Bizler gazeteci olarak kamuoyu yararına olan her konuyu gündeme taşıma anlamında çaba gösteriyoruz.
Lakin...
Kuytuda köşede kalan ve itiraf etmek gerekirse de çok radarımıza girmeyen alanlarda eksik kalıyor gibiyiz.
Tabi konu bize aktarıldığı zaman da güzel şeyler ortaya çıkıyor.
İşte onlardan birisi...
Kimdir bu astsubay?
“Astsubay subaydan kıdemsiz, er ve erbaşlardan kıdemli olan askerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde hizmet veren astsubaylar, emir-komuta zincirindeki konumlarının yanı sıra muhabere ve askeri eğitim gibi alanlarda da görev alırlar.”
Bu tanım bence biraz yetersiz olmuş. Günümüz için astsubaylar Türk Silahlı Kuvvetlerinin hemen her konumunda, her büro ve deposunda, her bir araç, teçhizat ve silahında, her türlü kriptolu belge ve bilgi de parmak izi olan kesimdir. Vücudun belkemiğinden parmak uçlarına kadar uzanan sinir sistemine benzetebiliriz. (Komuta kademesinden) Beyinden gelen talimatların gerçekleşmesini sağlayan yeminli unsurdur. Futbolda kimi futbolcular için “Sahada basmadık yer bırakmadı.”tabiri ordu içinde, astsubaylara aynı yakıştırma yapılabilir.
Yazılı ve görsel basında ara ara isimleri geçen, bu TSK’nın isimsiz ve görünmeyen neferleri geçmişten günümüze bazı sorunlarını dile getirerek ara asra gündem oluyorlar. Böylesine bir trajedi içinde olsalar bile, gündemdeki ömürleri kelebek kadar kısa oluyor. İsimsizler, çünkü havada, karada ve denizde nerede olursa olsun sorgulamadan görevin gereğini yapıyorlar.Sosyal medyada hak arayışına girişip dikkatleri üzerlerine pek çekemiyorlar. Sanırım “Ağlamayana meme yok!”kuralı geçerli. Bu durum, bu saygınzümrenin haklarına ulaşmasında onları naçar bırakıyor. Hele ki, başarı ve zafer anında birden görünmez oluyorlar. Operasyon tazminatıhesaplanırkenya göz ardı ediliyor ya da eksik hesap ediliyor. Görevin gerçekleşmesi için olayın tam merkezinde olmalarına rağmen, sıra bordrodaki karşılığına gelince, maalesef görünmez oluyorlar. Çünkü onlar başarısızlıkta aranan günah keçisi gibiler.
Kıbrıs’a göreve gidilirken “Ada tazminatı” adı altında alınan para subaya farklı astsubaya farklı uzman çavuşa farklı tanzim ediliyor. Merak edip sordum: “Acaba farklı adaya mı gidiliyor?” diye. Sorduklarıma bu durum komik gelmiş olacak, gülmeye başladılar. Madem aynı şartlarda, aynı zorlukta, aynı uçak ya da gemide; aynı adaya gidiliyor. Ödenen tazminat neden farklı? Ya da aynı makamdaastsubay görev yapınca X lira, subay çalışınca3X lira tazminat ödeniyor? Garip değil mi? İkisi de malum makamda aynı işi yapıyor. Neden bu kadar büyük fark oluyor? Oysa onlar sadece astsubaylar.
Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliğinde değişiklik yapıldı. Önümüzdeki günlerde belki de topyekûn şehadete yürüyeceğiz, elhamdülillah. Tam da demirden yumruk olmamız gereken bu zamanda, verilen emri canı pahasına yerine getirmekten çekinmeyen astsubayların uzun zamandır bekledikleri haklarının verilmesinin tam zamanı değil mi?
Şimdi 2 yıl olan Astsubay Meslek Yüksekokulu’nu bitiren öğrenci hemen kıtaya gönderilemiyor. 3 ile 6 aylık ayrıca bir eğitime alınıp kıtada yapacağı iş olan branşında uzmanlaşıyor. Bu durum sıkıştırma eğitim anlamına geliyor. Peki, bunun yerine eğitimi 3 yıla çıkartıp, branşında iyice uzmanlaşmasını sağlasak. Ayrıca kanun ve yönergeleri buna uygun hale getirsek güzel olmaz mı? Hayır!
Şayet eğitim 3 yıla çıkarsa fakülte seviyesine ulaşılmış olur. Yani;
Hak elde edilmiş olur, astsubaylar fakülte mezunu olur. Oysa onlar sadece astsubaylar…
Şimdi kalenin içinden gelen çaresiz bir sese kulak kabartalım. Dinlediklerimden etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Bakalım siz nasıl yorumlayacaksınız?Çok kıdemli bir astsubay ağabeyimiz anlatıyor; “Filmlerde gösterilen genel tablo; subay fit-yakışıklı ve sportif, astsubay ve uzman çavuşlar kel-göbekli ve kısa boylu oluyor. Oysa her zümrede; şişman, kel, kısa personel var. Bizleri çirkin gösterilmesi zorumuza gidiyor. İnanın bana dizilerdeki senaryolarda yazanlar gibi harekât bölgelerinde, saha ve arazide subayı nadiren görürsünüz. Onları genelde duyarsınız; O’da, telsizden güvenli bir yerden talimat verirken! O filmleri izlerken inanın çok gülüyoruz. Ayrıca gerçek hayatta esas oğlan bizken, filmlerde bu rolü hep kaptırıyoruz. Elin Conisi(Amerikalısı) bir tek er için milyon dolarlık film(Er Ryan'ı kurtarmak) yapıyor. Hayatın içinde ne yaşanıyorsa beyaz perdeye o yansıdığı gün bu ülkede, biz de kendimizi bu ordunun bir parçası gibi görebiliriz belki?”
“Her geçen yıl peyderpeymali anlamda astsubaylar zayıflatıldı. Mesleğe yeni atılıp kıtaya ilk çıktığım yıllarda şefim(30 yıllık astsubay), yarbay olan tabur komutanı ile neredeyse aynı maaşı alıyordu. Bugün ben aynı kıdeme haiz iken, bölük komutanı(Üsteğmen) ile aynı gelire sahibim. Sonuçta benim çocuklarım evlenme yaşlarına geldiler. Giderim ona göre farklı oluyor, sizce bu gelir dağılımı adil mi? Personelin aidiyetini zedeleyen bu durum düzeltilmiyor. Bu durum yeni gelen personelin maalesef kalitesini düşüyor.”
“Gerçi biraz özeleştiri de yapmak gerek, biz biraz golü kendi kalemize atmayı severiz. Astsubay camiası olarak tek yumruk olmasını pek beceremeyiz. Biraz da bu yüzden bize semer vuran çok oluyor! Bu haklar elbet bir gün verilecek, önemli olan kırıp dökmeden almak. Kıtada büyüklerimiz, ağabeylerimiz bize böyle öğretti. Aksini bilmeyiz, istesek de yapamayız biz!”
“Ayrıca, işi bilmez yeni mezun teğmenler kıdem ve tecrübeye eskisi kadar saygı göstermiyorlar. Çok inatçılar, iyisini ben bilirim diyerek Devlet malını, personel emeğinive zamanı zayi ediyorlar. İşi bilen tecrübeli astsubaylar küskün, iki değirmen taşının arasında kalan buğday taneleri gibi, birçoğu sistemden bir an önce çıkmak (emekli) istiyorlar. İşini bulan da gidiyor zaten. Gidenlerden 5 tanesi ile çıkardığım işi, yenilerden 15 astsubay ile çıkaramıyorum. Sözümüz ne yukarıya ne de aşağıya eskisi kadar geçmiyor. Yeni mezun astsubayların aklı bir karış havada, isyankâr ve cefa çekmeden sefa sürmenin peşindeler. Kıdemli astsubaylara kıymet verilmesini ötede bırakıyorum, hor görülüp yetersiz kabul ediliyorlar. Oysa kritik işleri yapan yine o beğenilmeyen ihtiyar astsubaylar oluyor. Bize neden sevilmeyen çirkin ördek yavrusu gibi davranıyorlar anlamıyorum? Sistem, kendi ayaklarına sıktığının farkında değil mi acaba? Uzman Çavuşlar bile çok kısa sürede birçok haklara sahip oldular. İlla onlar gibi yapıp sosyal mecralarda ulu orta hak arayışına mı başlayalım? Bu racona ters, askeri adap ve aldığımız terbiyeye aykırı bir durum. Emin ol bizim camianın şirazesi kayarsa, kimse orduyu toplayamaz. Anlayacağın dostum; Türk Silahlı Kuvvetleriniileride zorgünler bekliyor. Umarım yanılırım.”
“tabip sen elleme benim yaramı
beni bu dertlere salanı getir
kabul etmem bir gün eksik olursa
benden bu ömrümü çalanı getir
git ara bul getir, saçlarını yol getir…”
Et ve tırnak gibi olması gereken TSK’nın farklı zümreleri ayrışmaya başlarken, işin harç vazifesini üstlenen ve orta direği olan astsubayları yok saymak, hiç ama hiç iyi sonuçlar doğurmaz gibime geliyor.
Devlet ekonomik sıkıntı içine girdiği an, fedakârlık yapması beklenen kesim. Öyle ki, emir komuta zincirinde neredeyse emir verdikleriyle aynı gelire razı geliyorlar. Emekliler için hiçbir şey söylemiyorum. Durum içler acısı; hayatını orduya vermiş emekli astsubaylar için tekrar çalışmak zorunda kalmak inanın gurur kırıcı! Bu insanlar daha 18-19 yaşında postal giyip eline tüfek alanlar. Yaşlanıp emekli olduklarında geriye şöyle bakıp, askerlikten başka bir iş bilmedikleri zaten ortada. Oysa neden bunu yaşamak zorundalar ki, onlar sadece astsubaylar.
Muvazzaf olarak görev yaptıkları dönemde, sivildeki birçok firmanın peşinden koştuğu astsubaylar, âşık olduğu işini başladığı yerde bitirmek istemesi mi suç? Gerçi komuta kademesi bunun önüne geçmek için hak edileni astsubaya vermek yerine, o malum firmalarla görüşme yapmayı tercih etmişler;“Aman ha, bizim astsubayları işe almayın. Bu gidişle tank süremez, uçağı uçuramaz, gemiyi yüzdüremez hale geliriz.”Sanki bu durumun sebebi doymak bilmeyen astsubaylarmış gibi?Böyle bir uğraşıya neden girişirler ki; sonuçta onlar sadece astsubaylar.
“Bir kor oldu gövünüyor özümden
Name name iniliyor sazımdan
Dünyayı verseler yoktur gözümden.”
Pek tabii fabrikada çalışan usta başından bahsetmiyoruz. Bu işin nasıl bir iş olduğunu o üniformanın içine girip, o teri akıtmadan anlamak ya da anlatmak sanırım imkânsız. Mobbingin sıradanlaştığı, masaya konulduğunda “disiplin” başlığının gölgesinde bırakıldığı, yükü ağır bir meslek. Anadolu’nun farklı il ve ilçelerinden gelen öğrencilerin hayata kısa yoldan atılma köprüsü. O, çoğu yoksul ailelerin medarı iftarları. Unutmayın dostlar, bu bir Anadolu hikayesidir. Sonu mutlu ya da hakkın verildiği bir son bu topraklarda duydunuz mu hiç?
“Dili bülbül gaşı kemanı getir
Git ara bul getir saçlarını yol getir
Dili bülbül gaşı kemanı getir
Git ara bul getir saçlarını yol getir.”
Çipil çipil bakan gözlerin arkasında aslan yürekli genç astsubayların bile düzeltilmesigereken sorunları dururken, emeklilerin sorunlarını yazmak oldukça incitici oluyor. Bir sivil olarak ben şunu anlıyorum, bu kesimin yönetim kademesinde sahiplenen ya da temsil masası yok! Kurbağayı soğuk suya koyup, suyu yavaş yavaş ısıtırsın ya; işte tam da olay bundan ibaret. Gerisi teferruat! Şu tazminat bu kadar olursa, şu şöyle olursa… vs. Sonuçta verilmek istenmiyor! O ya da bu sebepten ötürü hak edilmiş haklar verildiği zaman, bütçeye yük oluşturur hikayesini gerçek yükler su üstüne çıktıkça olsa gerek, astsubaylar inandırıcı bulmuyor. Bu kesim zatenyönetim kademesinde de temsil edilmiyor. Sonuçtane kabahati olacak, onlar sadece astsubaylar…
“Merhamet etmiyor gözümün yaşına
Sen derman arama boşu boşuna
Ölürsem, mezarımın başına.”
Hemen her konu ABD ile karşılaştırma çabamız burada sanırım yok oluyor. Hemen her konuda kendimize örnek aldığımız ABD ordusu bu konuda ne yapmış bakalım;
*üsteğmen: 3425 dolar / *yüzbaşı: 3964 dolar / binbaşı: 4508 dolar
*yarbay:5225 dolar / *albay 7267 dolar /*tuğgeneral: 8264 dolar / *tümgeneral : 9946 dolar
Tekrar bakın, yine ABD Ordusu standart astsubay gelirleri;
Kıdemli Başçavuş: 6,927 dolar / Başçavuş: 5,778 dolar / Üstçavuş: 4,614 / Kd. Üstçavuş: 3,784
Uzman Çavuş: 3,262 dolar
Mantık şu: Farklı bir iş yapmıyorlar ki, farklı bir maaş alsınlar?
Sonuçta ülkemizde (1 Albay = 2 Kd. Bçvş.= 2 Uzm.Çvş.) emekli maaşlarının denge durumu bu. Bu haksız gelir durumu muvazzafken de devam ediyor. Yorumu sizde kalsın, biz türkümüze devam edelim…
“Hayatıma sebep olanı getir
Git ara bul getir, saçlarını yol getir
Hayatıma sebep olanı getir
Git ara bul getir, saçlarını yol getir.”
Tek bir kararname ile bir an da hal yoluna konulacak bu durum, kanımca emekli astsubay sayısı fazla olur korkusuyla düzeltilmiyor. Yani sistemin kan kaybetmesi istenmiyor?İsteksiz de olsa işi bilen astsubaylar sisteme mecbur kalıp, kalsınlar. Yani, ayakları geri geri gitsin ama yine de mesaiye gelsinler. Gelince, nasılsa kurulmuş oyuncak gibi otomatik şekilde çalışmaya başlar onlar. Bu düşünce ile yaklaşım doğru mu? Oysa onlar sadece astsubaylar.
Lakin, işin verimi düşünülmüyor? Bir işi isteyerek ve severek yapmanın verimi düşünülmüyor. Japonya’da herhangi bir fabrika zarar etmeye başlayınca buranın aksine ilk önce müdürlerin işine son verilirmiş. Yani balık baştan kokar, atasözünün gereği yapılıyor.
Madem sadece astsubaylar; ya bu kadar yoğun iş temposu içinde bu kadar çok sorumluluk verilmesin ya da karşılığı olan haklar teslim edilsin. Bu durumun önünde sonunda düzeleceğinin ben de farkındayım. Ordunun en sağduyulu ve cefakâr kesiminin hak mücadelesinin şeklini ciddi umursuyor ve bu kıymetli zümreyi tüm saygımla ayakta alkışlıyorum. En kısa zamanda beklenen hakların sahiplerine verilmesini ümit ediyorum.
Ancak unutmayın dostlar geç gelen adalet, adalet değildir!