Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretten gözaltına alınan Sedef Kabaş bakın kitlelerini nasıl etkiliyor?
1.kriter: ortaya kocaman bir yalan atacaksın. Çok büyük bir yalan.
2.kriter :bu da çok basit bir yalan olsun.
3.kriter :bu çok büyük ve basit yalanı sürekli tekrar et.
Sonra kitlelerin o yalanı nasıl gerçekmiş gibi kullandıklarını otur seyret.
Yalnız, bunların kabullenemedikleri bir gerçek var. Halk öküzleri saraya çıkarmıyor, sandığa gömüyor. Hırslarından olsa gerek, yandaşları da kanal kanal geziyor. Sınır ötesinden medet umuyor. Bu zihniyetin bir asırdır icraatlarıdır bu. Yalan, algı, iftira, karalama. Aslında bir çeşit hizmet sayılır alıcısına. Bu çağda bu insan ırkı. hala varsa alıcısı da var demektir. Örneğin yağan kar megakenti felç ediyor. Günler öncesinden meteorolojinin kırmızı alarm vermesine rağmen İBB' de hiç bir önlem alınmıyor. Koskocaman belediye teyakkuza geçmiyor. Oysa İstanbul Belediyesi Türkiye’nin hiç bir belediyesinde olmayan kaynaklara ve araçlara sahip.
Yollar tıkanmış. İnsanlar araçları içinde donma tehlikesi ile karşı karşıya... Oteller, misafirhaneler, öğrenci yurtları, camiler tıka basa dolu. Koskoca İBB’ye bu ahval yakışıyor mu? Ya İstanbullu bunu hak ediyor mu?
Yüzünde rabbiyessir olanların! yönettiği kent kara teslim olurken ,sözcüsü Cenevre’de kayakta kendisi de balıkçıda balık tuzluyor, İngiliz büyükelçisiyle. belediyenin kasasından 41.000 TL hesap ödeniyor.
Z kuşağına anlatamadığımız 90’lı yılları İstanbulluya İmamoğlu iki saatte anlatıveriyor.
Demek ki musibet, nasihatten daha iyi bir öğretici.
Aslında beni düşündüren ne balık ne fatura ne de İstanbul’un çektiği sıkıntı.
Beni düşündüren, İmamoğlu İngiliz Büyük Elçisiyle ne görüşüyor? Meral Akşener sık sık ABD elçileriyle toplanır. Akşener in adamı İngiliz konsolosuyla görüşür. Talimat mı veriliyor? 2023 için bir operasyon hazırlığı mı var? Ne zamandan beri büyükelçiler belediye başkanlarıyla görüşür oldu ateşeler varken!
İmamoğlu bir ay içerisinde İngilizlerle üç kez neden buluştu? İngilizlere neyin sözünü veriyor? Kamuoyunun zihninde ve vicdanında cevabı olmayan bir sürü soru, sorular...
İngiliz ajanlarıyla pardon büyükelçileriyle görüşen İmamoğlu ülke yönetimine tabi.
Doğal afetlerde tatile kaymaya, karda balığa giden adam...
İstanbul’da var olan metroların yürüyen merdivenlerini çalıştırmakta aciz olan insan ülke yönetecekmiş!
Haine mihmandarlık yapan o kadar insan olduğu sürece mümkün tabiki!
Cumhurbaşkanımızı her fırsatta eleştirenler İmamoğlu’nun yanlışlarını görmemizden rahatsız oldular.
Eleştiri yapan vatandaşa ak trol yakıştırmasını yaptı malum troller.
‘Engelleniyorum o yüzden hizmet yapamıyorum’ diyen İmamoğlu, sen İstanbul’u teslim aldığında su mu yoktu? çöpten tepecikler mi oluşmuştu? Ya haliç nasıldı? Maalesef artık mızrak çuvala sığmıyor.
Bazı görüşlerine muhalif olsam da Ahmet Hakan 90’lı yıllardaki İstanbul’la şimdiki İstanbul’un yönetimini çok güzel kıyaslamış:
Rejim; Erdoğan’a karşıydı!
Medya; Erdoğan’a karşıydı!
Bürokrasi; Erdoğan’a karşıydı!
Hükümet; Erdoğan’a karşıydı!
İş dünyası; Erdoğan’a karşıydı!
Dönemin İstanbul Valisi, Erdoğan’a randevu bile vermiyor, engelleme adına elinden geleni ardına koymuyordu.
Hapisle korkutma değil de doğrudan hapsin kendisi söz konusuydu. Tak diye hapse atmışlardı daha görev süresini bile dolduramadan.
Bir sonraki seçime girmesine de yasak getirmişlerdi. Erdoğan İstanbul’a ne yaptıysa işte bu koşullar altında yaptı.
Kapanmış kapılara rağmen, daraltılmış alanlara rağmen, kısıtlanmış kaynaklara rağmen, önüne çıkarılan engellere rağmen, Erdoğan, tek bir gün bile, “Hizmet edeceğim ama engelleniyorum, Şunu yapacağım ama yaptırmıyorlar” türü bir yakınmayla halkın huzuruna çıkmadı. Böyle bir gerekçenin arkasına saklanmadı. A.HAKAN
Tatiliyle, yemeğiyle değil hizmetiyle gündem oldu. İngiliz ajanları ile görüşmedi, Ülkesini yabancı ülkelere şikâyet etmedi, kolu kırıldı yen içinde kaldı. Bazı zamanlar kan kustu da kızılcık şerbeti içtim dedi.
Devletin başına hakaret ettiği için değil şiir okuduğu için hapse girdi.
Cefa, çile, zindan, tecrit ve sabır İstanbul’un Fatih’i sonunda Cumhurbaşkanı oldu.
Halkı kendi yayın organlarında keser döner sap döner diyerek halkı tehdit eden büyük başlar siz müsterih olun keser de sap da döneli epey oldu. Kısaca başaramadınız, başaramayacaksınız.