitesine bağlı fakülteler ve meslek yüksek okullarında “İş Arama Becerileri” konferansı yaptım.

İl Milli eğitim müdürlüğünün talebi üzerine Konya merkez ve ilçelerde bulunan RAM rehberlik araştırma merkezlerinde bulunan öğretmenlere mesleki rehberlik seminerleri verdim. Üniversite bünyesinde hepsi birbirinden kıymetli lisans öğrencileriyle ve akademisyenler ile muhatap oldum. Okullarda görev yapan yüzlerce öğretmen ile tanıştım. Mezun olduğum Şehit Sadık ilkokulunda ve Karma ortaokulunda seminer yapma şerefine nail oldum, Karatay lisesinde okul yönetimi ile görüşmeler yaptım.

2002-2010 yılları arasında İş ve Meslek Danışmanı olarak öğrencilere yönelik 500’ den fazla konuşma yaptım. Konya'daki tüm okullarda, 31 ilçede okullara giderek ya da kurumumuzda Meslek danışma merkezinde meslek tanıtımı ve seminerler yaptım. 30 binden fazla öğrenciye hitap etme imkânı buldum. Yerel TV'lerde açık oturum ve canlı yayınlarda konuşma yaptım. Öğretmen değilim ama eğitim camiasını ve sorunları yakından bilme ve tanıma imkânı buldum. Eğitim istihdam ilişkilerinin sağlıklı kurulabilmesi, insanımızın kendi kültürünü tarihini öğrenmesi kadar önemli olan bireylerin mesleki ilgi ve yeteneklerinin ortaya çıkarılmasında kilit unsur olan kendisiyle barışık, ideal sahibi öğretmen ordusunun neferleri ile birlikte çalıştım, okul alt yapılarını gördüm, gözlemledim.

Değerli öğretmenlerimizi ve okul yöneticilerini ve sorumluluğuna müdrik değerli öğretmenleri tenzih ederim. Ancak gidip geldiğimiz onlarca ilçede ve okulda çoklu zekâ teorisinin uygulandığı en lüks özel okulu da en gariban şekilde soba ile ısınan öğretmenler odası ve öğrenci sınıfları da gördüm. Ama yüreği ve zihni kıpır kıpır geleceğe dönük orta son, lise son gençleri ve onlara ışık taşıyan hocaları da gördüm. Hiçbir şey üretmeyen, Allahtan sağlık padişahtan aylık diyerek geçinip gidenleri de gözlemledim. Konya Meram’da bir okulda tepegözü dolap üstüne koyan hatta üstüne bir saksı çiçek koyan okulla da karşılaştım.

Konya merkeze 220 km uzaklıkta olan bir ilçeye gittiğimizde niye geldiniz gibi bir bakışla karşılaştık. Biz Konya’dan sabah 08’de külüstür bir minibüsle yola çıkıp 4-5 saatte zor ulaştığımız bir ilçede sadece hoş geldiniz denilmesinden başka bir şeyde beklememiştik. Üç kuruş memur harcırahı ile bir çorba bir tavuk döner yedik. Üstelik Konya’ya dönüşte 2-3 gün mide zehirlenmesi yaşadım. Bir daha o ilçede yemek yemedim. Yıl başında yazılı olarak bilgi verdiğimiz halde plansız davrandıkları için seminer için bize gösterilen okula geçtik. Meslek seçiminin hayatımızdaki önemi" konulu seminere başlamadan önce herkesten önce geçip öğrencinin yanına maalesef oturan sınıf öğretmeni ve yöneticilerle karşılaştık. Öğrencilere seminer açılış ve selamlama konuşması yapmaktan aciz üstelik bana yöneltilen yoğun soru cevap sonrası bir teşekkür dahi edilmediğine şahit oldum. Bir açılış ve kapanış mahiyetinde iki kelam dahi etmekten mahrum Karatay, Selçuklu, Meram ilçesinde ve taşra okul yöneticileri de gördük. 1980’li yıllarda son okul tercihleri öğretmenlik olan hedefsiz, gönülsüz öğretmen kitlesi yönetici olursa maalesef bu kadar olur. Bize bir gün böyle davrananlar bir yıl içi içe oldukları öğrencilere sizce ne kazandırmış olabilir?

Okullara gidip gelirken yolculukları 1997 model ve bugün müzeye kaldırılmış emektar bir 50 NC-BMC minibüs ile yaptım. Okullarda sunum destekleyici aparat olarak henüz bilgisayar ve projeksiyon cihazı olmadığı için en modern araç olan projeksiyon cihazı ve folyo kullandım. Projeksiyon cihazı nadir bir alet ve çok pahalı olduğu ve okullarda alt yapı olmadığı için İŞKUR olarak biz götürdük. Alman İş kurumu projesi ile İş ve İşçi Bulma Kurumuna alınan en iyi tepegöz ve tepegöz perdesini okullara götürüp her seferinde monte edip kurarak seminer yaptık. Hatta ışık veren özel ampul patladığında değiştirme eğitimi bile aldım. Tedbir almak ve hazırlıklı olmak her zaman işe yarar. Konya’ya 100 km uzaklıkta bir okulda tepegöz lambası karardı ve ampul değişimini kendim yaptım. Çoğu kişi bilmez, ampulün tak sök yeri kadar ampulün çıplak elle tutulmaması işin esas püf noktası idi.

Sunum öncesi tepegöz kurulumu hep yeniden yapılır. Konum, ayna tespiti sonrası ışık ayarı ve görüntü netlik ayarını da çok iyi yapardım. Teknoloji, elektronik aletlere özel bir ilgim vardı. Karma ortaokulunda okurken seçmeli derslerde elektrik, ahşap işlerini özellikle seçmiştim. Karatay lisesi fen bölümü mezunuyum ama sosyal bir bölüm olan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesini bitirmeme rağmen teknik araç gereçlere ilgim halen de devam eder.

Sahi bugün okullarda öğrencilerin yetenek, ilgi ve becerilerini test edebilecekleri, geliştirebilecekleri bir atölye ortamı niye yok. 1975’li yılların Türkiye’si ve Konya’sında öğrencinin kişisel gelişimi için imkanlar var iken bugün niye yok. Milli eğitim bakanlığında gelen bakan ve giden bakanla ortalıktan kalkan projeler bataklığı ne zaman düzelir? Yap boz hastalığı nasıl çözülecek dersiniz?

2008'lerde okullarda bilgisayar, projeksiyon ve perdeden oluşan donanım alt yapısı kuruldu da alet edevat kablo taşımadan kurtulduk. Laptop olmadığı için çoğunlukla kasa bilgisayar, CD, USB bellek ile seminer yapar olduk. Projeksiyon cihazlarını İŞKUR’da ve okullarda ilk çalıştırıp kullananlardan biriyim. Bugün eğitim dışı kalmış eski ve köklü okullardan Meram Şükrü Doruk ilkokulunda öğretmenlerden biri bunlar nedir bakabilir miyim? diye tepegözde kullanılan şeffaf folyoları sormuştu. Lazer yazıcıda folyo basmayı, renkli kağıda baskı gibi işler ise benim içim çocuk oyuncağı idi.

Memleketteki konjoktur gereği 1980'ler de düşük puan ve en son tercihi eğitim fakültesi olan öğrenciler bir realitedir. Buna 45 günlük veya üç aylık hızlandırılmış eğitimlerden mezun öğretmenleri de eklerseniz puzzle tamamlanır. Eğitim ve öğretimle uyumsuz öğretmen profilleri maalesef yeni nesilleri yetiştirmede ve örnek insan olma konusunda yetersiz kalmışlardır. Bu kişiler bir şekilde okullarda yönetici olmuş. Bize bir günlük bir seminer sürecinde ihmalkâr davrandılar. Ama ya okul ve öğrenciler sürekli ihmal ediliyor ise diye de düşünmedim değil. Eğitim camiasının kendisini tenzih ederim ama maalesef manzara bu olmuştur. Tabi ki şu prensibi çok iyi bilirim: “su-i misal emsal teşkil etmez” yani kötü örnek tüm öğretmenler için geçerli bir örnek oluşturmaz. Tüm camiaya ve umuma teşmil edilmesi mantık hatası olur. Olumsuz karşılaşmalar eğitim camiasını temsil etmez ve değerli öğretmenlerimizi bu nakisadan tenzih ederim.

Günü birlik öğretmen üzerine ağdalı ve tumturaklı laflar etmek kolaydır. Bu tür günler öz ve içeriğin ıskalandığı günler maalesef. En başta eğitimde fırsat eşitliğinin örselendiği bir ülkede ben afaki ve hamasi nutuklara pek değil hiç kıymet vermiyorum. Sadece tebessüm ile derin bir ah çekerek ve acıyarak bakıyorum. Her dönem yaşanan bina-okul alt yapısının yetersizliği, derslik sorunları, sınıf yoğunluğu, öğretmenin akreditasyon kalitesi, özlük haklarının korunması, hayata ve meslek seçimine rehber olamayan bir okul ve MEB yapısı, engelli öğrencilerin hayata yeterince hazırlanmaması, mesleki eğitim kalitesinin düşüklüğü, diplomalı işsizlik karşımızda köklü sorunlar ve bir heyula olarak karşımıza çıkıyor.

Bunun üzerine okulların resmi tarih ve alternatif tarih ekseninde bir format atölyesi gibi çalışmasını unutmayalım. Pink Floyd grubunun altını kalın kalın çizdiği okullarda genç kuşakların toplum mühendisliğine maruz kalması da köklü bir sorundur. Öğrencilerin kerameti kendinden menkul içeriklerle manjurtlaşma riski ve güdümlenmesi sorunsalı göz ardı edilmemelidir. Ünlü düşünür İvan İllich’in “okula hayır” kitabının anlamını ve ünlü aktör ve yönetmen Robin Williams’ın Ölü Ozanlar Derneği filmindeki okul ve öğretmen profilini hatırımızdan hiç çıkarmayalım.

Alfabede harf bırakmayan isimlendirmeler ile lise geçiş ve üniversiteye geçiş sınavına dair adlandırmalar ise ayrı bir garabet. TEOG/LGS/ÖSS sınav heyulası ve karmaşası ile üniversite önünde yığılan kitleler sınavda başarısız olunca pinpon topu gibi topluma geri dönüyor. Sonra bu işsizler ordusunu asgari ücretle ya güvenlikçi yapıyoruz ya da şimdi olduğu gibi motor kurye olarak çalıştırıyoruz. Okul hayattır gibi boş ve hoş sloganlara dayalı ve gelen giden bakanlara dayalı olarak popüler olan veya terkedilen onlarca proje birer kaynak israfıdır.

Okul önünde akran kavgaları, zorbalığı, öğrenci servis rezaletleri, güvenlik eksiklikleri eksik olmuyor. Öğretmene yönelik şiddet ise ayrı bir dert. Eti senin kemiği benim hoca anlayışından nerelere geldik. Bizde olmaz ve yaşanmaz denilen şeyler fersah fersah yaşanıyor. Öğrenciyi ve öğretmeni kesici delici aletle yaralayanlar çıktı. İşin en garibi ise öğrenciyi öldüren kale direkleri ve üstüne okul kapısı düşme gibi aymazlıkların yaşanması en rezil şeylerdir. Okula emanet edilen bir öğrencinin başına hentbol kalesi veya kapısı nasıl düşebilir değil mi? Öğrenci sağlığı ve güvenliği ve okulda hijyen sağlamak okulun ve tüm öğretmenlerin en temel sorumluluğudur.

Aile/öğrenci profili de örselendiği ve zaafa uğradığı için yaşanan zorbalıklar yaşanıyor. Okulda yaşanan kronik ve temel sorunlar yerinde sayar hatta giderek ağırlaşırken kimse kusura bakmasın bir günle bahar filan gelmez. Hababam sınıfından öteye geçmek için daha yapılacak çok iş ve alınacak çok yol var. 12 Eylül darbeci komutanlarının durup dururken öğretmenler günü icat etmesi, eğitim ve öğretimin sorunlarını öteleyerek toplum mühendisliğine soyunması da ayrı bir garabettir. Popüler gün kutlamakla elde edilen bir şey olmadığını da iyi bilen ve itirazları olan biriyim. Unutmadan işin tecimsel yönüyle hediyelik eşya sektörü ve çiçekçiler ziyadesiyle memnun galiba. Yaşamım boyunca karşılaştığım tüm hocalarımı saygı, şükran ve rahmetle anıyorum. Yaşayanlara sağlık ve esenlik dolu günler diliyorum. Son söz: Eğitim emekçilerinin öğretmenler gününü kutlarım.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.