Önceki günlerde Konya’nın su sorunu ile ilgili yazılar yazmış ve ‘su getiremeyecekseniz Konya’nın ürün yelpazesini değiştirin’ temennisinde bulunmuştum.
Açıkçası üreticinin kazanmasını hatta daha çok kazanmasını ben de istiyorum.
Kazanmıyor mu?
Onu, üreticiye sormak lazım.
Devletin üreticiye desteği çok…
Bunu biliyorum.
Hatta çok büyük desteği var.
Her girişime destek veriyor.
‘Yeter ki üretin’ diyor.
Da…
Konya bölgesinin bir su sorunu var.
Bunu çözemediğimiz sürece yaşam alanımızın da daraldığına hep birlikte şahit oluyoruz.
Maalesef…
Neden?
Obruklar boşuna oluşmuyor.
Ben demiyorum bu işin erbabı diyor ki; Eğer bilinçsiz su kullanılırsa obruklar meydana gelmeye devam edecek.
Konya bölgesinde binlerce kaçak kuyunun olduğunu biliyoruz.
Hadi üretimin devam etmesi için bazı şeyleri görmezden gelelim ama bu kadarı da gözardı edilemez.
Edilmemeli…
Çiftçiyi mağdur etmeden çözüm bulunmalı.
Tarlaya küstürmeden.
Nasıl peki?
Hem üretim devam edecek hem de üreticiyi memnun edecek çözüm bulmak lazım.
Değil mi?
Bu iki konuyu birden çözecek tek yol, suyun getirilmesi.
Hadi bu başaramadınız!
O zaman suyu daha az harcayacak ürünlere yönelmeyi sağlamak lazım.
Yöresel ürünler yani…
Ha…
Unutmadan…
Bu konu devlet eliyle çözülmesi lazım demiştim.
Denetimle…
Bir de teşvikle…
Dedim ya…
Bunu daha önceki yazılarımda dile getirmiştim.
Tabi ben tarımı iyi bilen kişilerin ağzından kamuoyu ile paylaşmıştım.
Daha doğrusu tarımın paydaşlarının isteği de buydu.
Misal…
‘Konya’da çok su tüketen ürünlerin ekimini yasaklamak lazım’ demiştim.
En azından kısıtlamak…
Mısır gibi…
Ve…
‘Daha az su tüketen hatta mümkünse hiç su istemeyen yağışlar ve teknolojik tarımla yetişebilecek ürünlerin ekimi yapılmalı’ tavsiyesinde de bulunmuştum.
Malum…
Şu anda Konya bölgesi üreticileri bir yılda üç ürün hasat etmenin derdindeler.
Şaka değil ha…
Bir yılda üç ürün…
Bütün bunlar suyla oluyor.
O zaman…
Suyun olmadığı bölgede en çok su tüketen ürünleri ekip daha çok kazanmanın yollarını ararsanız doğal yaşamı da etkilersiniz.
Obruklar gibi…
Kimse beni yanlış anlamasın…
Çiftçinin düşmanı falan değilim.
Tam tersine üreticinin yanında olan bir alternatif ortaya koymaya çalışıyorum.
Hem daha çok kazanacağı hem de kaliteli ürün yetiştirecek bir alternatif.
İşin fizibilitesini ben bilmem.
Lakin…
Geldiğimiz noktada şartlar buna zorluyor gibime geliyor.
Önceki günlerde Karapınar’da AFAD’ın da işbirliği ile obruklarla ilgili yeni bir çalışma başlatıldı.
Bunlar boşuna değil.
Devlet bu konuyu çok kolay halledebilir.
Konya, buğdayın anavatanı desek yanlış olmaz.
Üretici mısırdan ya da çok su tüketen ürünlerden kazandığını devletin desteğiyle daha az su tüketen ürünlerden kazanıyorsa alternatif ürünlere yönelmez.
Buğdaya destek verin.
Hem tüketiciyi üzmeyecek hem de üreticinin kazanıp devamlılığını sağlayabileceği bir destekle bu konu kolayca çözülebilir.
Üretici yine yılın bütün aylarında gelir getirecek ürünlerle kazancını katlayacaktır.
Kazansın elbette…
Sonuç…
Konya bölgesine az su tüketen ürünler için acil devlet desteği lazım.
Çiftçi alternatif ürünlere yönelmesin.
Yaşamın dengesi de bozulmasın.
Biz bunları dile getirirken tarımın paydaşları tarafından bu çalışmaların başladığını da öğrendim.
Hem de memnuniyetle öğrendim.
Kim yapıyor?
Önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı paylaşacağım.
Ne güzel…
Hadi hayırlısı…
Üreticinin de kazanacağı iyi bir alternatif.