Buyur burdan bak!
Daha geçen gün yazdım ‘üniversitelerimiz ne kadar temiz’ diye…
Yazının ardından mesaj yağmuruna tutulduğum yetmezmiş gibi bir de Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde olay yaşandı.
…
İsmet Özel’in son yazısı utanmayla ilgili. Diyor ki: “Utanmazlar utanmayı bilenleri etkisiz hale getirmişse orada düzeltilmeye muhtaç çok şey vardır. Utanmazlar hiçbir zaman hayırda yarışmayacaktır. Yarışma utanmayı gereksiz kılıyorsa vahim olan vuku bulmuştur.”
…
Önceki gün Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde bir profesörün başka bir profesörü, odasını kardeşiyle basıp tabancayla yaralattığı haberiyle sarsıldık.
Sarsıldık dediğime bakmayın!
Artık bu tip hadiseler vakayı adiyeden.
…
Akademide geleceğin aydınlık ufuklarını yetiştirmekle yükümlü ilim erbabını ara ki bulasın.
Makamlar, unvanlar hadsizliklere öyle sereserpe sunuluyor ki, artık her yer “Gazi mahallesi” oldu sanırsınız.
…
Konya’da Selçuk Üniversitesi’nden sonra kurulan Necmettin Erbakan, Konya Teknik Üniversitesi, KTO Karatay Üniversitesi, Konya Tarım Üniversitesi ile Türkiye’nin önemli üniversite şehirlerinden biri olduk. Öyle ama bu önemli duruşu bozan huzursuzlukların kaynağına kim eğilecek??
…
Gidin araştırın:
“• İşini çok iyi, hatta mükemmel yapan,
• İlişkileri olumlu ve çevresindekilerce sevilen,
• Çalışma ilkeleri ve değerleri sağlam, bunlardan ödün vermeyen,
• Dürüst ve güvenilir, kuruluşa sadık,
• Bağımsız ve yaratıcı,
• Zorbanın yeteneklerinden üstün özelliklere sahip olan” kişiler mobbinge en fazla maruz kalanlar oluyor.
…
Bir araştırma görevlisiyle konuştum…
Bölüm başkanının, profesörlerin, doçentlerin masasını silmekten, onlara sofralar kurmaktan araştırmaya vakti kalmıyormuş
Yeni doktorasını tamamlamış bir öğretim görevlisi mesaj atmış. Doktorasını 10 yılda zor tamamlamış. Ders yükü öyle fazlaymış ki, doktora çalışmasını tamamlamak için aile bile kuramamış.
Güzel sanatlardan mezun bir kızımız ziyarete geldi. Çalışması kendisinden izin alınmadan ve imzası olmadan bir yayında kullanılmış. Bunun arkasını arayınca da duymadığı hakaret kalmamış.
Rektörlere yaranmak isteyen dekanların üniversite vakıflarına baskıyla bağış toplamasından tutun da ders yükü altında inim inim inleyen koskoca hocalara kadar kimler neler neler anlattı.
…
Evet evet…
Önceki yazımda ‘üniversitelerimiz ne kadar temiz’ diye sormuştum.
Rektörler fakültelerinden bir zahmet, öğretim elemanlarının tümünün kaçar saat derse girdiklerini bir sorsunlar.
Öğretim ve araştırma görevlileri, asistanlar ders yükü altında akademik ilerlemeden mahrum edilirken, bir profesörün başka bir profesörü vurdurtması boş vakitte insanların neler yapabileceklerini ortaya koymuyor mu?