Geçen hafta Kazakistan’da doğalgaz zammını protesto etmek için halk sokağa döküldü. Halkın içindeki holiganlar şehri yağmaladı, kamu binalarını yaktı yıktı. Hükümet zamları geri almasına rağmen sokak gösterileri bir türlü dinmek bilmedi. Demek ki mesele zam değilmiş...!
Nazarbayev’in heykellerinin yıkılması bana Irak’ı ve Saddam’ı hatırlattı. Irak halkı diktatör Saddam’ı istemiyor! (Batı istemediği yönetimlere diktatör resmi çizer tabi bu da ayrı bir konu.)
Sokak eylemleri, iç savaş, Saddam’ın heykellerinin yıkılışı derken, insan hakları ve demokrasi ihracatcısı ABD Ülkeyi işgal etti. Amerikan askerlerini çiçekle karşılayan Irak halkı toprak bütünlüğünü koruyamamakla birlikte malını, canını, namusunu da koruyamadı. Binlerce sivil çocuk hayatını kaybetti. İlim kültür şehri medreselerin beşiği Bağdat şimdilerde haydutların meskeni...
Ebu Gureyb Cezaevinden yükselen feryatlar Amerika’nın demokrasi eseri olarak tarihe geçti. Petrol zenginliğiyle Amerika’nın iştahını kabartan Irak’ta fakirlik, sefalet, terör kol geziyor. Afganistan, Suriye, Yemen, Sudan, Libya, Türkmenistan, Kırgızistan, Fas... hep aynı oyun devrede:
Halkı devlete karşı kışkırt sokak eylemlerine militanlarını gönder sonra müdahale et. Doğal kaynaklarını sömür, çocuğunu, kadınını öldür. Kendi ülkenin insanını da refah içinde yaşat. Batının İslam coğrafyaları üzerindeki politikasıdır bu.
Sorgulamadan edemiyorum. Türk İslam coğrafyalarında neden hep aynı oyun oynanıyor? Senaristleri suçlamadan önce biraz öz eleştiri yapalım. Neden bu coğrafyaların insanı kör ve sağır? Türk İslam coğrafyası neden istikrarsızlık okyanusunda çırpınıp duruyor?
Kendi idarecileri tarafından iyi yönetilmediğini düşünen halk kurtuluşu başka devletlerde görüyor. Bu bir nevi denize düşüp yılana sarılmak değil mi?
Bi öz eleştiri de Türk ve İslam devletlerine gelsin. Devlet kendini fil dişi kulesine kapanıp halkla arasına tel örgü örmeyecek. Kendi Sadabat bahçelerinde eğlenirken halkını yoksulluğa fakirliğe mahkum etmeyecek. Halkın derdiyle hemhal olacak. Hastasına, yaşlısına, yoksuluna sahip çıkacak. Halk devletin varlığını her alanda hissedecek. Halkın yüreğine yara açarsan pusuda bekleyen dış düşman bu yarayı sürekli kaşır. Halk düşmanını kurtarıcı olarak görür ve ortada ne devlet, ne halk ne de vatan kalır.
Gelelim Türkistan’ın en büyük ülkesi Avrasya’nın kalbi Kazakistan’a:
Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla bağımsızlığını ilan eden Kazakistan Nursultan Nazarbayev’in liderliğinde otuz yılda yüzde on beş büyümüştür. Doğal zenginlikleriyle Rusya’nın, Çin’in ve batının ilgisini çeken Kazakistan’ın son yıllarda Türkiye’yle yakın ilişkiler kurması emperyalist güçleri rahatsız etmiştir.
Yani Kazakistan da ki sokak eylemleri sadece pahalılıktan kaynaklanmıyor. Maalesef Kazak halkının sokağa dökülmesi ülkesini işgale açık duruma getiriyor ve her toplumsal olayda kanı bitlenenler devreye giriyor.
Türkiye’nin uyarılarını ciddiye almayan hükümet olaylara müdahale edemiyor. Çünkü demokrasiye FETÖ çoktan sızmış durumda...
Kazakistan da ki protestoları FETÖ okulundaki Kazaklar yaptı diyen Rus Milletvekili Ruslan Balbek iddialarında haklı gözüküyor. Devlet olaylar karşısında direnç gösteremiyor. Kadrolarda iç hesaplaşmalar oluyor. İşte tam burada burnumuza pis kokular geliyor. FETÖ parmağı her yerde...
Şu anda Kazakistan’da kaotik bir durum hakim. Maalesef sokak eylemleri karşısında Kazakistan Rusya’dan yardım istiyor. Rusya’nın yardım karşılığında ki istekleri pes dedirtiyor.
-Kazakistan Rusya’nın Kırım il hakını tanıyacak.
-Rusya ikinci resmi dil olacak.
-Rus okullarına serbestlik tanınacak.
Kısaca Rusya Kazakistan da başlayarak Orta Asya’ya yeniden sahip olmak istiyor.
Nerdeyse bir asırdır Rus mezaliminin işgalinde inleyen Türkistan kirli oyunlarla yeniden kuşatılmak istiyor.
Umulur ki Bozkır’ın özgürlüğüne düşkün çocukları, masum ve mazlum halkların umut ışığı olan Türkiye’yle birlikte bu kirli oyunu bozar.