Her sokağında her köşesinde buram buram tarih kokan şehir...
İlk alınan nefeslerden bu yana çatal ve kara höyüğünle bağrında medeniyetler barındıran şehir…
Beylerin Hükümdarların şehri…
Gönüllere hükmeden sultanların şehri…
Belki de en önemlisi Mevlana’nın eseri Şems’in sevdası Konya…
Kuş bakışıyla bakmak sana, Akyokuştan o uçsuz bucaksız, tılsımlı görünümünü izlemek mi? Yoksa koca bir medeniyeti ve koca bir tarihi film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmesi mi? Altın Apa ile hayat bulan şehir… Bizde seninle hayat buluyoruz… Takkeli dağ sana tebessüm eder. Sen bize… Toprağından doğan Göksu Akdeniz’e seni anlatır…
Sultan dağının gururu Torosların umudusun… Yüzyıllardır unutulan Torosların… Platolarında boy vermiş sarı sarı başaklarınla altın gibisin Konya… Sadece tahılın şehri değil emeğin ekmeğin şehrisin…
Mavi denize inat mavi düşlerin şehrisin… Güneşin bir başka yakar insanı, soğuğun ayrı üşütür bedenleri ama Şems gibi Mevlana gibi bakarsın çocuklarına, şefkat ve merhametle…
Çağlar ötesinden bir esinti gönüllerde bir muştusun sen… Şehirler içinde bambaşkasın sen… Selçuklunun gözdesi, Osmanlı’nın emanetisin… Tevazudan dümdüz olmuş toprağın nede yakışır Anadolu’ya…
Bozkır’ın ortasında gelin gibi süzülen İnce minaren, Medreselerin, kitabelerin, Kubbet-ül Hadran gören herkese ayrı bir şey söyler… Hatta bazılarına fısıldar, bazılarına haykırır… İplikçi, Selimiye, Kapu Camiin neyi terennüm eder...? Hacıveyizzade’den gelen ezan sesi mana iklimine hükmeder. Sadece Konya’nın değil belki tüm Anadolu’nun…
“İstiyorsan hakka varmayı meslek edin
Gönül almayı bırak saraylarda mermer olmayı
Toprak ol bağrında güller yetiştir”
Diyen Mevlana’nın sözlerini kendine şiar edinen
Evrensel mesajıyla insanlığı kucaklayan şehir KONYA…