Geçtiğimiz günlerde AK Partili Metin Külünk sosyal medyasından üniversite idarelerine ilginç bir soru sordu.
Soru şuydu:
“Kuvvetli FETÖ şüphesi bulunan ve de bulundukları üniversitede örgüt hiyerarşisinde hareket eden, mahrem imamlara bağlı FETÖ yapısı içinde olup haklarında kuvvetli şüpheye dayalı ihbar mektupları, ihbarlar delillendirilmiş şüpheler ile ilgili YÖK’e intikal etmiş kaç üniversitede soruşturma talebi var? Bugüne kadar bu soruşturma talepleri ile ilgili ne kadar başvuruyu savcılığa verdiniz? Ne kadarını zamana yayarak zamanaşımı adı altında sümenaltı etmeye çalıştınız? Devletin ilgili kurumları ile ortaklaşa tepeden tırnağa üniversiteleri gözden geçirmeyi düşünüyor musunuz?”
…
Fetö’nün en çok organize olduğu ve örümcek ağı gibi yapılandığı yerlerin başında kuşkusuz üniversiteler geliyor.
Üniversitelerin açılışa hazırlandığı bugünlerde Külünk’ün sorusu ayrıca anlamlı.
Buna benzer şekilde Nedim Şener de köşesine konuyu taşıyanlardan.
Onun yazılarından da can alıcı bölümleri aktarayım:
“Sıkı kurallara bağlanmasına rağmen hâlâ askeri okullara, polis okullarına sızan FETÖ’cüler üniversitelerde öğrenciliğin yanında akademik kadrolarda da varlığını koruyor. Nedim Şener / FETÖ üniversitede - Temmuz 26, 2023”
“Üniversite kapısına dayanan FETÖ, PKK, DHKP-C’nin öğrencileri barınma üzerinden devşirmesine karşı valilik, emniyet ve üniversite yönetimleri ortak çalışıyor. Peki o öğrencileri ve eğitim sistemini, FETÖ’cüler başta hâlâ üniversitede görev yapan terör örgütleriyle ilgili, ilişkili isimlerden kim ve nasıl koruyacak? Nedim Şener / Ya içeridekiler ne olacak? - Eylül 13, 2023”
…
Şimdi üniversiteler şehri Konyamıza dönelim…
Konya’da rektörler bu konuda ne kadar aktifler acaba…
Üniversitelerinin tamamiyle temiz olduğunu söyleyebilirler mi?
Bazı fakültelerde, bazı bölümlerde akademisyenler arasında oluştuğu söylenen gruplaşmaların eğitime faydası nedir?
Öğretim elemanları üzerinde yıldırıcı baskıları olan idareciler, dekanlar, dekan yardımcıları, bölüm başkanlarının bu tavırları hangi güçten besleniyor olabilir.
Özellikle yukarıda sıraladığım basamaklarda görevli akademisyenlerin içinde, eşi, kardeşi, oğlu ya da kızı yurt dışına çıkıp geri dönmemiş kimseler var mı?
Tabi, biz kimseyi suçlayamayız, kimsenin akrabasından dolayı suçlanmasını da istemeyiz. Fakat altındaki insanları bezdiren ve bu tip bağlantıları olan insanların bir yandan akademik yükseliş içinde olduklarına dair de söylentiler dolaşıyor.
Bu söylentileri araştırmak, akademide baskıyla, yıldırmayla varlığını sürdürenleri bilip bulmak da rektörlere düşüyor.
Biz de Konyamızın huzurunu bozmaya çalışacaklara karşı elimizde kalem, her zaman tetikte olacağız.