Sabah ezanıyla başlar hayat, hayyalel felah sözleri yayılırken maveraya taşıdığı anlam yüreklerde ki hüznü dağıtır ve Allah'u Ekber sesleri geceye noktasını koyar.
Sonra güneş hüzmelerini gönderir yeryüzüne yavaş yavaş. Tan ağarırken karanlığın esir aldığı yüzlerde ağrır.
Daha on yedi yaşındasın delikanlı çağında...
Sabahın erken saatinde, yarı aç yarı tok, kışın ayazında okul yolundasın. Geleceğin için istikbalin için koşturuyorsun ömrün en toy çağında.
Lise son sınıf öğrencileri koşu parkurunda... Okurken, yerken, içerken, gezerken sınav stresi. Bir de imam hatipliysen sınav stresinin yanında Şubat’ta çok üşütür seni.
Milli güvenlik hocası başındaki örtüyü! Milli güvenlik sorunu olarak görür. Ülke için birinci tehdit eşkıya değil başındaki örtündür! Okuduğun kitabındır! Bahara ramak kala Şubat’ın ayazı vurur seni o körpe dimağından.
Katsayı önünde koca bir dağ oluverir. Diğer okuldaki arkadaşların düz yolda koşarken, seni engebeli patika yollarda koştururlar.
Ayağına batan dikenden yüksünmeden yollara revan olursun. Hedefe ulaştığında üniversite kapıları yüzüne kapanır ya işte o zaman Hazan baharda yakalar seni.
Benim ülkemde at koşturanlar kim? dersin, merak edersin! Sütçü imamların yurdu yeniden işgale mi uğradı? Çanakkale’de, kurtuluş savaşında cepheden cepheye koşan, şehitlerin, gazilerin torunu değil miyiz biz?
Atalarımızın mirasında benim ülkemde, benim ekmeğimi aşımı yiyen, suyumu içen sonra beni tehdit olarak gören zihniyet kim? Neyi kimi temsil ediyor?
Bir tarafta vesayetçiler bir tarafta YÖK bir tarafta kartel medyası bizden beslenip bizi ısıranlar kim?
Ve sen on yedi yaşındasın gençliğinin baharında... O yaşlarda ne hayaller vardır bilirsiniz. Nakış nakış dokursun zamanı, kimi doktor olmak ister kimi avukat kimi öğretmen.
Düşmanın kurduğu pusudan habersiz, günler nankör gülmez yüzüne. Öz yurdunda garipleri oynarsın hep.
Daha on yedi yaşındasın tanklar geçer umutlarının ortasından. Postallar altında çiğnenir onurun, bir imza ile heba olur emeklerin...
Daha on yedi yaşındasın, akranların delikanlı çağında... Senin çelimsiz omuzlarına kocaman yük binmiş, öksüzsün kurtlar sofrasında...
Gençliğin nev baharında zemheri kuşatmış dört bir yanını. Karda boranda kalmış düşlerin ayaza vurulmuş gülüşlerin. ..
Bu kara kışta kardelen olmak zor gülüm.
Bir nesli nasıl mahvettiler bilir misiniz? Hani düşman bir şehre füzeatar ya, binalar enkaz şehir tarumar olur. İşte bu kuşağın umutları da enkaz altında can çekişir, geçse de seneler ahlar taze yürekler tarumar...
Sabır acı ama meyvesi tatlıymış. Yarına kalsa da yanlarına kalmadı ahımız. Çünkü hesap soranların en yücesine emanetti hakkımız.
Kara geceye inat hep dikti başımız. Yusuflarımızı zindanlar alsa da firkatlar yaşasa da yüreğimiz yılmadık, yıkılmadık. Dausıla da vatan hasretiyle kavruldu süveydamız. Kamusal alanlar birer birer kapanırken yüzümüze yese kapılmadık.
Bu ülkede muktedir olanlar bizden olmasa da vatan bizim vatanımızdı, biz onu karşılıksız sevmiştik. İçten riyasız... Hakkımız gasp edilse de isyan etmedik, kavgamız kuru ekmek kavgası değildi, davamız seni başkalarına yar etmeme davasıydı. Nasırlı ellerine her şeyden aziz bildik, adına Anadolu, adına vatan dedik. Çünkü biz seni hesapsız sevdik. Çünkü biz kardelendik.