Diyanet'in geçtiğimiz hafta Cuma hutbesinde oldukça önemli konulara temas edildi.
Kul hakkı, fırsatçılık, alın teri vb. Konularının üzerinde Allah’ın ne dediğini, Peygamber efendimizin ne dediğini, duymak, görmek istemeyenlere tek tek anlatıldı.
Günümüzde buna daha da fazla ihtiyaç var.
Çünkü şu zamanda bu durumlar o kadar arrtı ki, hiç kimse artık doğruyu aramaz hale geldi.
Hutbede müslümanın nasıl olmas gerektiği şu cümlelerle aktarılmış:
“Hayatımızın tamamını kuşatan sorumlulukların başında kul hakkı gelir. Kul hakkına riayet etmek, Cenâb-ı Hakk’a olan imanımızın gereğidir. Müslüman, kul hakkı konusunda son derece hassastır. İnsanların canına kast etmenin, namusuna, şeref ve haysiyetine dil uzatmanın kul hakkı ihlali olduğunun bilincindedir. Müslüman, gerek gerçek hayatta gerekse dijital mecralarda gıybet etmez, laf taşımaz, dedikodu yapmaz, yalan söylemez, iftira atmaz. İnsan onurunu rencide edecek, yuvalar yıkacak her türlü söz ve davranıştan sakınır. Hakkında kesin bilgiye sahip olmadığı konularda konuşmaz”
Peki öyle mi?
Tabi ki hayır.
Görüyoruz, duyuyoruz, okuyoruz ve izliyoruz.
Neler var neler...
Kul hakkına dikkat edilmiyor.
Dünyalık menfaat gelsin de nereden gelirse gelsin tavrı içinde yaşıyoruz.
Güçlü, zayıfı eziyor.
Fırsatçılık ve hırsızlık almış başını yürümüş.
Ve üzücü tarafı ise artık normal sayılıyor.
Edep, ahlak kalmamış.
Hoşgörü desen tozlu raflarda kalmış.
Yine hutbede, “Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyuruyor: Bizi aldatan bizden değildir!” Peygamberimizi örnek alan bir mümin, ticaretini aldatma üzerine kurmaz. Alırken de satarken de dürüst davranır. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmaz. Fırsatçılık yaparak kazancına haram bulaştırmaz. O, ne bir başkasının malına göz diker, ne de insanları aldatarak mallarını gasp eder.
Müslüman, daima hakkı ayakta tutar. O, işçinin hakkını gözetir; ücretini alın teri kurumadan öder. O, işinin de hakkını verir; aldığı ücretin helal olması için var gücüyle gayret gösterir. Rızkını temin ettiği yere asla zarar vermez” deniliyor.
Burada da aynı.
Müslümanın olması gereken nasılsa şu an her şey tam tersi.
Hangimiz bunun farkındayız?
Hangimiz uyguluyoruz?
Beğenmediğimiz, gavur dediğimiz yabancılar bile bizim kendimize verdiğimiz zararı veremez.
Olumsuzluklar toplumda o kadar çoğalmış ki kendimizi tartmamzın zamanı çoktan gelmiş geçiyor.
İnşaallah birilerinin kulağına gider de doğru yola girme eğiliminde bulunurlar.
Ne diyelim.
Allah hidayet versin.
Allah doğrudan ayırmasın...