İletişimin en gelişmiş çağında yaşıyoruz ama birbirimizden haberimiz yok.
Faydasından öte artık iletişim araçları insanlar arasındaki iletişim kopukluğunun en büyük örneğini teşkil ediyor.
Bu ben dâhil herkeste de böyle.
Sabah kalkar kalkmaz ilk işimiz telefonu elimize almak oluyor. Belki yarım saatte uykuyla geçireceğimiz zamanı telefonda sosyal medyada geçiriyoruz.
Yani saatler oldu girmeyeli. Kim bilir neler kaçırmışızdır! Bakmamız lazım.
Sosyal medyada uzakta olduğumuz yıllardır görüşmediğimiz arkadaşlarımızla, öğretmenimizle iletişime geçiyoruz ama bunu yaparken de aile de dahil yanımızdaki insanlarla bile iletişim içinde değiliz.
3-4 kişi arkadaş aynı ortamda bir araya geldiğinde dikkat edin çıt bile çıkmıyor. Baktığınızda herkesin elinde telefon ya facebooka bakıyor ya tweet atıyor ya da paylaştığı fotoğrafların, yazıların kimler tarafından beğenildiğini kaç beğeni aldığını kontrol ediyor.
Bu durum o arkadaşlarıyla iletişiminden daha önemli olmuş durumda.
Sosyal medyadaki beğeni hastalığına hiç girmiyorum bile.
‘İletişime geçiyoruz’ deyip daha fazla birbirimizden kopuyoruz.
Hatta bunu abartanlar bile var. Aynı yerde karşı karşıya otururken bile konuşmak yerine telefon ile iletişim sağlıyorlar.
Aynı apartmanı geçtim artık aile içinde insanlar birbirlerini görmeden yaşıyorlar. Eşinin, dostunun hastalığını, sağlığını sosyal medyadan öğreniyoruz.
Eskisi gibi misafir gelip gitmiyor. Hepimiz, çok yoğunuz. İleriki zamanda artık bilgisayar ve cep telefonu ekranlarından konuk olacağız.
Onu da becerebilenler sınırlı sayıda aslında.
Sosyal hayattaki ikiyüzlülükleri, samimiyetsizlikleri, saygısızlıkları bir kenara koyamayız. İnsanlar her şeyi istediğimi şekilde söyleyebilirim havasındalar. Adeta orada başka bir kimliğe bürünüveriyorlar.
Her ne olursa olsun saygımızı yitirmememiz gerekiyor.
Hz. Mevlana ne güzel söylemiş; ‘Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol’ diye…
Keşke herkes en azından bunu uygulayabilse…